1. YAZARLAR

  2. Cevdet IŞIK

  3. KENDİMİZİ GÖREBİLMEK
Cevdet IŞIK

Cevdet IŞIK

Yazarın Tüm Yazıları >

KENDİMİZİ GÖREBİLMEK

A+A-

 

Modern zamanlar insanın kendisine zaman ayıramadığı çok kısıtlı zamanlardır. Bütün bir zaman, önceden planlanan günlük seyir ve sefer içinde geçer. Modern insan bağımlı insandır. Hangi saatte yatacağına, hangi saatte kalkacağına, hangi saatte işe gideceğine kendisi karar vermez. Bu, kendi işi olsa da böyledir, başkasının işi olsa da böyledir. Onun için modern insan şöyle her şeyi bir kenara atıp kendisine bakmaya zaman ayıramaz. Dönüp kendisine bakmak, modern insan için bir sorun da değildir zaten. Onun bakacağı şeyler ekseriyetle dışında bulunur. Kendisi de o ‘dış’ dediğimiz dünyanın sıradan bir eklentisi gibidir.

İnsanın kendisini görmesi, kendisine verdiği değerle alakalı bir durumdur. Bunun için de insanın bir benlik sahibi olması gerekir. Benlik sahibi olmak, dünya üzerinde olduğu halde, dünyadan ayrı olma binciyle ilgili bir durumdur. Bu haliyle insan, insanlığını muhafaza etme imkânına sahip olur. İnsanın insanlığını muhafaza etmesi demek, insanın dünyevileşmemesi demektir. Dünyevileşen insan, dünyadaki herhangi bir ‘şey’ gibi olur.

İnsanın kendisini görebilmesi büyük bir marifettir. Marifetin bilmekle ilişkisi düşünüldüğü zaman, görme olayının salt bir gözlemden ibaret olmadığı da anlaşılacaktır. Demek ki görme vakası herkes için geçerli olan bir vaka değilmiş. Bu bağlamda zımnen, bazı insanların görme yetisinden mahrum olduğu da ortaya çıkmış oluyor. Şey’leşen insan, insani vasıflarını yitirdiği için, ayrıca kendine bakmak, kendini görmek diye bir derdi olmaz. Bakıştan bakışa fark olduğu için, her bakan gerçekten görüyor değildir. Onun için kendisine bakıp kendisini görmek büyük bir marifet olmaktadır.

Jose Saramago, ‘Bilinmeyen Adanın Öyküsü’ kitabında bilinmeyen, görülmeyen adayı bulmaktan söz eder. “Ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum. Biliyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.”

İnsanın kendinden dışarı çıkması, alışılmadık önemli bir duruma işaret etmektedir. Fakat bu nasıl gerçekleşecektir? Normalde insan herhangi bir mekâna girince, kapıdan içeri giriyor. Aynı şekilde girilen bir mekândan çıkınca da yine kapıdan dışarı çıkılıyor. Yani kapılardan giriş çıkışlar yapılıyor. Burada somut bir şey var. Bir mekân var, bir yapı var. İnsana gelince, insan böyle midir? İnsanın kendisinde veya dışında olması nasıl bir keyfiyet olmaktadır?

Saramago, adayı görmek için adadan çıkmak gerektiğinden söz ederek, kendimizi görmemiz için de kendimizden çıkmamız gerektiğini dile getirir. İnsan kendisini görmüyor mu? İnsan kendisini bilmiyor mu? İnsan kendisini tanımıyor mu? Bir kimse kendisini “ben buyum, ben böyleyim” dediği zaman kendisini tanıtmış olmuyor mu? Tanışma seremonilerinde insanlar ne kadar güzel tanış oluyorlar değil mi? “Ben falan, şuralıyım, buralıyım, işim bu.” Karşıdaki de hemen alıp cebine koyuyor. Oh ne ala!

