1. YAZARLAR

  2. Necmettin KARASU

  3. ISTANBUL SÖZLEŞMESİNE DAİR -3-
Necmettin KARASU

Necmettin KARASU

1234
Yazarın Tüm Yazıları >

ISTANBUL SÖZLEŞMESİNE DAİR -3-

A+A-

 

ISTANBUL SÖZLEŞMESİNİN ULUSLAR ARASI YANSIMALARI

Tehlikeyi kavramak ve anlamak adına, aşağıdaki birkaç örneği dikkatinize arz edelim:

Fransa’da 2013 yılında eşcinsellerin evlenmesi ve evlat edinebilmeleri kanunlaştı.

Fransa parlamentosu, eşcinsel çiftlerin heteroseksüel çiftlerle eşit haklara sahip olması kapsamında okullardaki formlarda yazan anne ve baba terimlerini Ebeveyn1 ve Ebeveyn 2 olarak değiştirme kararını onayladı. Yani artık tanımların içerisinde “anne” ve “baba” tanımı olmayacak. Zira, niyet, anne, baba, evlat gibi bağ ve dokuları parçalamak, cinsiyetsiz ve tanımsız bir yeni norm oluşturmaktır.

 Bir çok Avrupa ülkesinde, kimlik belgelerinde kadın ve erkek dışında seçenekler bulunmaktadır.

 Oyuncak üreticilerinin en ünlü markaları, kız ve erkek oyuncakları aynı yüz ve aynı beden olarak imal etmekte, cinsiyet ayırımını aksesuarlarla yapmaktadır. Hem kız hem erkek bebekler makyajlı olarak üretilmekte, kız giysisi veya erkek bıyığı ile cinsiyet ayırımı oluşturmaktadır.

 Bir çok Avrupalı ünlü giyim markası, “UNISEX” reyonlar oluşturmaya başladı.

Neredeyse hepimizin kullandığı sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta, 50 üzerinde cinsiyet kimliğini tanımlamak için, 50 üzerinde cinsiyet kimlik tanımlama sorusu sormaktadır.

İngiliz BBC okul kanalında 9-12 yaş aralığındaki çocuklara yönelik yayınlanan filmde, 100’den fazla cinsiyet kimliği tanımı yapılıp çocuklara çoklu cinsiyet kimliği öğretilmeye başlandı.

Amerikalı eşcinsel bir Anne, 9 yaşındaki oğlunu kız gibi giydirip makyaj yaptırdığı gündelik yaşamını paylaştığı bir sosyal medya hesabı açtı. Hesap pedofiliyi özendirmesine rağmen kapatılmadı, milyonlarca takipçisi olan bir fenımene dönüştürüldü. Aile erke çocuklarının fıtri kişilik haklarını hiçe sayarak kendi sapkın düşünceleri için çocuklarını bir teşhir objesine dönüştürdü, 9-12 yaş aralığını anlık olarak sosyal medyadan yayınlayarak, çocuklarının geleceğini, bu hesap üzerinden kazandıkları paraya feda etti.

Aynı şekilde, bir kadın, 9 yaşlarında olan kız çocuğunun, babası yaşındaki erkeklerle birlikte olmasını istemekte, bunu kızının cinsel özgürlüğü olarak ifade edebilmekte ve pedofili’yi bir özgürlük talebi olarak dile getirmektedir.

ISTANBUL SÖZLEŞMESİNİN GERÇEK MİSYONU

Gelinen noktada, İstanbul Sözleşmesi “SAVUNANLAR” ve “KARŞI ÇIKANLAR” arasında sloganlarla gündemleşir hale gelmiştir. Savunanlara göre “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, karşı çıkanlara göre ise, “İstanbul Sözleşmesi öldürür” sloganları eşliğinde medyada yer bulmaktadır. Oysa sözleşmenin, cümle aralarına sıkıştırılmış çok daha önemli bir misyonu ve amacı var.

İstanbul sözleşmesinin gerçek misyonu, aşağıda biraz açmaya çalışacağımız maddelerde hükümlerini icra etmek üzere yer almıştır. Bunlar ;

3. Madde b fıkrasına “partnerlik” tanımı eklenerek, eşcinsellik temelli birlikteliklerin normalleştirilmesi ve sözleşme ile korunması.

4. Madde 3. Fıkra’da “cinsel yönelim”, “cinsel tercihler” , “cinsel kimlik” gibi tanımlar eklenerek her türlü sapıklığın kanunla koruma altına alınması.

Aile tanımı yapılmadığı halde, “3. Madde f bendinde” 18 yaş altı kız çocuklarını “kadın” olarak tanımlayarak pedofili’yi legalleştirmesi.

12. Madde 1. Fıkra’da örf, gelenek ve toplumsal rollerin ortadan kaldırılmasını ifade ederek, din ve örften neş’et eden ve toplumu ayakta tutan hasletlere savaş açması.

12. Madde 5. Fıkra’da namus kavramını “sözde namus” olarak ifade ederek değerlerimizi yok sayması, aynı maddede din, örf ve namus değerlerini aile hukukunda yok sayması.

Ancak kadınla beraber var olabilen aile ile kadını, karşı karşıya getirmesi, “partner” olarak tanımlanan “kadın-kadın” veya “erkek-erkek” şeklindeki birlikteliklerin de, bu kanunla meşrulaştırılması, dolayısıyla kadının aşağılanması, eşcinselliğin normalleştirilmesi.

Bu tür sapkınlıklar özendirilip kadın aşağılanarak, doğurganlığın azaltılması ve kontrol edilen bir popülasyonun oluşturulması,

Ahlak, iffet, izzet ve kutsaldan arındırılmış yeni bir hukuksal ve düşünsel norm oluşturma girişimi gibi mahzurların tamamıdır.

Sözleşmedeki ana misyon da, aslında bunlar ve daha fazlasıdır.

İstanbul Sözleşmesi, tek bir metinden oluşmamaktadır. İstanbul Sözleşmesi, sözleşme metni ve bağlı metinler, CEDAW(ilk hali), soru cevap maddeleri, GREVIO vb. bir kombinasyondan oluşmaktadır.

Aile kavramını yitirmiş olan batı toplumu, batılı medya baronları ve onların yerli/yabancı medya aygıtları aracılığıyla kamuoyunu yanıltmakta, şiddeti önleme gibi masumane ve haklı bir refleksin ardına cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet eşitliği ve buna dayalı kavramları yerleştirmekte, normalleştirmekte ve “rengarenk, şirin ve masum” bir norm olarak toplumumuza empoze etmektedir.

İstanbul Sözleşmesi, insan ırkı da dahil bir çok canlı ırkını ve fıtratı tahrif hareketinin öncülüdür. Zira, “hayvanları koruma hakları” ve “robotların hukuku” gibi metinler de aynı merkezden yönetilen ekiplerce oluşmaya başladı. Bu metinlerin içeriklerine bakıldığında, İstanbul Sözleşmesi’ndeki mahzurları daha belirgin hale getirmektedir. Zira İstanbul sözleşmesi de, İnsan ırkını hedef almakta, bu yeni metinler de insan ırkını hedef almaktadır.

Bilinmelidir ki, aynı merkezden kontrol edilen ifsad hareketi dünyaya kötülük ekmektedir. Bu kötülük hareketi insanlığı büyük bir tsunami dalgası gibi vurduğunda, direnmek ve itiraz etmek için çok geç kalınmış olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.