1. HABERLER

  2. MAARİF

  3. Kıyametin Başlangıç Alametleri ve Sur’a Üflenmesi / Maarif
Kıyametin Başlangıç Alametleri ve Sur’a Üflenmesi / Maarif

Kıyametin Başlangıç Alametleri ve Sur’a Üflenmesi / Maarif

A+A-


 

Bu alemin top yekun viran olması şiddetli bir sarsıntıyla eş zamanlı olacak.

 

Kıyametin başlaması da bir başka sarsıntıyla birlikte olacak. İkinci sarsıntı bir önceki sarsıntının aksine tahrip edici değil. Bilakis yeni bir düzenin başlangıcı ve başka bir alemin temellerinin atılması içindir. Bu sarsıntılar yer yüzünün yarılmasına ve ölülerin dirilmesine vesile olacak. Kur’an-ı Kerim bu konuda Zilzal Suresi'nin 1 ve 2. ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor:

“Yeryüzü, şiddetli bir sarsıntıyla sarsılınca. Ve yeryüzü, ağırlıklarını çıkarınca. (İnsanlar mezarlarından dışarı çıkınca)”

Bir başka ayette de yerin kendi ağırlıklarını dışarı vurması şu tabirle ifade edilmiştir:

“Ve içindekileri atıp boşalınca.” (İnşikak 4)

Yine Kaf Suresi'nin 44. Ayetinde mealen şöyle buyruluyor:

“O gün yarılır yeryüzü de çıkarlar oradan ve hızlı hızlı koşarlar; bu toplayış, bize pek kolaydır.”

Veya Naziat Suresi'nin 6 ve 7. ayetlerinde mealen şöyle okuyoruz:

“O gün, bir sarsıntıdır, sarsar. Ardından bir sarsıntı daha gelir çatar.”

 

1-Yeryüzü ve göğün değişmesi ve yenilenmesi:

Kıyametin başlangıcında vuku bulacak olaylardan biri de yer ve göğün ve onlara egemen düzenin değişmesidir. Kur’an-ı Kerim’de İbrahim suresinin 48. Ayetinde bu konuda mealen şöyle buyruluyor:

“O gün, bir gündür ki, yeryüzü de başka bir yeryüzüne döner, gökler de. Herkes, bir ve kahhâr Allah'ın tapısında toplanır.”

Bu değişim ve gelişmeler yer ve gökte vuku bulacak bir takım olayların ardından gerçekleşecek.

Yani dağların hareketi ve yer yüzünün düzlenmesi tümden insanın yer yüzünde ve göklerde haşr olması ve yeniden dirilmesinin başlangıcı olacak. Kehf Suresi'nin 47. Ayetinde Allah u Taala şöyle buyuruyor:

“Ve o gün dağları yerinden sökeriz ve görürsün ki yeryüzü dümdüz olmuş ve onları diriltiriz, haşrederiz, hiçbir tanesini bırakmayız.”

Veya Taha Suresi 105 ila 108. Ayetlerinde mealen şöyle buyuruyor Allah Taala:

“O gün dağlar ne olur diye soruyorlar sana; de ki: Rabbim onları un ufak eder, kuma döndürür de savurur. Yeryüzünü dümdüz bir hâle getirir. Orada ne bir iniş görebilirsin, ne bir tümsek. O gün hiçbir kimse kalmaz ki, Allah'a dâvet edene uymasın ve rahmânın heybetinden

sesler kesilir, ancak ayak sesleri, tıpırtılar hâlinde duyulabilir.”

Sur’a Üflenmesi

Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayette muhtelif tabirlerle Sur’un üflenmesinden söz edilmiştir, “karia”, saffe”, “zecre” bu tabirlerden bazılarıdır. Tüm bu ayetler’den Sur’a iki kez üfleneceği anlaşılmaktadır. Birinci üfleniş ölüm üflenişidir ve o üflenişle birlikte tüm canlılar ölecektir. İkinci kez ise kıyametin eşiğinde Sur’a üflenecek ve o üfleniş ise hayat üflenişidir ve tüm ölüler ilahi adalet mahkemesinden önce hesaplarına bakılması için dirilecekler.

Daha doğrusu birinci Sur’un üflenişi varlık alemindeki hareketin durdurulması fermanıdır. O üflenişle varlık aleminin hareketine son verilir ve Sur’a ikinci kez üflenmeyle de yeni bir hareket ve yeni bir hayat başlanır. Konuyla ilgili ayetlerden bazıları:

Zümer Suresi'nin 68. Ayetinde mealen şöyle buyruluyor:

“Ve Sûr'a üfürülmüştür de göklerdekilerin ve yeryüzündekilerin hepsi de, o sesin şiddetinden ölüp gitmiştir, sonra bir daha üfürülünce o zaman hepsi dirilmiştir, ne olacak diye bakınıp durmadalar.”

Yine Hakka Suresi'nin 13 ila 15. Ayetlerinde şöyle okuyoruz:

“Sûr'a bir kerecik üfürülünce. Ve yeryüzü ve dağlar, bir kerecik birbirlerine çarpıp dağılınca. İşte o gün ansızın kopacak kıyâmet kopar.”

Bu Ayette birinci Sur’un üflenmesiyle yer yüzü ve dağların yok olacağını gösteriyor. Bir başka yerde de bu hakikat “sayha” kavramının kullanılmasıyla beyan edilmeye çalışılmıştır. Nitekim Yasin Suresi'nin 49. Ayetinde şöyle okuyoruz:

“Bir tek bağrıştan başka bir şey beklemiyor onlar, ansızın helâk ediverir onları birbirleriyle düşmanlık edip dururlarken.”

Bu ayete benzer bir başka Ayet’te Sad Suresi'nin 15. Ayetidir:

“Ve bunlar da bekliyorlar ancak o tek bağrışı ki, vakti geldi miydi, gecikmesine, dönmesine imkân yok.”

Başka ayetlerde de birinci Sur’a üfleniş manasında “karia” tabiri kullanılmıştır. Karia Suresi'nin 1 ila 4. Ayetlerinde mealen şöyle buyruluyor:

“O şiddetli bir gürültüyle gelip çatacak, yürekleri koparacak felâket. Nedir o şiddetli bir gürültüyle gelip çatacak, yürekleri kopacak felâket? Ve ne bildirdi sana, nedir o şiddetli bir gürültüyle gelip çatacak, yürekleri koparacak felâket? İnsanların her yana dağılmış çekirgeler gibi olacakları gün.”

Peki “sur” nedir? Sur, kelime anlamı itibariyle vuvuzela veya öküz boynuzu manasınadır. (Eskilerde hayvan boynuzunun içi oyularak üflenerek savaşlarda ses çıkarılmaktaydı). Hadislerde de Sur bu anlamda kullanılmıştır. Sur'un boynuz kelimesiyle ifade edilmesi, mecazi anlamda kullanılmış ve anlaşılabilmesi amacıyla böyle bir tabirden istifade edilmiştir.

♦  Ufkumuz maarif grubu tarafından tedvin edilmiştir.

 

 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.