1. YAZARLAR

  2. Cevdet IŞIK

  3. İNSANLIĞIN ONULAMAYAN YARASI: PUTÇULUK
Cevdet IŞIK

Cevdet IŞIK

Yazarın Tüm Yazıları >

İNSANLIĞIN ONULAMAYAN YARASI: PUTÇULUK

A+A-

 

İnsanlık tarihi, putlarla örülmüş bir tarihtir denilirse herhalde yanlış olmaz. Put nedir ve insan putlara tapınmayı niye ihtiyaç olarak hisseder? Bu soruya cevap verebilmek, insan üzerine konuşmayı gerektirir. Öncelikle şunu teslim edelim: İnsan, sadece iskelet ve kaslardan oluşmuş salt biyolojik bir varlık değildir. İnsanın sağlam biyolojik yapısı, insanın insan olması için gerekli ve yeterli bir koşul değildir. İnsan akıl eden ve düşünen yapısıyla insan olma vasfını elde etmektedir. İnsandan akıl ve iradesi alındığı zaman veya insan akıl ve iradesini kullanmıyorsa artık insan olma durumunu terk etmiş olmaktadır. Bütün bu özelliklerle beraber insan için olgunlaşmanın imkânlarını da söylemiş oluyoruz.

Dudak uçuklatan harikulade yapısına rağmen insan, müstakil olarak kendisine baktığı zaman noksanlık görmektedir. Aslında bu düşüncesinde haksız da sayılmaz. Söz konusu bu düşüncenin bir sonucu olarak, bulunduğu zaman ve mekân itibariyle bir güven sorunu yaşamaktadır. Kendi başına hayatın yükünü omuzlayacak güç ve kuvvete sahip olmadığını görmektedir. Bundan dolayı dışarıdan gelecek bir yardıma, bir(iler)inin yardımına ihtiyaç hissetmektedir. Onun için de o bir(iler)ini kırmayacak, memnun edecek bir ruh ve beden teslimiyeti içinde olmanın gerekliliklerini yerine getirmeye çalışacaktır. Böylece sahip olduğu eksiklik ve zayıflıktan kaynaklanan durumun oluşturacağı sorunlardan da kurtulmuş olacaktır. Zira istemeyi bilirse bunları nereden bulabileceğini bilir.

Konu dâhilinde insan ile ilgili değerlendirmelere devam edelim: İnsanın Allah ile kurduğu ilişkide içine girdiği en büyük zafiyet, bir aracıya ihtiyaç duymasıdır. Bunu oluşturan temel sebep, yanlış Allah tasavvurudur. Bu yanlış Allah tasavvurundan ötürü insan, Allah ile arasında bir mesafe olduğunu düşünmektedir. Allah’ın hoşnutluğu için bazı nesne veya kişilerin yardımının gerektiği inancına sahip olmaktadır. Bu durumda Allah’tan herhangi bir dilekte bulunmaktansa vasıtalarla dileğini iletme yolunu seçmektedir. İşte insan bu aracılık inancından dolayı putperestliğe yönelmektedir. Bu durum bir kral ile maiyetindeki insanların sahip olduğu ilişkiye benzemektedir: Kraldan bir lütuf ve inayet koparmak için ona yakın kimselerin aracılığına başvurulması gibi.

Yaptığımız açıklamalardan şu sonuç çıkmaktadır: İnsan zayıf bir varlıktır. Başkalarının yardımına muhtaçtır. Güvenli bir hayat yaşamak için gücü, kuvveti, kudreti, bilgisi ve görgüsü çok olan bir(iler)ine dayanması gerekir. İşte bütün bu durumlardan dolayı, değişik inançlara sahip olunmuş ve değişik hayat tarzları ortaya çıkmıştır.

Peygamber Efendimizin yaşadığı Mekke şirk toplumunda var olan hayat tarzında putlar, önemli bir yere sahipti. İnsanlar hem Allah’ın varlığına inanıyorlardı hem de putlara tapıyorlardı. Çünkü putların kul ile Allah arasında aracılık işlevine sahip varlıklar olduğuna inanılıyordu. Bütün bunları şu konu ile bağdaştırılması için hatırlatıyorum: İnsanlar, zihniyet olarak kadim zamanlarda ne idiyseler, bugün de aynı durumdadırlar. İnsanın kendi emeğiyle yapabileceğini başkalarına havale etmesi eğer kötü niyetten kaynaklanmıyorsa cehaletten kaynaklanıyor demektir. Cahil olanların sömürülerek istismar edilmesi her zaman kolay olmuştur.

