1. YAZARLAR

  2. M. Latif YILDIZ

  3. "Keşke" Dememek İçin
M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

sorgu / yuksekovahaber
Yazarın Tüm Yazıları >

"Keşke" Dememek İçin

A+A-

AKP’nin 10 yılda attığı ileri adımlara karşılık iki değil bazen üç geri adım tavrı ne yazık ki partiye gönül veren bir kesim siyasetçi, seçmen, aydın ve gazetecileri üzüyor. Söz konusu çevreyle diyalog içinde olan biri olarak konuştuğum has AKP’liler “Keşke” dememek için cesur adımların içinin doldurulması ve yeni adımlar atılması gerektiğini ifade diyorlar.

“Keşke” sözcüğünden yola çıkarak neler söylediklerine bakalım.

Örneğin: “Mısır’ın Tahrir Meydanına toplanan 2. dalga on binleri ülkemiz medyası günlerce özgürlük adına göklere çıkardı. Ancak en az o meydanı üçe katlayan Diyarbakır İstasyon meydanına toplanan yüz binlerce mazlum kitlenin aleni haksızlığa karşı çıkan sese özgürlük havarisi kesilenler ne yazık ki kör ve sağır kaldı.

İkiz kulelerden sonra Orta Doğu’ya yeni bir dizayn vermede anlaşan ABD ve AB 2011 yılında “Arap Baharı” yutturmasıyla Müslümanları aldatan, Türkiye’yi tuzağa düşüren zihniyeti ne yazık ki yandaş ve korkan medya halka gerçekleri göstermiyor ve yazmıyor.

Bir taraftan Suriyeli muhalifler Türkiye’den örgütlenerek lojistik destek veriliyor; İsrail’e yağlı, Filistin’e tatlı sözler ediliyor; Diğer yandan NATO’nun Müslümanlar üzerine silahlarını denemesine diktatörler gidiyor diyenler kendi Kürdüne yapılan zulmü görmüyor.

Dövüşe, kavgaya, savaşa değil; barışa, kardeşliğe pankart açanları; hak, adalet ve özgürlük isteyenleri “terör örgütüne üye, yardım ve yataklık” adı altına sokmak hangi insafa, hangi vicdana, hangi inanca sığmaktadır? Barışı konuşmak, savaşa karşı çıkmak, gençler ölmesin demek neden bu ülkeyi idare eden siyaset ve bürokrasinin zoruna gidiyor?

Bizim gibi Dünyanın birçok ülkesinde benzeri sorunlar olmuş. İngiltere, İrlanda, İspanya, İskoçya, Galler, Güney Afrika vb. nice ülkelerde Kürd sorunu gibi sorunlar yaşandı. Ama onlar kavganın, savaşın çare olmadığını anladılar ve çözüm buldular. Bizi yönetenler bir gün “Keşke” demeden bu gerçeği ne zaman görecekleri endişesini yaşıyoruz” diyorlar.

Mesleğe başladığım 1968 yılında İstanbul’da 6. filoya karşı çıktığım günden beri Kürd sorununu mesleğim gereği yakından izliyorum. Bir Kürd olarak çok derin acılar çekiyorum. Benim gördüğüm ve anladığım son 30 yılda can yakan sorunun tarafları ortak paydadan vazgeçtim sorunun adında bile buluşmaktan kaçıyorlar. İşte bizleri kahreden tavır da budur.

Oysa “Keşke” dememek için barışta mesafe almanın yolu dünyadaki örneklerde olduğu gibi tarafların diyalogu ve konuşmasıdır. Şiddetin devreden çıkartılmasıdır. Zira taraflar barışa niyetli olsalar bu savaş çoktan biterdi. Ne yazık ki taraflar en küçük bir ortak payda için olsun adım atmadıklarından kan akıyor ve göz göre göre gençler ölüyor.

Taraflar samimi ve gerçekçi bir anlayış ve özgüvenle soruna yaklaşsa barışın yolu açılır. Tek koşul tarafların ortak aklı yakalaması. Ortak akıl yakalanmadığı için zamanı hızla tüketerek savaşa doğru savruluyoruz.

