1. YAZARLAR

  2. Zülfikar Furkan

  3. KİRLETİLEN VE YOK EDİLEN BİR DÜNYA
Zülfikar Furkan

Zülfikar Furkan

Yazarın Tüm Yazıları >

KİRLETİLEN VE YOK EDİLEN BİR DÜNYA

A+A-

 

Sonsuz büyüklükteki evrenin içerisinde toz zerresi kadar bile bir alan kaplamayan gezegenimizin 14 Milyar yıllık bir geçmişi olduğu tahmin edilmektedir. Günümüz insanının ortalama yetmiş, seksen yıllık ömrüyle kıyasladığımızda muazzam fark apaçık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Hatta bırakın yetmiş, seksen yılı, insanın ilk tarih sahnesine çıkışı olan 300 bin yıl veya 2 milyon yıl öncesine göre bile 14 Milyar yıl yine olağanüstü bir zaman dilimini ifade etmektedir. Bu muazzam süreçte dünyanın canlı yaşam için uygun koşullara sahip olması için değişik evre ve süreçlerden geçmiştir. Bununla ilgili değişik görüş ve teorilerin olduğunu biliyoruz. Yaratılan bir evrenin başlangıcı olduğu gibi elbet bir gün sonunun geleceğine de inanıyoruz. Tüm evrenin yaratıcısı olan milyarlarca galaksinin içerisindeki trilyonlarca yıldız ve gezegenin sahibi olan ve el-Fatır sıfatına sahip olan Allah; sahip olduğu sonsuz güç ve kudreti ile bu muhteşem şaheseri ne amaçla yarattığı ile ilgili sayısız inanç ve felsefi teori ortaya çıkmış veya çıkarılmıştır. İslam düşüncesinde yaratmak, icat etmek, yarmak, açmak ve iftar etmek gibi anlamların yanında; yaratan, yoktan var eden, bir şeyi icat eden ve yeri göğü birbirinden ayıran anlamında da kullanılmaktadır…

Dünyaya efendi, imar edici veya halife olarak gönderilen insanlığın tarihine baktığımız zaman dünyayı, imar etmekle görevlendirilen insanın imar edici, ıslah edici özelliğinin yanında, tahrip edici, yıkıcı veya bozguna uğratıcı özelliğiyle gezegenimizde yol açtığı problemleri herkes bilmekte ve duymaktadır.

Sanayi inkılabı ile birlikte, üretimin artması ve atmosfere salınan gazların yol açtığı çevre kirliliğinin günümüzde ulaştığı boyutlar, ucu bucağı olmayan evrenin içerisinde şimdilik, canlı yaşam için uygun olan tek gezegen dünyanın ömrünü günden güne kısaltmaktadır. Çevre kirliliği, muhtemelen şimdiye kadar dünyanın karşı karşıya kaldığı en ciddi sorundur. Sorunun bu hızda devam etmesi halinde yakın gelecekte yaşamın olmadığı çorak ve ıssız bir gezegenle karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz olarak görülmektedir. Uzayın sonsuz boşluğu içerisinde her türlü dış etkiye maruz kalan (atmosferi olmayan, yer çekimi etkisinin kalmadığı, su kaynaklarının tamamen kuruduğu, sayısız meteorun sürekli tahrip ettiği canlı yaşam için elverişli olmayan -kıyameti yaşayan- bir gezegen) bomboş bir dünya. Tüm bu ihtimallere rağmen bizi etkilemeyeceğine inanarak onu görmezden gelmeye devam ediyoruz. Ekosistemin hava, su, toprak ve ses gibi çeşitli unsurlarının kirlenmesi şimdiden ciddi hasarlara yol açmaktadır. Buna rağmen insanın daha iyi bir yaşam arayışı ve maddeye olan çılgın yönelişi, yaptıklarının çevre üzerindeki olumsuz etkisini görmezden gelmeyi seçmektedir.

