1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. Kırmızı fularlı kız'ı dağa çıkarabilmek
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Radikal
Yazarın Tüm Yazıları >

Kırmızı fularlı kız'ı dağa çıkarabilmek

A+A-

Gençlerimizle barışamadık. Gençler de, bu düzenle, bu sistemle barışmadılar. Bu gerilim Türkiye'yi mutsuz ediyor. Halbuki onların enerji dolu öfkeleri, geleceğin habercisi.

Annesine bir not bırakmış ve dağlara vurmuş kendisini. Not bırakmadan gidenleri de vardır. Hiç haber alınamayanı da. Yaşlı zihniyetlere inat, bir genç tepkisidir bu.

 O yaşlarda kızdığın zaman, dağlara vurabilirsin. Kızarsın ve herşeyi silip atarsın. Korkusuzsundur. Ne geleceğini, ne ikbalini, ne çevrendeki insanların kaygılarını dikkate alırsın. İsyan edersin ve yürür gidersin.

 Gençlik saftır, asidir ve hayallerinin peşinden koşar.  Yıllar geçtikçe onları anlamak zorlaşır.

 Postadan zaman zaman gazetedeki adresime mektuplar gelir. Posta mektubu nereden gelir, tabii ki cezaevinden. Dışarıdaki gençlik mailleşir, içeridekiler yalnızca  mektup yazabilir. Üstelik onu da çoğu zaman sınırlandırırlar. Yolladıkları mektuplarda, uğradıkları haksızlıkları anlatırlar. Cezaevinin acımasız koşullarına dikkat çekerler. Açlık grevi yaparlar. Yargıda karşılaştıkları haksızlıkları duyurmaya çalışırlar.

 CEZAEVİ

‘Kırmızı fularlı kız’ı Gezi olayları sırasında tanımıştık. Adı, Ayşe Deniz Karacagil'di. Bir veda mektubu bıraktıktan sonra, PKK’ya katıldığını gazetelerden okuduk. “Ben oraya enternasyonalizmi savunan bir insan olarak gidiyorum. Aynı Deniz Gezmişler gibi” diyen Karacagil, en büyük dileğinin ise ailesine geri dönmek olduğunun altını çiziyor.

 Antalya’daki Gezi eylemleri nedeniyle gözaltına alınan ve taktığı kırmızı fularıyla, sosyalizm propagandası yapmakla suçlanan Ayşe Deniz Karacagil, yaklaşık 4 ay, Alanya Cezaevi’nde tutuklu kaldıktan sonra geçen şubat ayında tahliye oldu. Temmuz ayında Gürcistan’a gitti; üniversiteye kayıt evrakını tamamlarken Karacagil, sürpriz bir kararla, 22 Mayıs’ta PKK’ya katıldı.

 ONLARI DÜŞMAN GÖREN ZİHNİYET

Cezaevindeki gençlerden gelen mektuplardan mahkemelerin acımasızlığını yeniden öğreniriz. Bir bildiri dağıtmıştır, ya da bir mitinge katılmıştır. Evinde bir takım kağıtlar bulunmuştur. “Terör örgütü” suçlaması, o olmadıysa “suç örgütü” maddesi devreye girmiştir.

 Polis alışıktır, gençleri yakalayıp “örgüt üyeliği”nden savcıya teslim etmeye. Savcı alışıktır, polisin tutup getirdiği genci, “terörle mücadele kanunu”ndan sorgulamaya. Yıllardır bu böyle devam edip gider. Birçok kanun değişikliğine rağmen zihniyet hep aynı kalır.

 Hâlâ yüzlerce gencimiz, polislerin, savcıların, hakimlerin ve de kanunların hükmüyle, çok eften püften gerekçelerle, ağır koşullarda cezaevlerinde yatıyorlar. Onların mektuplarını bazen bu köşede okuyorsunuz. Uğradıkları haksızlıkları anlatıyorlar. İçlerinde hastalar var. Ağır hastalar, ölümcül hastalar. Tahliye edilmeleri gerekirken, bürokrasinin maharetli engellemeleri sırasında, ölüp gidiyorlar.

 1960'larda da bu böyleydi. Eskiden de böyleymiş. Bir bildiri yüzünden kaç genç okulundan eğitiminden olmuştur, bilinmez. Ne çok genç, öfke ve çaresizlikten, yattığı cezalara tepki olarak ‘örgüt’lere katılmıştır. Dağlara çıkmıştır.

Yaptıklarının doğruluğunu, yanlışlığını tartışmak, makul olanı konuşabilmek o kadar da kolay değildir.

 Türkiye'de kanunlar, hâlâ gençlerin eylemlerini ayırt etmeksizin ‘terör’ sayacak hükümlerle doludur. Terörle Mücadele Kununu, onca verilmiş söze rağmen halen yürürlüktedir. Türkiye, gençlere ağır cezalar vermeyi, “devleti korumak” olarak gören ve öyle uygulayan hakimlerle, bu durumu doğal kabul eden, destekleyen siyasilerle doludur.

 BARIŞAMADIK

Gençlerimizle barışamadık. Gençler de, bu düzenle, bu sistemle barışmadılar. Bu gerilim Türkiye'yi mutsuz ediyor. Halbuki onların enerji dolu öfkeleri, geleceğin habercisi. Bunu anlayabildiğimiz zaman, zaten sorunu da çözmüş olacağız.

 ‘Kırmızı fularlı kız’ ilk örnek değildir. Bu gidişle son örnek de olmayacaktır.

 Umarız, ailesine sağ salim döner.

 En büyük mutluluk, gençlerin dağlara çıkmadığı, dağdakilerin indiği, barışın gerçekleştiği, gençlerin düşman görülmekten çıktığı bir Türkiye'yi kurabilmek.

 Ancak gençlerini seven bir ülke, demokrasiyi inşa edebilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.