Kürd meselesinde “demokratik çözüm” dışındaki yollar şiddete çıkıyor. Sonsuza dek böyle de devam edemez. Daha fazla silah ve şiddet kaynayan Orta Doğu coğrafyasında ülkeye fayda yerine zarar getireceği için taraflar “Keşke” dememek için çözüm bulmalılar.

Tarafların on yıldır ortaya koyduğu yol haritası savaş halini sürdürmesine yöneliktir. Oysa tam da havanın ısındığı bu coğrafyada kalıcı barışın ön şartı silahları susturarak nefes almaya, barışa, konuşmaya, diyaloga fırsat vermekten geçer.

Türkünde Kürdü de kahır çoğunluğu 30 yıldır süren anlamsız şiddetin sorunun içinden çıkılmaz olmasına yol açtığını biliyor. Şiddete son vermek demek sorunu bitirmeye başlamak demektir. Çünkü şiddet sorunu derin ve karanlık dehlizlere sürüklediğini bilmeyen kalmadı.

Silahların gölgesinde barış olmaz. Silvan, Çukurca, Kazan derken rüzgâr ekenler fırtına biçerek annelerin yüreğine kor ateş düşürdüklerinin farkında olmalı. İşte o fırtınanın kısmen dindiği bu günlerde “Keşke” dememek için diyalog zamanıdır diyoruz. Kimsenin kimseyi ezmediği, kimsenin kimseyi zayıf görmediği onurlu bir çıkış yolunun zamanıdır.

İSTENSE ÇÖZÜM VAR

AKP dilerse yağdan kıl çeker gibi bu sorunu hal edebilir. Kürd liderler aracılığıyla başlatılan mesaj ve telkinler daha ileri boyutlara taşınabilir. ABD 2. adamının söylediği çıkar kokan yağlı, ballı sözleri değil; bin yıldır birlikte yaşayan bu halkların ortak beraberliklerini devam ettirecek eşit vatandaşlık zemininde hükümet istese çözüm üretilebilir.

Türkiye’yi yönetenler şunu çok iyi hesaplamalı. Gelecekte bu ülkenin insanları ABD ile değil; Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da yaşayan Kürdler ile birlikte yaşayacaklar. Huzurlu bir gelecek ve Ortadoğu’nun örnek ülkesi olmak için barış projesi üzerinde çalışılmalı. Kürdlerin geleceği Türkiye’nin geleceği demektir. Bu gerçeğin göz ardı edilmemeli.

Yüz yıllardır yapıldığı gibi Kürdleri bir birine kırdırarak, ya da imha ederek sonuç almak yerine, insan kazanmak, hak, adalet, eşitlik yoluyla sorunun biteceği görülmeli. PKK yi Irak topraklarından söküp atmak ne Türkiye’nin, ne Barzani ve Talabani ne de ABD ile mümkün olmadığını konunun uzmanları açıkça söylüyor, yazıyorlar. O halde tek seçenek var, “Keşke” dememek için silahları ve savaşı tümden gündemden çıkaracak formül bulunmalı.

Kürd sorununu şiddetin çözmeyeceği ispatlandı. Artık barış yolu denenmeli. Barış için Kürd siyasetçi ve aydınları söylemin ötesinde gerçeklerini dile getiriyorlar, getirmeye devam da etmeliler. Ancak Türk halkı, medyası, siyasetçisi, aydın ve yazarları da üzerlerine düşeni yapmalı. Ateşi söndürmek için Batıdaki Türk kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve barolar tek vücut olup önceliği ele almalılar.

Basını ele geçirerek, KCK ile BDP’yi hal ederek, onları savunan avukatları hapse atarak, içerdeki öğrencileri avukatsız bırakarak sorun çözülmez. Ya da Van valisi ve de Adana Emniyet Müdürünün aklı, mahkemelerin aldığı kararlar gibi Kürd çocuklarını devşirmekle Kürd sorunu çözülmez. Kürd sorunu akıl, vijdan, adalet ve hakkaniyet ile çözülür.