İnsanoğlunun açgözlülüğünün simgesi olan ve çevreyi en çok kirleten faaliyetlerin merkezi olan şehirler bu konuda en büyük paya sahiptir. Bunun yanında fabrikalar ve sanayi tesisleri çevreyi kirleten diğer unsurlardır. Önceki yüzyılda ortaya çıkan iki dünya savaşı ve sayısız bölgesel savaş ve çatışmaların beraberinde getirdiği tahribat, olağanüstü sayıda kullanımı artan araçlardan çıkan egzoz gazları, şehirlerin etrafını çepeçevre saran oksijen deposu olan ormanların yok edilmesi gibi felaketler şehirlerdeki temiz havayı neredeyse bitme noktasına getirdi. Evlerden ve fabrikalardan çıkan kanalizasyon ve diğer çöpler düzenli olarak temiz su kaynaklarımıza ve okyanuslarımıza dökülüp günden güne onları bitme noktasına getirmektedir. Çöplerin ve diğer katı atıkların çoğu toprağa gelişigüzel bir şekilde atılarak toprağın kirlenmesine veya yok olmasına neden olmaktadır. Bütün bunlar yeterli değilmiş trafik keşmekeşi, aşırı gürültü, insanların beton bloklar içerisine hapsedilmesi sonucu ortaya çıkan ruhsal bunalımlar vb. olumsuzluklar modern çağ insanının en büyük çıkmazları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tüm bunların neticesinde kirlenen toprak su ve çevre olsa da, nihayetinde insan kendi mezarını kazmaktadır. Çünkü kirlilik sadece canlı yaşamı, insan sağlığını bozmakla kalmaz, aynı zamanda yaşam kalitemizi de düşürmektedir. Şehirlerde tüm bu kirliliklere maruz kalan insanlar yüksek tansiyon, astım, şeker ve cilt hastalıkları gibi çeşitli rahatsızlıklardan da mustarip hale gelmektedirler. Etrafa gelişigüzel bir şekilde saçılan çöplerin yol açtığı kirlilik sonucu kolera, sıtma, dizanteri gibi salgın hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Sanayi kentlerindeki tesislerden çıkan zehirli kimyasallar sonucu son zamanlarda kanser vakalarında da ciddi artışların olduğunu biliyoruz.

Yaşadığımız yüzyılda ciddi anlamda gündeme gelen ve adına küresel ısınma veya iklim değişikliği denen yeni bir felaketle karşı karşıya kaldık. Karbondioksit gibi ısıyı tutan gazların atmosferde artmasıyla oluşan ve atmosfere salınan sera gazlarının neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda da, dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıklarda görülen artış beraberinde ciddi problemler de doğurmuştur. Dünya genelindeki ciddi çevre kirliliği, küresel iklim modelini bozarak küresel ısınmaya yol açtı. Kışlar ısınıyor, kuraklık ve sel sıklığı arttı ve yağışlar öngörülemez hale geldi. İşler öyle bir seviyeye ulaştı ki, yeryüzündeki yaşam ciddi bir tehdit altında kalmış durumda.

Tüm bunlara rağmen iklim bilimciler ve konu hakkında çalışma yapan bilim adamları, dünyayı kurtarmak için hala geç olmadığını ve tüm dünyadaki hükümetlerin harekete geçmesi halinde dünyayı tekrar yaşanılabilir hale getirilebileceğini öngörüyorlar. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünya devletleri kirliliği kontrol altına almak için ellerinden geleni yapmak zorundadırlar. Karbondioksit emisyonlarının kontrolü, temiz yakıt kullanımı, uygun atık yönetimi uygulamaları ve küresel çapta ağaç dikme gibi önlemleri derhal uygulamaya koymak zorundayız.

Tüm bunların yanında her birimiz çevremizi korumak için üzerimize düşeni yapmadıkça hiçbir çaba sonuçlanmayacaktır. Her bir birey bireysel sorumluluk gereği, yakıt, su ve elektrik tasarrufu yaparak, çevremizi temiz tutarak yeşili koruyarak ve tüm canlılara merhamet ederek etrafımızı kuşatan bu felaketlerden kurtulabiliriz. Bize emanet olarak bırakılmış ve imar etmekle yükümlü kılınmış olduğumuz temiz bir dünyayı ancak bu şekilde gelecek nesillere teslim edebiliriz. Doğanın güzelliğinden ve nimetlerinden yararlanabilmek için çevreyi korumak ve güzelleştirmek her birimizin asli görevleri arasında sayılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.