1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. Kılıçdaroğlu'nun hamlesine hükümet el vermeli
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Radikal
Yazarın Tüm Yazıları >

Kılıçdaroğlu'nun hamlesine hükümet el vermeli

A+A-

Şurası bir gerçek ki, 6-7 Ekim kırılmasına, Kandil'den PKK yöneticilerinin "süreç bitti" şeklindeki açıklamalarına rağmen; barış konusundaki toplumsal mutabakat sürüyor. İki yıla yakın zamandır süren çatışmasızlık ortamı; toplumu rahatlattı, gerginliği azalttı, doğu ile batısı arasındaki uçurum azaldı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Ankara'da Bilkent Politik Düşünce Kulübü'nün düzenlediği "Muhalefetin Çözüm Sürecine Bakışı" konulu konferansındaki konuşmasının metnini, yaşadıklarımızın ışığında dikkatle okudum. 

Bazı yerlerin altını çizdim: 

1."Bu sorun, güvenlik yöntemleriyle çözülmez. 30 yıllık deneyim bunu gösterdi"... 2."Çözüm, siyasi birliktelikten, toplumsal mutabakattan geçer. Gelin elimizi taşın altına koyalım ve bu sorunu çözelim." 

Kılıçdaroğlu, adres olarak, Meclis'i gösteriyor: "Devlettin elbette ki gizli operasyonları olabilir. Ama bunu toplumun önünde yapamazsınız. O zaman saygınlığınızı yitirirsiniz. Eğer parlamentoda olsaydı akil adamlar gidip herkesle görüşebilirlerdi. Bizim zaten akil adam önerimiz buydu. Toplumun her kesimiyle görüşmek, çözümle ilgili gelen her türlü görüşmeyi almak, parlamentoya taşımak ve milletvekillerinin tartışmasına zemin hazırlamaktı." 

Yaptıklarının yeterli olmadığını da itiraf ediyor: "Biz bunun ötesinde düşüncelerimizi ifade ettik. Yeterli mi bu düşünceler? Hayır. Biz bu sorunun çözümünün demokrasi ve özgürlükten geçtiğine inanan bir partiyiz. Demokrasi ve özgürlüğün kısıtlandığı bir yerde bu sorun çözülmez arkadaşlar." 

Konuşmasının bir bölümünde ise, Abdullah Öcalan'ın muhatap olarak alınmasına karşı olduğunu belirtti. Muhatap HDP olsun dedi.

HÜKÜMET DE HDP DE CHP'YE GİTMELİ

Hükümet, Kılıçdaroğlu'nun, sözlerine yerinde bir çıkışla, şu şekilde karşılık verebilir: "Çözüm Süreci başladığında, dönemin Başbakanı Erdoğan, CHP ve MHP'nin de düşüncelerini almak amacıyla randevu istedi. MHP, görüşmeyi bile kabul etmedi. CHP ise çözüm süreci konusundaki önerilere, 'Düşünmeliyiz, size sonra döneriz' karşılığını verdi. Hükümet hala CHP'yi beklediğini ifade ediyor ve ekliyor: "Biz de, bunun üzerine, yola yalnızca HDP'yle devam ettik." 

Hükümetin, değişik açılardan haklı tepkileri olabilse bile; hükümet, aradan geçen iki yıla yakın süre içindeki gelişmeleri, atılan adımları CHP ile paylaşabilirdi. CHP'yi bilgilendirebilirdi. Benzer şekilde; HDP de CHP'ye gidebilir, onların katkısını isteyebilirdi. 

Benzer sorunları yaşayan diğer ülkelerin deneyimleri de gösteriyor ki, muhalefet partilerinin bir şekilde işin içine katılmaları önemli. Muhalefetin sürece katılımı; atılan adımları kolaylaştırıyor, toplumsal tansiyonun düşürülmesinde etkili oluyor. 

Hükümet, yalnız CHP'ye değil, MHP'ye de gitmeli. Diğer siyasi güçlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, bilgi alışverişinde bulunmalı. Bu konuda ısrarcı olmalı. Kaldı ki, Hükümet ile HDP arasındaki görüşmeler de; anlayabildiğimiz kadarıyla, yakın zamana kadar daha çok teknik yönü ağır basan bir diyalog şeklinde yürütülüyor, çözüme ilişkin konular ertelemeye uğruyordu.

GENİŞ MUTABAKAT İHTİYACI

Şurası bir gerçek ki, 6-7 Ekim kırılmasına, Kandil'den PKK yöneticilerinin "süreç bitti" şeklindeki açıklamalarına rağmen; barış konusundaki toplumsal mutabakat sürüyor. İki yıla yakın zamandır süren çatışmasızlık ortamı; toplumu rahatlattı, gerginliği azalttı, karşılıklı olarak Türkiye'nin doğusu ile batısı arasındaki uçurum azaldı. Diyalog zemini olgunlaştı. 

Türkiye ile Kürt siyasi hareketi arasındaki barış ve çözüm kararı, stratejik bir karar. Bölgedeki büyük kaos içinde; Kürtlerle Türkler, tarihsel çıkarları itibariyle birbirine en yakın iki güç. Bu ittifak, tarihi ve güncel bir ihtiyaca cevap veriyor. 

Bu süreç, Türkiye'nin köklü bir değişim geçirmesi ve demokrasisinin derinleşmesi hedefini de içeriyor. Ancak, böylesine büyük bir değişim ve dönüşüm; yalnızca Hükümet ve HDP arasında sağlanan bir mutabakatla gerçekleştirilemez. Muhalefetin de mutlaka katılması gerekiyor. 

6-7 Ekim günlerinde, Güneydoğu merkez olmak üzere bir çok kentimizde gerçekleşen vahşi saldırılar; Kürt sorunu'nun iyi yönetilemediği zaman nelere yol açabileceğini göstermek açısından, ağır bir ders niteliği taşıyorlar. Bu yaşananlar, Hükümet için bir ders olduğu kadar, Kürt siyasi hareketi ve Meclis'teki muhalefet açısından da uyarıcıydı. Ateş topu, yere düştüğü an, iktidar muhalefet demeden her yeri yakıyor, toplumun tümüne zarar veriyor. 

Kılıçdaroğlu'nun Abdullah Öcalan'ın muhataplığına karşı çıkışı, CHP'de sürece ilişkin bir netlik olmadığını gözler önüne seriyor. Silahlı bir çatışma döneminin sona erdirilip, barışçı bir ortamın yaratılması amacıyla yapılan müzakerelerde muhatap her zaman silahlı örgütün liderliği oluyor. Dünyanın her yerinde böyle bir yol izlenmiş. Zaten "çözüm süreci"nin ivmesini hızlandıran da, Öcalan'ın "silahlı mücadele dönemi bitmiştir" çağrısı oldu. 

Ana muhalefet partisinin çözüme sürecine yönelik gözden geçirmesi gereken tutumları olduğunu biliyoruz. Buna rağmen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, "elimizi taşın altına koymalıyız" şeklindeki açıklamasını önemsiyorum. Bunun olumlu bir işaret olarak algılanması gerektiğine inanıyorum. 

İnisiyatifi hükümetin göstermesi gerek... 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.