1. YAZARLAR

  2. Fehim IŞIK

  3. Irak Kürt hareketinin kısa tarihçesi-3
Fehim IŞIK

Fehim IŞIK

Fehim IŞIK
Yazarın Tüm Yazıları >

Irak Kürt hareketinin kısa tarihçesi-3

A+A-

Barzani’nin Sovyetler’de bulunduğu dönemde, İngilizlerin Irak’taki hakimiyeti sürüyordu. İngilizlerin, hem Mahabad hem de Sovyet süreci nedeniyle, Barzanilere ve özellikle Mustafa Barzani’ye yönelik kini daha bir artmıştı. Bu nedenle olsa gerek, Başta Şeyh Ahmet ve kardeşleri ile çocukları olmak üzere, neredeyse Irak’taki Barzanilerin tümü hapse atılmışlardı. Şeyh Ahmet, oğulları  ve kardeşleri, Basra cezaevinde tutuluyorlardı. Bir müddet sonra aile fertleri cezaevinden çıkarılarak Kerkük ve Musul başta olmak üzere değişik bölgelerde zorunlu ikamete tabi tutuldular. Barzanilerin Irak içindeki ve dışındaki sürgünü 1958 yılındaki Abdülkerim Kasım darbesine kadar sürdü.

Irak içinde İngiltere egemenliğine karşı tepki giderek büyüyordu. Araplar ve Kürtler başta olmak üzere, Irak içindeki tüm etnik ve dini azınlık ve halkların özgürlük ve onurlarını koruma çabası, 14 Temmuz 1958’de ilk meyvesini verdi. Irak halkı ile ordu içindeki işgal karşıtlarının birlikteliği sonrasında, Abdülkerim Kasım işgal yanlısı krallık yönetimini darbe ile devirerek iktidarı ele geçirdi. Darbeden iki gün sonra Irak KDP bir bildiri yayınlayarak, “14 Temmuz Devrimi”ni desteklediğini duyurdu.

Kürtler, Irak’taki Abdülkerim Kasım darbesinin en önemli müttefiki idiler. Darbeyle iktidara gelen Kasım, kısa zamanda kaleme alınan yeni anayasada, Irak’ın asli unsurlarının Kürtlerden ve Araplardan oluştuğunu teyit etti. Bu durum Kürt tarihinde, ulusal hukuk literatürüne girme açısından bir ilktir.

Irak’ta yönetimin değiştiği haberi, kısa zamanda Barzani’ye ulaştırıldı. Barzani için 12 yıla yakın süren mültecilik döneminin sonu da yaklaşmıştı. Sovyetler’den ayrılan Mustafa Barzani, birkaç ay Romanya, Çekoslovakya ve Mısır’da devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmeler yaptı. 1958 yılının Ekim ayında ise Bağdat’a geri döndü. Mustafa Barzani’nin Bağdat’a dönüşü büyük bir gösteriyle kutlandı. Araplar ve Kürtlerden oluşan on binlerce kişi, Barzani’yi karşıladılar. Barzani’yi karşılayanlar arasındaki en büyük kitleyi, Irak Komünist Partisi (IKP) üye ve taraftarları oluşturuyordu.

Barzani’nin dönüşünden kısa bir müddet sonra, 1959 yılının Nisan ayında, uzun yürüyüşteki kayıplarından sonra Sovyetler’e ancak 500 kişi olarak varabilen peşmergeler çocukları ve eşleri ile birlikte 784 kişi olarak Sovyetler’in kendilerine tahsis ettiği gemi ile Basra’dan Irak’a giriş yaptılar.

Barzani’nin dönüşü, Kürtlerin yeni Irak’taki konumunu güçlendirmişti. Bunu gören Bağdat, Barzani ile ilişkiyi iyi tutma yanlısıydı. Barzani, Bağdat’a döndüğünün ertesi günü Abdülkerim Kasım ile görüştü; Kürdistan’a gitmek yerine Bağdat’ta kalarak devlet yönetiminde çeşitli görevler üstlendi. Bu dönemde Bağdat Üniversitesi’nde oluşturulan Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü ile diğer bölümlere öğretim görevlisi olarak atananlar arasında, daha sonra İran Kürdistan Demokrat Partisi Genel Sekreteri olan ve 1989 yılında Viyana’da bir komplo sonucu katledilen Dr. Abdurahman Kasımlo ile ünlü Kürt şairi Cegerxwîn de vardır.

Ancak Kürtlerin Irak’taki bu baharı da uzun sürmedi. Birçok olanak yakalanmasına rağmen, Kürtler ayrılık yanlısı tutum takınmadılar. Arapların ve Kürtlerin ortak vatanını Irak’ta birlikte oluşturmak için çabaladılar. Tüm iyi niyetlerine rağmen, Abdülkerim Kasım’ın biraz da Mısır lideri Cemal Abdülnasır’ın etkisiyle Arap milliyetçiliğine soyunması ve Kürtleri toplumdan ve yönetimden izole etmeye çalışması, Kürtler ile Bağdat’ın ilişkisinin bozulmasına neden oldu. Bu arada darbeyi gerçekleştirenler arasında da çeşitli husumetler oluşmuştu. Abdülkerim Kasım, “Özgür Subaylar Hareketi” adı ile yönetimi devralan kurumdaki birçok subayı yönetimden uzaklaştırdı. Bazılarını cezaevine koydu. Kürt hareketine karşı şovenist saldırılar giderek arttı. Mısır kaynaklı Nasır milliyetçiliği, Irak’ın her tarafını sarmıştı. Bu uygulamalar sonrasında Irak’ta içinde Kürtlerinde yer aldığı Ulusal Birlik Cephesi fiilen çöktü. Kürtlerin aleyhine başlayan gelişmeler üzerine, Barzaniler bir kez daha ayaklanma kararı aldı. Bu yeni ve uzun ayaklanma kararı, 30 yıl sürecek yeni bir savaşın da başlangıcı oldu.

