1. HABERLER

  2. MAKALELER

  3. İslamcılığın Sorunları
İslamcılığın Sorunları

İslamcılığın Sorunları

İslamcılık islamı temel alan bir ideolojidir kuşkusuz. İdeolojilerin karşılaştığı ideal ve realitenin uyuşmamasının doğurduğu gerilimi İslamcılık da en üst düzeyde yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.

A+A-
     İslamcılığın Sorunları
 
                 Yavuz YILMAZ
     Öyle görülüyor ki,İslamcılık gerek geçirdiği tarihsel süreç, gerek modernite karşısındaki durumu, gerekse özellikle “Arap Baharı” olarak adlandırılan değişim rüzgarları ertesinde Mısır ve Tunus’ta yaşadığı iktidar tecrübesi ile daha uzun süre tartışma konusu olmaya devam edecektir. Çok genel anlamda İslamcılık, islamı sadece bir din olarak değil, aynı zamanda bir siyasal proje olarak tanımlayan,buradan moderniteye alternatif bir düzen oluşturmaya çalışan bir dini-siyasal yaklaşımdır.
 
     İslamcılığın en temel sorunlarından biri evrensel bir retorik üretme çabasıdır. İslamın evrensel değerleri olsa da, İslamcılık için evrensel bir siyasal söylem üretmek o kadar kolay değildir. Dünyanın neresinde ortaya çıkarsa çıksın, kültürel ve siyasi başarısı ne olursa olsun İslamcı hareketler ortaya çıktıkları iç ve dış konjonktürel şartların ürünüdür. Böyle oldukları için doğası gereği tarihseldirler. Belirli tarihsel, kültürel ve konjonktürel şartların ortaya çıkardığı duruma verilen bir cevap olan İslamcılık, ne o toplumun başka bir dönemi için ,ne de benzer özellikleri taşımayan başka bir toplum için örneklik oluşturabilir. İslamcılık genellikle toplumsal ve kültürel şartların etkisini yeterince önemsemeyen bir tutumla,yerel dinamikleri ıskalayan bir tavır geliştirmiştir.
     
     İslamcılık islamı temel alan bir ideolojidir kuşkusuz. İdeolojilerin karşılaştığı ideal ve realitenin uyuşmamasının doğurduğu gerilimi İslamcılık da en üst düzeyde yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.
     
     İdeolojiler genelde kusursuz ideal bir döneme işaret ederler. İnsanları gelecekte ulaşacakları mutlu bir gelecek için motive etmeyi amaçlarlar. Bu durum onların aktüel olan sorunlarına yeterince eğilmemeleri ile sonuçlanabilir. Oysa  toplumun öncelikli sorunu şu an içinde bulunduğu durum ve karşılaştığı problemlerdir. Bu durun hiç kuşkusuz sadece İslamcılığa ait bir sorun alanı değildir. Kürt hareketi de ideal olan siyasal analizlerle reel olan ve şu an,burada yaşayan Kürtler arasında var olan farklılığın yarattığı gerilimi yaşamaktadır. İdeal bir döneme işaret eden hareketin var olan gerçeklikle ilgisinin kesilmesi de, var olana takılıp toplumuna ideal bir gelecek hissi veremeyen hareketlerde sorunludur. Bazı Kürt aydınları ideolojik konumlarının kendine sağladığı zırhla toplumuna yabancılaşmakta, daha da vahimi zamanla onu küçümsemeye başlamaktadır. Bu durum aydın yabancılaşmasının tipik örneğidir. Oysa aydın toplumunu tanıyan,sorunlarına tanıklık eden ve onları çözmeye kendini adamış insandır. Kendi toplumunun sorunlarına ve kültürel değerlerine yabancılaşmış bir aydının içinde yaşadığı toplumun sorunlarına da yabancılaşacağı açıktır.
     
     İslamcılığın en temel sorunlarından biri de Hz.Peygamberin örnekliğinin nasıl ve ne şekilde modern döneme taşınacağı ile ilgilidir. Bu anlamda temel sorun Hz.Peygamber bugün karşılaşılan sorunlarla karşılaştığında nasıl bir yöntem takip edeceği ile ilgili tartışmalardan ortaya çıkmaktadır.
     
     Bir hareket tarzını Hz. Peygamberin bir uygulamasına dayanması ve günümüzde bir İslamcı hareketin onu izlediğini savunması, kişinin ve hareketin doğru yerde bulunduğunu göstermeyebilir. Şekil olarak uygun olsa da Hz. Peygamberin tavrına sebep olan tarihi ve kültürel şartlarla ilgili geliştirilen bir tavır, onunla paralellik taşımayan başka bir duruma aktarılması teorik olarak doğru bir hareket tarzı içinde bulunulduğunu göstermeyebilir. Bu konuda yapılacak olan Hz.Peygamberin hareket tarzının bugüne nasıl taşınacağı ile ilgilidir.
     