Dersimde, Zilanda, Şeyh Sait isyanında ve de doksan yıllık asimilasyon ile zürriyeti kurutulmayan Kürdleri bu saatten sonra 1937 – 1938 yöntemleri ile yok edilemez. Molotof atan çocuğa 15 yıl hapis vermek; ya da çocukların bedenine kurşun sıkan zihniyetin sahte “ sevgi evleri” ile sorun çözülmez. Dersim gibi onları da saygın ailelere verebilirsiniz. Hani vahşileri ehlileştirmek ya da adam etmek için. Türk Müslüman yaklaşımı ile yeni bir asimilasyon ve devşirme yöntemini bu yüzyılda da uygulayabilirsiniz. Ama milim yol alamazsınız. Yol almak için günümüzdeki tek geçerli çare o da çocukları Molotof atmaktan kendi isteğiyle men eden dil, kültür ve sosyal yasal haklarını vererek başarabilirsiniz.

İktidar ve bürokratların Kürd çocuklarını düşman olarak gören yaklaşımları çözüme ağır bir darbedir. Bu yaklaşım çözümsüzlük üreten kışkırtıcı ve insanlık dışıdır. Sadece karşıt Kürdleri değil, AKP’ye oy veren Kürdleri de karşı safa geçirecek tuzak projelerdir.

BDP’ye destek veren aktif 4 bin insan içeriye tıkıldı. Sırada sokakta taş atan çocukları devşirmek; bir adım ötesi BDP’yi hal etmek mi? Bölgeyi saran Arap baharında siyaset yapan Kürdler üzerinden zürriyetlerini kurutma projesi kendi ayağına kurşun sıkmaktır.

Binlerce köy yakıldı, yıkıldı. Milyonlarca insan sürgün edildi. Büyük şehirlerin varoşlarında ser sefil edildi. Şöyle geriye doğru dönüp bakın onca zulme, yoksulluğa, açbilaç, işsizliğe rağmen bazılarının dilini belki ama beynini asimile edebildiniz mi?

Açılım diye yola çıkan, Avrupa’da vatandaşı için asimilasyona karşı kükreyen AKP askeri darbelerde bile olmayan gözaltı ve tutuklamalar çizgisine mi gelecekti? Kürd sürek avıyla sorun çözülmez, aksine çok daha ağır bir kulvara sürüklenir. Açılım, din, Allah, vicdan, adalet, Müslümanlık, inanç, eşitlik, demokrasi, kardeşlik, birlik, beraberlik bu mu? Yarın “Keşke” dememek için bu ülkeyi yöneteler ve dahi Kürdler gerçekleri görmeliler.

30 yıldır legal siyaset yapan Kürdleri elimine ederek sorun nasıl çözülecek? Savunma hakkı kutsaldır diyenler “Kürdçe” savunmaya izin vermedikleri gibi onları savunan avukatlar da kitle halinde içeriye atarak savunmasız bırakarak la mı sorun çözülecek. Kaldı ki darbeler sürecinde bile bu kadar kitlesel avukat tutuklanmamıştı. Denenen yöntemler sonuç vermez. İnsanlara kimlikleri, dilleri, kültürlerini özgürce yaşama hakkı verilmeden sorun çözülmez.

ABD’nin aferiniyle Kürdsüz Kürd sorunu çözülmez. BDP’nin etrafını boşaltarak, su tabancası eline almamış aydını tutuklayarak Kürd sorunu çözülmez. Öcalan’ın avukatlarını kuryelikle suçlayan kendi ajanları ile bunu yıllarca yaptığını göz ardı ederek Kürd sorunu çözülmez. Her iktidar aynı yöntemi farklı şekilde uygulayarak Kürd sorun çözülmez.

Diğer tarafta Kürdlere eşit değil, üstün statü istemek, federalizmi aşan talepleri dile getirmek de sorunu çözmez. Ama kalem tutan ile silah tutanı aynı kefeye koymakta da sorunu çözmez. Lozan’ın getirdiği 39. madde haklarını yasaklamak; çok övündükleri TRT 6 (Şeş’te) çocuklar Kürtçe öğrenir diye masal yasaklamakla Kürd sorunu çözülmez.

Sözün özü Kürdlere siyasi soykırım uygulayarak bu sorun asla çözülmez. Terör finansmanı adı altında Kürd tüccar ve esnafını baskı altına alarak, malına el koymakla tehdit ederek sorun çözülmez. Kürd sorununun çözümünde muhatap Kürdlerdir. Ve Legal zeminde siyaset yapan, Mecliste grubu bulunan BDP ve iktidar olan AKP’dir.

ufkumuz.com

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.