Elbet 1958 darbesinin değerlendirilebilecek başka yönleri de vardı. Örneğin darbe sonrasında ülkenin en güçlü partisi konumuna gelen IKP, bu durumuna rağmen hiçbir zaman yönetimi eline almayı düşünmedi. Sovyetler’in bu durumu engellediği söylense bile, komünistlerin çeşitli birimlerde yönetsel sorumluluklar almayı kendileri açısından yeterli bulmaları, ciddi bir zaaftır. Bir diğer durum ise Kürtler ile komünistler arasındaki ilişkidir. Bu dönem boyunca birlikte hareket eden komünistler ile Kürtler arasında ciddi bir dayanışma bağı oluşmuştu. Kürdistan’da örgütlü olan ve büroları bulunan tek parti, IKP idi. Arada siyasetin gerektirdiği rekabet nedeniyle zaman zaman sürtüşmeler yaşansa da, IKP ile I-KDP arasındaki ilişkiler, çok uzun yıllar hep aynı düzeyde sürdü. Ayrıca IKP içinde yaşanan sürtüşmelerin bazılarının nedeni olarak Kürtlere ve Kürt sorununa yönelik bakış açısının da payı vardır, demek yanlış olmasa gerek. 

1961 ayaklanması ya da 30 yıl savaşı 

Kürtler, 1961 yılında bir kez daha Irak Kürdistanı dağlarına çekildiler. On binlerce peşmerge, Mele Mustafa Barzani’nin komutasında büyük bir partizan savaşını başlattı. Savaşın ilk yıllarında Irak Kürdistanı’nın büyük bir bölümü kurtarılmış, özellikle Irak Kürdistanı’nın dağlık Kuzey bölümü başta olmak üzere yerleşim yerlerinin önemli bir bölümü Kürtlerin denetimine geçmişti. Irak hükümetinin genel saldırılar dışında Irak Kürdistanı’nda hiç bir hakimiyeti yoktu. 1961 ayaklanmasının cephe boyutu 1971 yılının ilk aylarına kadar sürdü. Irak’ta direk devlet başkanı olmasa bile bir darbe ile yönetime gelen ve yönetimde büyük bir ağırlık oluşturan Saddam Hüseyin, 11 Mart 1971’de Kürtler adına Mustafa Barzani’nin, Araplar adına da kendisinin imzaladığı bir otonomi anlaşmasına imza attı. Kürtler ile imzalanan anlaşma sonrasında savaş bir kez daha durdu. Kürtler dağlardan inerek, kendi meclislerini kurdular ve içte tamamen bağımsız bir tutum takınarak, kendi ülkelerini kendi yasaları ile yönettiler.

Bu dönemin bir diğer özelliği ise artık Kürt hareketinde ayrışmaların da görülmeye başlamasıdır. 1961 yılında silahlı mücadeleye başlayan Kürtler arasında, 1960’lı yılların ortalarına doğru ayrışmalar başladı. 1970’li yıllara doğru ise sol kimlikli, Maocu ya da Sovyet yanlısı gruplar ortaya çıkmaya başladı. Tümü partizan mücadelesi veren bu gruplar, başlangıçta KDP’nin sert tepkileri ile karşılaştı. Irak’taki diğer muhalif grupların da Irak Kürdistanı dağlarında partizan mücadelesi vermeleri, Kürtler arasında yeni grupların oluşmasına yol açıyordu. KDP ile diğer Iraklı gruplar arasında da, zaman zaman bu nedenle çeşitli çatışmalar yaşanmıştır.

1971 yılında imzalanan Otonomi Anlaşmasının sonuçları, ne yazık ki uzun sürmedi. Irak ile İran devletleri arasında 1975 yılında imzalanan “Şat-ul Arap-Cezayir Anlaşması”ndan sonra anlaşma, Saddam tarafından hukuken olmasa bile fiilen tek taraflı olarak yok sayıldı.

Irak’ta Otonomi Anlaşmasının imzalandığı yıllarda ABD’nin (Amerika Birleşik Devletleri) desteğini alan Barzani’nin, hem bu desteğin geri çekilmesi hem de İran ile Fao adaları karşılığında Kürt hareketinden desteğini geri çekme konusunda anlaşan Irak hükümetine direnemeyerek geri çekildi ve İran’a sığındı. Bu durum KDP içindeki ayrışmayı hızlandırdı. 1975 yılında yaşanan bu büyük yenilgi ve geri çekilme döneminde, Mustafa Barzani, peşmergelerini bir daha dağa sürmeyeceğini söylüyordu. Yeni filizlenmeye başlayan sol hareketler bu durumu kabullenmedi. KDP dışındaki yapılar arasında bir arayış başladı. Küçük partizan grupları halinde örgütlenen sol ve sosyalist kimlikli üç Kürt örgütünün Celal Talabani’nin liderliğinde birleşerek KYB’yi (Kürdistan Yurtseverler Birliği) kurması ve 1975 yılında Irak Kürdistanı’nda silahlı mücadeleyi yeniden başlatması, bu büyük yenilgiden sonra ortaya çıkan yeni durumdur.

ilkehaber

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.