1. HABERLER

  2. DÜŞÜNCE UFKU

  3. ‘Kaşıkçı olayı uluslararası bir operasyon’
‘Kaşıkçı olayı uluslararası bir operasyon’

‘Kaşıkçı olayı uluslararası bir operasyon’

A+A-

 

Kaşıkçı olayının uluslararası bir operasyon olduğunu savunan Emin Gürses’e göre olay Suudi Arabistan’ı köşeye sıkıştırarak kaynaklarına el koymak amacıyla organize edildi. Gürses, Kaşıkçı’nın kendisi için gelen istihbarat ekibinin eski danışmanı olduğunu öne sürerek, ABD’deki istihbarat faaliyetlerinden bağımsız bir kişilik olmadığını savundu.

 

Suudi Arabistan devletine danışmanlığı da içeren kariyerinin ardından muhalefet safına geçerek ABD'ye gönüllü sürgüne gitmiş Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'da öldürülmesi tartışılmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğrudan sorumlu tutmadığı Suudi veliaht prensi Muhammad bin Salman ile telefonda görüştü. Ardından genç prensin, ‘birilerinin Türkiye ile Suudi Arabistan'ın arasını açmaya çalıştığını' dile getiren bir açıklama yaptı. Suudi başsavcılığı ise cinayetle ilgili Türkiye'den gelen bilgilerin temel alındığını ve davadaki şüphelilerin olayı planladıklarını duyurdu. CIA başkanı Gina Haspel'in de Türkiye'de kanıtları görmeyi de içeren temasları Batı medyasına yansımış durumda.

 

Kaşıkçı cinayetinin gizemine dair iddiaları Prof. Emin Gürses ile konuştuk.

‘KONSOLOSLUĞA BEŞ DAKİKA MESAFEDE EMNİYET VAR'

Gürses, Kaşıkçı'nın konsolosluğun yakınında bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz'e içeride bir şey olma ihtimaline karşı dinleme cihazı verdiğini belirtti, konsolosluğa beş dakika mesafede emniyet olduğunu ekledi. Kaşıkçı olayının uluslararası bir operasyon olduğu vurgusu yapan Gürses'e göre, Suudi yönetimi köşeye sıkıştırılarak kaynaklarına el konulacak:

"Suudi Arabistan'a karşı bir operasyon olduğunu bir haftadan beri söylüyoruz. Çünkü bu adam konsolosluğa evrak için gitmedi, toplantıya gitti. Konsoloslukta kameralar kapalı ama açık olan kameralar var. Bu kameraların Türkiye'de var mı bilmiyorum fakat bunun Amerika'daki bu işi organize eden ekip tarafından izlendiğini biliyoruz. Çünkü dakika dakika neler olduğunu anlatıyorlar. İzlemeden anlatılmaz. Nişanlısı kapıda bekliyor. Nişanlısına dinleme cihazı veriyor ki içeride sıkıntı olacak diye korkuyor. Demek ki orada bir toplantıya gidiyor. Kızcağız haber verdim diyor. Kime haber vermesi gerekiyor, Yasin Aktay'a. Bunlar emniyete haber verecekler. Beş dakika mesafede emniyet var zaten. 1961 Viyana Sözleşmesi var, bir de 1963 tarihli Viyana Sözleşmesi var. 61 Sözleşmesi, konsoloslar kendi işleri dışında bir işle uğraşamazlar diyor 41. madde. Ama 63 Sözleşmesi'nde diyor ki; konsoloslukların dokunulmazlığı var fakat aynen şöyle diyor: ‘Bununla beraber acil koruma tedbirleri alınması gereken yangın veya sair felâket halinde konsolosluk şefinin zımni rızası alınmış sayılabilir'. Ne demek bu? İçeride adam öldürülüyor, kıyamet kopuyor. Konsolos öyle diyor; içeride kavgalar, gürültüler var, niye müdahale edilmiyor? Belli ki operasyon uluslararası bir operasyon. Suudi Arabistan'ın kaynaklarına vs. el koyacaklar, belli ki Suudi yönetimini bir şeyle sıkıştıracaklar. Söylentiler var birkaç trilyon para var orta yerde bir yerlerde. Bu paraları bunlardan almak için uğraşıyorlar. Şimdi diyecekler ki prense ‘Sen burada durmak istiyorsan bizim dediğimizi yaparsın. Yapmazsan bu iş seni götürür'. İş oraya geldi."