     İslamcılar için en temel örneklik Hz. Peygamber'in önderliğinden alınacak derslerdir. Risalet sürecinden örnek alınacak tavır, strateji ve onların üzerine oturtulacak ideoloji, İslamcılık hareketlerin meşruiyet temelini oluşturacaktır. Kaldı ki, Hz. Peygamber farklı dinamikleri olan olaylara karşı farklı tavırlar geliştirmiştir. Mekke Dönemi,Medine dönemi, Her iki dönemde azınlıklar ve diğer dinlerle ilişkiler, ,toplumsal düzen için yapılan çalışmalar, ,savaş ve barış dönemlerindeki farklı uygulamalar, değişik sorunlar karşısındaki farklı uygulamalara işaret etmektedir. Sorun şimdi içinde bulunulan sorunların, Peygamberin hangi davranışına denk düştüğünün tespit edilmesidir.
     
     İslamcılığın en büyük sorunlarından biri de, kendi toplumsal ve kültürel şartlarına benzemeyen bir coğrafyaya cevap olarak üretilen tarihsel bir yaklaşımı, bütün toplumlar ve zamanlar için geçerli saymalarıdır. Bu Garaudy'nin haklı olarak işaret ettiği entegrizmdir. Entegrizmi aşmak için hiç kuşkusuz yeni yorumların önünün açılacağı entelektüel bir çaba gerektirmektedir. Bu yüzyıllardır kapalı bulunan içtihat kapısının açılması, yeni yorumların yapılması, daha doğrusu kapsamlı bir paradigma değişimi ile mümkündür. Açıktır ki, içtihat kapısının kapanması, İslam dünyasında büyük bir fikri donukluğa neden olmuştur.
     
     İslamcılığın önemli sorunlarından biri de geliştiği ülkelerdeki siyasi şartlardan etkilenmesidir. Bu surum siyasal ve kültürel şartları farklı ülkelerdeki İslami hareketleri kendine özgü kılmaktadır. Türkiye’de gelişen İslamcı hareketlerin de Türk siyasal tarihinin dinamiklerinden etkilenmemesi söz konusu değildir.
     
     Türk modernleşmesinin Türk-Sünni- Nakşibendi ve Alevilik; Kürt siyasal hareketi olan PKK'nın da İslam-Kürt-Şafi ve Nakşibendi gelenekle kurduğu sorunlu ilişki, şimdi yaşanılan sorunların kaynağını oluşturmaktadır. Türk ve Kürt İslami hareketlerin de Türkiye’deki siyasal sistemin din politikalarından etkilendiğini kabul etmek gerekir.
     
     Kendi toplumunun dini ve kültürel zemini ile sağlıklı iletişim kuramamanın bedelini Türk modernleşmesi de PKK hareketi de yaşamaya devam etmektedir. Aynı sorunla İslamcı hareketler de karşı karşıyadır. İslamcı hareketlerde büyük ölçüde tercüme gölgesinde büyüdüğü için, çoğu kez kendi toplumunun sorunlarına yabancılaşmışlardır.
     
     Türk modernleşmesinin toplumla bağlantı kuracağı islam-Sünni- Türk-Kürt ve Alevi toplumsal zemindir. Aynı durum İslamcı hareketler için de fazlasıyla geçerlidir. Cumhuriyet elitleri bu zemini dışarıda bırakmayı, daha da vahimi kendine uygun olarak dönüştürmeyi amaçlamışlardır. Bu sorunu çözmek yerine derinleştirmekle kalmamış, aynı zamanda onlara semantik müdahale ederek tanınmaz hale getirmişlerdir. Kendi toplumunun gerçeklerinden kopmuş olan İslamcı hareketler, bırakın içinde yaşadıkları toplumun sorunlarını çözmeyi, tam tersine kendilerini sorun haline getireceklerdir.
     
     Yerel ile evrensel arasında sağlıklı bir diyalog kuramayan ideolojiler, zamanla halkın değerlerine yabancılaşırlar. Aynı süreci İslamcı hareketler de yaşıyorlar. İslamcı hareketler hem İslami değerleri hem de içinde yaşadığı toplumun gerçeklerini göz önüne alarak siyaset üretmelidir.
     
     İslamcı hareketler, Modernitenin anlam dünyasını içselleştirerek mi yoluna devam edecek yoksa yeni bir anlam dünyası yaratarak alternatif bir medeniyetin öncülüğünü mü yapacak? Bu soru İslami hareketlerin geleceğini belirleyecektir.

FITRAT.COM

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.