Kardeşliğe Doğru Giderken
Hayat denilen yolculukta her başlangıcın ayrı bir güzelliği göze çarpmaktadır. Bir bebeğin dünyaya gözlerini ilk açtığı zaman, anne ve babasının yaşadığı sevincin yerini hiçbir şey dolduramaz. Zaman ilerledikçe ortaya çıkan her yenilik ve değişiklik ayrı bir heyecan ve güzellik oluşturur. Okula başlama, okuldaki başarı, meslek ve eş seçimi, kariyer yapma, mevki makam sahibi olma, elde edilen şöhret vb… durumlar hiç bitmeyecek gibi devam eder durur. Bu başdöndürücü değişim içerisinde bazen farklı algılanan, kişileri hüzün ve sıkıntıların içerisine sevk eden olumsuzluklarda yaşanır. Her sevincin arkasında üzüntü olduğu gibi her üzüntünün de arkasında sevinç olduğunu biliriz. Çekilen acılar, akıtılan gözyaşı ve dökülen kanların arkasında bir huzur ve güvenin olması gerektiğine inanmak istiyoruz.
Yeryüzünün en bakir, en görkemli, en zengin ve yerleşime ilk açılan coğrafyamızda yüzyıllardan beri süregelen acıların son bulması için çaba sarfeden erdemli şahsiyetleri, kurumları ve devletleri buradan selamlamak istiyorum. Yıllardır süregelen inkâr, imha ve asimilasyon politikaları ile bölge insanına kan kusturan; izledikleri makyavelist politikalar ile insanları adeta birer robot olarak görüp kullanmaktan, öldürüp öldürtmekten çekinmeyen uluslararası menfaat çetelerinin yavaş yavaş yok olmaya başladıklarını görüyoruz. Dünya üzerinde bulunan canlı cansız (insan dahil) tüm yaratılanları kullanmaya ve sömürmeye alışmış, her şeyi kendisine kul ve köle yapmaya çalışan güç odaklarının eninde sonunda saltanatları sona erecektir.
İlk insandan itibaren, Kabil zihniyetli kişiliklerin hırs, bencillik, kıskançlık, ihanet ve iktidar hırsıyla kendi kardeşlerine, ırkdaşlarına ve soydaşlarına çektirdiklerine tarih sayfaları şahit olmuştur. Sahip oldukları güç, iktidar ve saltanatları ile yeryüzünde ıslahat ve imar çalışmaları yapacaklarına yıkım ve yok etme ile uğraşmışlardır. Kur’an ifadesi ile “İnsanlardan öyleleri vardır ki; iş başına gelince yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip, nesilleri bozmak için çalışır, Allah bozgunculuğu sevmez." (2-205) Kendi öz kardeşini öldürmekten çekinmeyen bir karaktere bürünebilen bir profille karşı karşıyayız. “Doğrusu biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra aşağıların aşağısına çevirdik.” (95-4,5) Aşağıların en aşağısına yuvarlanan bir varlık ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu kişiler için erdem, adalet, merhamet mefhumlarını hiçbir değeri bulunmamaktadır. Tek hedefledikleri kendi kişisel hırs ve arzularıdır.
İşte böylesine acımasız böylesine gözleri, kulakları ve gönülleri körelmiş güç sahiplerinin bir müddette olsa yok oluşlarına tanıklık etme şansına sahibiz. Allah’ın bir ayeti olan ulus ve ırkları ile övünüp diğerlerini köleleştirip imha ve inkar edenlere en güzel cevabı yine Kur’an dan okuyalım. “Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (26-227)
Tek parti faşizanlığının coğrafyamızda Dersim, Koçgiri, Zilan, Ağrı vb. onlarca katliama imza attıklarını dünya durdukça insanlarımız unutmayacaktır. Kendi dilini kullanamadığı için, hayatın her alanında horlanan, aşağılanan, küçük görülen ve dışlanan mazlumların hak ettikleri değeri göreceklerine inanıyoruz: "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla' diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?" (4-75)
Allah'a inandığını ve İslam dinini yaşam felsefesi olarak kabul etmiş herkesin öncelikle kendi yaşadığı coğrafyadaki sorunlara çözüm bulmakla mükellef olduğunu unutmaması gerekir. İnsanların hak hukuk mücadelesinde bir merhale olarak algılanan silahlı mücadelenin miadını doldurmuş olduğuna kanaat getiren tarafların uzlaşmaya doğru gittiklerini görmek her aklı başında insanın desteklemesi gereken bir erdemlilik olduğuna inanıyoruz. İnsanlık ailesi olarak mücadelesini verdiğimiz var olma, kabul görme, eşit seviyede bulunma hakkı tüm uluslara pazarlıksız, tartışmasız ve imtiyazsız olarak tanınmalıdır. Yaratıcı nezdinde ailenin, mevkinin, ırkın,ulusun,ve rengin nasıl bir anlamı yoksa, yaratılanların nezdinde de bu böyle bilinmelidir. Kutsal tüm metinlerde (Tahrif edilmiş Tevrat (!) hariç) insanların eşit ve aynı haklara sahip olduğu yazılmaktadır. Beşer ürünü olan anayasalarda bu durum açık bir şekilde yer almalıdır. Ülke sınırları içerisinde siyasi iktidara, ülkeye, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes kardeştir. Hiç kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur. Devletin temsil edildiği bayrağın tüm yurttaşların özgürlüğünün sembolü olduğu vurgulanmalıdır. Devletin sınırları içerisinde yaşayan; Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, vb. tüm uluslar eşit ve aynı haklara sahiptir. Her bölgenin yerel coğrafi isimlerle anılması esastır. Lazistan, Kürdistan vb. Devletin ortak resmi dilinin dışında yerel anadiller okullarda, eğitim merkezlerinde ve enstitülerde kullanılabilir. Milliyetçiliği, ırkçılığı çağrıştıran her türlü söz ve yazı suç kapsamına alımalıdır…
Bu ve buna benzer uygulamalar ile yeni bir sayfa ve yeni bir çığır açarak Yaratıcının emrettiği “Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu (iyiliği, güzelliği) emrederler, münkerden (kötülük, zulüm) sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir” (22-41) yolundan giderler. Geçmişte yaşanmış tüm haksızlıkları zulümleri acı ve gözyaşını telafi edecek bir anlayışla Allah’a olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz. İnsanlara haksızlık yapmış her kişi ve kurumun diğerinden helallik dileyerek kucaklaşacakları bir ortam oluşturulmalıdır.. Mağdur olanların mağduriyetini giderecek hak (gerekirse tazminat) ödemelerinden geri kalınmamalıdır. İktidara talip olanlar, dağ başında koyunlarını güden çobandan, kaybolan koyuna kadar her türlü canlının mesuliyetini üzerlerinde hissetmelidirler. Adalet ancak böyle tesis edilir. Ülke kalkınması bundan sonra gerçekleşir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.