1. YAZARLAR

  2. Mücahit Bilici

  3. İslamcılığın Kürtlere Borcu
Mücahit Bilici

Mücahit Bilici

Yazarın Tüm Yazıları >

İslamcılığın Kürtlere Borcu

A+A-

İslamcılığın bilgi sosyolojisini yaparsanız şunu görürsünüz: İslamcı geleneğin şekillenmesinde Türkiyeli Kürtlerin (ve Arapların) büyük rolü var. İslamcılık ve dindarlık içinde Kürtlerin toplama oranı, Kürtlerin Türkiye’de Kürt olmayanlara oranından daha fazladır. Cihad adı altında Bosna’dan Afganistan’a geniş bir yelpazede şehit ve/ya telef olmaya giden/ gönderilen insanların mühim bir kısmı da Kürt’tü. Neden dersiniz?

 

Milli gururdan fedakârlık yapıp bunu Kürtlerin Türklerden daha dindar olmasıyla açıklamak kulağa hoş gelebilir ama kolaycılık olur. Çünkü bunu aşan bir durum sözkonusudur. Kürt olamayan Kürd’ün insaniyet ve eşitlik için evrenselliğe sığınmaktanbaşka çaresi yoktu.Kürtler olmasaydı Türkiye’de İslamcılık daha zayıf, Türkçülük daha güçlü olurdu. Nitekim, Kürtlerin gücü ve ağırlığı arttıkça, devletli Türkler Türkçülükten İslamcılığa kaymaya başladı.

 

Geçmişte ekser dindarlar Türk-İslam sentezi koridoruna sıkıştırılmıştı. İslam’ı muhafazaimkânı karşılığında Türkçülüğe rüşvet vermek durumunda kaldılar. Bir kısım dindar, Türk milliyetçiliğine elini uzatmasa da yan cebine konmasından çok da rahatsız olmadı.

 

Kürtler Kemalizm ve Türkçülük hapishanesine atıldığında, Türkler (yani kendilerine Türk diyenler) dindar bile olsalar Türkçülüğe karşı fazla mukavemet göstermediler. Devletlerine olan sadakatlerinde ve milletlerine olan itimatlarında bir sarsılma yaşanmadı. Hükümetler kötü ama devlet iyidir dediler. Bizi dövse de devlet bizimdir diye düşündüler. Bir gün bu necip millet dizginlerini eline alacak diye sabrettiler.

 

Kemalist ulus-devletin Kürtler üzerinde husule getirdiği yapısal terör, Kürtlerin eşitlik ve onur arayışlarını az seçenekli bir alana sıkıştırdı. Bu bir Kürd’ün önünde eğer dindarsa Kürt olma seçeneği bırakmayan bir sıkışma hâliydi. Türkçülüğün İslam’ı yedeğine alıp, (darbecisinden dindarına) Kürtlere karşı bir nevi ümmet sopası gibi kullanması karşısında, Kürtlerin Kürt olma şansı yok gibiydi. Kürt olmakta ısrar edenler terörist suçlamasıyla sistemin/ İslam’ın dışına düşüyorlardı. Doğrudan Kürt olamayanlar için geriye bir tek, Türk olmama seçeneği kalıyordu: Türk- İslam kimliğinin İslam yakasında kalmak yani iyi bir Müslüman olmak.

 

Başka bir ifadeyle, Kürt sadece iyi bir dindar olmaya mahkûmdu. Kürtlerin dindarlıklarından bağımsız olarak, hem insaniyet arayışları hem de İslami hassasiyetin Kemalist rejime karşı bir direniş kültürü olması Kürtlerin kendilerini bu davaya iki kat adamalarına yol açtı.İslamcılığın bir kısmı demek ki teneffüs için kendi olamayan Kürtlüktür. Her azınlık konumdaki kimliğin evrensel olanın içinde kendini özgürleştirmeye çalışırken yaşadığı trajikliğin bir örneğini burada görüyoruz. Ümmetin yetimleri olanlar en ümmetçi oldular.Yakın zamana kadar bütün toplumsal ve kültürel örgütlenme ve alanların lider kadrosu her ne kadar Balkan ve Kafkas göçmeni gönüllü Türkler olsa da bütün dindar gruplarda en fedakâr isimlerin mühim bir kısmı Kürt idi.

 

Yani avam tabiriyle, alavere dalavere Kürt Mihemed nöbete durumu burada da sözkonusuydu. Nöbet bu kez, İslamcılık nöbetiydi. Sistem, kendi dışına attığı PKK’yle barışırken, İslamcılık ve Kürtlük ilişkisinin de yeni bir çerçeveye oturması kaçınılmaz olacak. Barış arzusundaki ısrarın bir boyutu da İslamcılığın Kürtlere olan bu adı konmamış borcudur denebilir.

 

[email protected]

Twitter: @mucahitbilici


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.