 

‘KAŞIKÇI DA O 15 KİŞİLİK EKİBİN İÇİNDE'

Kaşıkçı'nın kendisi için gelen istihbarat ekibinin eski danışmanı olduğunu anımsatan Gürses, Kaşıkçı'nın da o ekibin bir parçası olduğunu, konsolosluğa evrak işleri için değil toplantı için gittiğini belirtti, Kaşıkçı'nın ABD'deki istihbarat faaliyetlerinden bağımsız bir kişi olmadığına dikkat çekti. Gürses, Suudi Veliah Prens Muhammed Bin Selman'ın Kaşıkçı'nın öldürülmesini istemediğini söyledi:

"Cumhurbaşkanının sözlerinden şunu çıkarıyorum. Bu işin içinde Türkiye'den de birileri var. Bu Amerikan merkezli bir operasyon, sadece Türkiye değil başkaları da var işin içinde. Zaten bu gelen 15 kişilik grubun içinde istihbarat şefi var bir tane, başkan yardımcısı olduğu söylenen biri. Suudi istihbaratını CIA'in organize ettiğini biliyoruz. Bu adam CIA'den habersiz burada bir operasyon yapamayacağı anlaşılıyor. Zaten Kaşıkçı da bunların eski danışmanı olduğuna göre Kaşıkçı da o ekibin içinde. Bunların arasında Kaşıkçı Amerika'daki istihbarat faaliyetlerinden bağımsız bir adam değil. Ama bu adam içeride beni öldürürler diye gitmiyor, görüşmeye gidiyor. Ama bunlar nasıl olduysa anlaşıldığı kadarıyla bu ekibin içinde bunu sorgularken öldürme işinin içinde giren biri veya birileri var. Sorgularken Kaşıkçı'yı öldürüyorlar. Türkiye'nin dengelere göre pozisyon aldığı görülüyor. Ama bu işten de başıma bir iş gelmesin diye Tayyip Bey nasıl açıklama yapıyor; ‘İçeriden birileri olabilir ekibe yardım eden'. Kesin vardır. Havaalanına bunlar geldiği zaman MİT bunları konsolosluğa kadar takip ediyor. Bunu emniyete bildiriyor burada şüpheli bir durum var. Yani istihbarat görevini yapıyor. Ondan sonra güvenlik birimlerinde bir sorun var. Güvenlik birimlerine bunu söyleyecek olan kimdir, konsolosluk meselesi olduğu için siyasilerdir. Suudi Prensin Kaşıkçı'nın öldürülmesine taraftar olduğunu sanmıyorum. Bu da haberdardır ama sorgulama meselesinden haberdardır galiba. Çünkü oradaki gelişmeleri saniye saniye izlemiş. Ama öldürme işinde, o ekibin içinde Suudi yönetiminin sıkıntıya sokulması için bu adamın öldürülmesi işine görevlendirile birileri var. Yoksa sorgulamada bir insan bu kadar acemice sorgulanıp da gündüz vakti öldürülür mü? Sonra burada böyle bir ihbar var. 63'teki Viyana Sözleşmesi size izin veriyor. Niye konsolosluğa girmek için bir hafta bekliyorsunuz? Girme hakları var."