İnsan kendisini tanıdığını zanneder. Bu zannında da samimidir. Ama mesele öyle midir? “Ben şöyleyim, böyleyim, öyleyim.” Fakat bu iddiaların gün yüzüne çıkacağı zamanlar olduğunu insan düşünmez. İnsan öyle olaylar yaşar ki, kendi kendisine itirafta bulunarak “ben kendimi tanımamışım” der. Evet, insan bizatihi kendi kendisini tanımayabilir. “Ben aslında böyle değildim” gerçeğini fark etmek, insanın kâr hanesine tecrübe olarak yazılır. Bu da bir kazançtır şüphesiz. İnsan bir de şöyle bir tokat yediği zaman, gözleri kararır da önünü göremez olur: “Ben seni böyle bilmiyordum.” Bunun bir de gözleri aydınlatan versiyonu var tabi.

Demek ki neymiş? Hayat ve hayatta yaşanan olaylar, zamanla insanın nasıl bir insan olduğunun ortaya çıktığı bir sinema sahnesi gibiymiş. Bu sahnede bildiğinizi zannettiğiniz bazı özelliklerle yer aldığınızı düşünürsünüz. Ama öyle olaylar yaşarsınız ki, bildiğinizi zannettiğiniz o özellikler buharlaşıp gitmiştir. Siz ki sakin, sessiz, mülayim, etliye sütlüye karışmaz bir kimsesiniz. Fakat öyle bir an gelir ki, bir yanardağ patlaması gibi patlayarak etrafa korku saçmışsınız.

Bizim insan olarak kendimizden dışarı çıkıp kendimizi görmeye çalışmamız, aslında bir değerlendirme işleminden ibarettir. Genel olarak insanlar herkese bakar ve herkesi değerlendirir de bir kendisini değerlendirmez. O zaman da yaptığı iş eksik kalır. Neden eksik kalıyor? Çünkü insan kendisini değerlendirmediği zaman, yaptığı işin doğruluğunu tespit edemez. Evet, ben yaşıyorum, çevremle bir ilişki içindeyim. Bazı değerlendirmelerde bulunuyorum. Değerlendirirken bazı sonuçlara varıyorum. Vardığım bu sonuçlar birer hüküm yerine geçiyor haliyle. Dolayısıyla hüküm sahibi olarak omuzlarıma bir yük biniyor. Çünkü sonuç itibariyle her yapılanla birlikte ya bir hakkın teslimi ya da bir hakkın gasp edilmesi söz konusudur. Bütün bu endişelerle yapılan bu değerlendirmeyi, insanın kendisinden çıkıp kendisine bakması olarak anlamak gerekir. Yani aslında burada yapılan, insanın bakışlarını özüne çevirip, özünü kontrol etmesidir.

Saramago söz konusu kitabında şu cümleye de yer veriyor. “Denize açılmak isteyen hazırlığını karada yapar.” Bütün arayışlarda tehlikeler, riskler olur. Onun için çıkılan yolu bilmek gerekir. Çıkılan yolu bilmek demek, muhtemel riskleri hesap etmek demektir. Riskleri hesap ederek yola çıkanın hedefine varması beklenir. Ama hiçbir risk hesaplaması yapmadan yola çıkanın hedefine varması beklenmez.

İnsanın kendisinden çıkarak kendisini görmeye çalışması da denize açılmak gibidir. Dalgasıyla, fırtınasıyla, gel-git’iyle, girdabıyla deniz ne ise insan da aynen öyledir. İnsan öyle bir an gelir ki, yaşayıp göreceği en büyük savaşımını vermektedir. Öyle bir an gelir ki melekleri gıpta ettirecek bir ruh hali içindedir. Bir bakmışsın nevri dönmüş, öfkeden kuduruyor. Bir bakmışsın iyilik meleği olmuş, etrafa iyilikler saçıyor.

Kendimizi görmemiz, görebilme maharetine sahip olmamız bir gerekliliktir. Çünkü kendimize mukayyet olmalıyız. Kayıt altına aldığımızı düşündüğümüz kurtarıcı ilkeleri çiğnememek ve de yaptıklarımızı görmek için, kendimizden dışarı çıkmalıyız. Bir deniz misali neler yaşadığımızı bilmemiz gerekir. Kendi barışımızı böylece sağlayabiliriz. Kendi barışını sağlayamayanların başkalarıyla barış yapması, barış içinde yaşaması mümkün değildir. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.