 

‘KAŞIKÇI OLAYI BİR PARA MESELESİ'

Gürses'e göre Kaşıkçı olayı, bir para meselesinden ibaret olduğunu belirtti. Gürses, olay anında kameralar kapalı olsa bile konsolosluğun gözetlendiğine dikkat çekti:

"Suudi yönetimi, Amerikan güvenliği altında yürüyor. Suudi yönetiminin 850 milyar dolar bir para vardı ABD'de bir hesabında. Gerekirse bunu oradan transfer ederiz gibi bir açıklama yapıldı. Bu zaten onların sonunu getirdi. Sen Amerika'yı tehdit ediyorsun. Ama bu iş para meselesi. Eğer şimdiki Suudi yönetimi Amerika'nın her dediğine evet derse oradan Amerika büyük hisseyi alacaktır. İngiltere sessiz duruyor bu aralar. Bunların hepsi bu işten haberdar. Amerika'daki hiçbir yönetim Suudi gibi ülkelerin konsolosluk ve büyükelçiliklerini gözetlemeden bırakmaz. Şimdi anlıyoruz ki kameraları kapatmış olsa bile gözetleme devam etmiş. Kendilerinin burada başka gözetleme sistemleri var demek. Ama bu mesele para meselesi. Türkiye'ye buradan ne düşer, bilemiyorum. Türkiye de buradan bir şey bekliyordur."

 

‘ORTADOĞU POLİTİKASINI AMERİKA DEĞİL İSRAİL LOBİSİ BELİRLER'

ABD'yi şu anda yönetenin Pentagon ve CIA olduğunu belirten Gürses, Ortadoğu politikasını ABD'nin değil, İsrail lobisinin belirlediğini söyledi. Kaşıkçı olayının Veliaht Prens Selman'a bir mesaj taşıdığın belirten Gürses'e göre Selman, ABD'nin istediği şeyleri yapmazsa Kaşıkçı olayı üzerine yıkılacak:

"Amerika'nın içinde tabii ki sorunlar var. Çünkü Amerika uluslararası sistemdeki hegemonyasında sıkıntılar yaşadığı için her kafadan bir ses çıkıyor. Şu anda Amerika'yı Pentagon ve CIA yönetiyor. Amerika'da İsrail'in bir örgütü var. Ortadoğu politikasını Amerika belirlemez. İsrail lobisi belirler. Amerika'daki bu örgüt belirler. İsrail'in bu konuda bilgisi olmadığı fikrine katılmam. 30 bin civarında prens, prenses, kraliyet ailesinden soylu insanlar var. Bunlar birbirlerini öldüre öldüre gidiyorlar zaten. Daha önce de bu işleri yaptılar. Ama yerine başka birini getiriler önemli değil ki. Amerika'nın emirlerini yerine getirecek bir sürü insan var. Prense mesaj veriyorlar. Şimdi bir şey demiyorlar ona. Dediklerini yaparsa dostum diyorlar. Yapmazsa bu operasyon onun başına yıkılacak. Çünkü prens bu işi birebir biliyor, kendi adamları var. Yalnız o 15 kişinin içinde CIA ile bağlantılı ekip var. Yoksa böyle sorgulamada bir insanı öldürmek olamaz, kolay bir şey değildir gündüz vakti. Belli ki birileri bu öldürülme işini yüklenmiş. Bu operasyonun tamamlanması için adamın öldürülmesi gerekiyordu. Öldürmezseniz bu operasyon bir işe yaramaz ki o zaman."

 

‘SURİYE'DEKİ SORUNLAR ŞAM DIŞINDA BİR ÜLKEYLE ÇÖZÜLEMEZ'

Gürses, Türkiye'nin ekonomik sıkıntı içerisindeyken ideolojik kavramlarla zaman kaybetmeyeceğine işaret etti. Fırat'ın doğusunda Türkiye'nin ABD ile ortak tutum içine girmenin mümkün olmadığına dikkat çeken Gürses'e göre Suriye'deki sorunlar, Şam yönetimi dışında bir ülkeyle çözülemez:

"Katar'a Türkiye'nin asker göndermesinin başka nedenleri var. Türkiye de Katar'dan sürekli Türkiye'ye para aktığı söyleniyor. Hem de bankalar aracılığıyla değil. Merkez Bankası açıklama yapıyor. 10 milyar dolar para girdi, nereden girdiği belli değil. 15 milyar para girdi, nereden geldi belli değil. Böyle paralar dolaşıyor. Türkiye buradan bir menfaat buluyor, ona göre konumlandırıyor kendini. Türkiye ekonomik sıkıntıdayken ideolojiye bakmaz. Devlet adamı bu ülkenin sorunları olmadığı zaman ideolojileriyle başka ülkeleri yönlendirmeye çalışır. Ama ekonomik sıkıntıdayken ideoloji burada geçmez. Türkiye, Suriye ile görüşmem diyor, Suriye ile kavga ediyor. Ama PKK'ya silah veren Amerika'ya haber gönderiyor, ‘Biz stratejik ortağız, barışalım, devam edelim' diyor. Senin Fırat'ın doğusunda Amerika ile ortak tutum içine girmen mümkün değil. Amerika tavrını belirlemiştir artık. Ama Türkiye, Amerika'ya yalvarıyor, bir yandan sürekli kafa tutuyor. Hâlbuki bu sorunlar Ortadoğu'da Şam ile çözülecek, başka olmaz. Suriye'deki sorunlar Şam dışında bir ülkeyle çözülemez. Uluslararası hukuk bile elvermez buna."

 

‘SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ SİLAH OLARAK KULLANAMAZ'

Gürses, Riyad'ın petrolü bir tehdit unsuru olarak öne sürmeyeceğini belirtti. Suudi Arabistan'ın petrol üretim bölgesinin Şii'lere ait olduğunu ifade eden Gürses, Suudilerin bu bölgeyi ABD'nin güvenlik desteğiyle kontrol ettiğini söyledi:

"Türkiye, Rusya meselesinde hata yaptı. Biz dedik ki Tayyip Bey hemen bir tarifeli uçağa atlasın, gitsin Moskova'ya Putin'e desin ki ‘Kusura bakma, bunlar şunların işidir'. Öyle de yaptı. Bir rahatlama oldu Suriye'de. Fakat Suriye'de Amerika ile Türkiye politikalarının denk düşmesi şu anda mümkün değil. Çünkü Amerika ‘Ben YPG ile çalışacağım, benim silahlı gücüm o' diyor. Türkiye de ‘Onlarla çalışma, silah verme' diyor. O zaman Amerika, Türkiye'ye gel beraber çalışalım diyebilir. Amerika ile Türkiye'nin Fırat'ın doğusundaki çıkarları uymuyor. Çünkü Amerika orada Şam'dan bağımsız bir yönetim kurmak istiyor. Türkiye de ‘Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak istiyorum' diyor. İkisi beraber olmuyor. O halde Türkiye Amerika'ya ‘Bundan sonra ben senin bütün istediklerini yapacağım. YPG'yi bırak' diyor. Amerika bırakır. O zaman dönersiniz 2001 Mart'ındaki koridor meselesine. Çünkü mesele koridor meselesi. Yeni değil bu. Daha 1919'daki belgelerde yer alıyor. Ama Suudi Arabistan petrol üzerinden tehdit ediyor. Suudi Arabistan günde 9 ila 11 milyon varil petrol üretiyor. Ama bunları zaten kendi üretmiyor. Amerika'nın yönetiminde üretiliyor bunlar. Bunu Suudi Arabistan silah olarak kullanamaz. Suudi Arabistan'ın petrol üretim bölgesi zaten Şii'lerin bölgesi. Doğu'da Körfez'de olan bölge. Suudiler burayı Amerika'nın güvenlik desteğiyle kontrol ediyor. Amerikalılar destek olmasa zaten Şii'lerin bulunduğu bölgedeki petrol yatakları Suudilerin elinden çıkar. Onun için Suudilerin bunu kullanması mümkün değil. "

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.