Allah, vahiy aracılığıyla insanların sahip olmaları gereken hayat tarzını belirleyen sınırları bildirmiştir. Öncelikle insanın sahip olması gereken nitelikleri ortaya koymuş ve Kendisi ile ilgili tanıtıcı bilgileri de vermek suretiyle insanı birçok aslı astarı olmayan zihni kirliliğe karşı uyarmıştır. Ayrıca dünya ve varoluş hakkında sağlam ve sarsılmaz bilgilerle, putperestliğe giden bütün yolları kapatmıştır. Sonuçta özgüveni tam olan, özgünlüğünü ve özgürlüğünü İlahi Vahyin sınırlarıyla kazanan şahsiyetli Müslümanlardan oluşmuş bir dünyanın temellerini atmıştır. Böylece insanın bakışı, görüşü, algısı ve anlayışında devrim yapılmış ve yepyeni ilişkilerin oluşması sağlanmıştır. Artık insanın insanla, tabiatla ve hepsinden önemlisi Allah’la olan ilişkilerinin rengi değişmiştir.

Peygamberin güzel örneklik ve rehberliğinde, her türlü putçu düşünce ve davranıştan uzakta bir hayat sürmenin de bir sınırı vardı. Zira Peygamber de netice itibariyle bir insandı ve zamanı geldiğinde ölecekti. Önemli olan O’nun göstermiş olduğu ilkeleri doğru anlamaktı. Putları ve putçuluğu sadece bazı nesnelere atfeden yüksek ve kutsayıcı takdir ifadeleriyle sınırlandırmamak gerekirdi ya da sadece bazı somut nesneler karşısındaki şekilsel ritüellerden ibaret kabul etmemek gerekirdi. Asıl dikkate alınması gereken tehlikeli putperestlik; idraklerde bir kanser kütlesi olarak yuva kuran, farkına varılmayan sinsi ve soyut putperestlikti.

Biz biliyoruz ki anlamın idrakte yer tutması, tuttuğu yerin keyfiyeti ve davranış olarak hayata yansıması, herkeste aynı nitelik ve seviyede olmamaktadır. Sevgisi de korkusu da kalbin bütününü kaplamış nesneler vardır. Elden gittiği zaman insanın dünyasını karartan nesneler. Varlığın kendisiyle özdeşleştirildiği, olmazsa olmaz kabul edilen nesneler. Tıpkı bunun gibi ilgi ve hayranlık uyandıran mevki ve makamlar da vardır. Akla geldiği zaman iştahları kabartan, ağızdan salyaları akıtan mevki ve makamlar. O makam ve mevkilerde olmanın hayali bile insanı sarhoş ederken, bir de elde edildiğinde takınılacak tavır ve ruh halini düşünebiliyor muyuz?

Beğenimizi ziyadesiyle kazanıp ruh halimizi değiştiren dünyalık birçok vaziyet ve yaşantının “put” niteliğini taşıdığı endişesini fark etmek, yüksek bir bilince sahip olmayı gerektirir. Şunu asla unutmamak gerekir ki: kalbin işleyişini kilitleyen, düşünmeyi, akıl etmeyi perdeleyen ve boyna bir tasma gibi takılarak, insanı güdülen bir kukla şekline getiren her şey; hal, nesne, insan, varlık, makam, mevki, rütbe, nişan, mal ve servet insan için birer puttur.

Putlara tapma gerekçesini, putların Tanrı ile insan arasında olması gereken bağlantıyı kurmaları ve bu şekilde insana yardımcı olmaları diye belirtmiştik. Bu şekilde putların, imtiyaz sahibi üst bir kategorideki varlıklar olduğu kabul edilmiş olunuyor. Bu durum ise insanın hem değerini alçaltan hem de aşağılık kompleksine sürükleyen bir durumdur. Günümüzde de “mübarek” olarak kabul edilen bir kısım kimselerin sahip oldukları kategorik durumu unutmamak gerekir. Bu şekilde oluşmuş, sömürü ve istismara dayalı bir cemiyet hayatımızın varlığını ibretle gözlemlemekteyiz.

Çağımız, putların en çok rağbet gördüğü bir çağdır. Bugünün putları gözle görülmemekte ve elle tutulmamaktadır. Geçmişte puta tapanların, taptıkları put sayısı pek fazla değildi. Fakat günümüzde her insanın pek çok putu vardır. Bugünün putları gözle görülen ve elle tutulan putlar olmadığı gibi, herhangi bir ayin gerektirmeyen putlardır da aynı zamanda. Günümüz insanları putçulukta neden bir tekasür halini yaşamaktadır? Bu, bütün insanlığa hükmeden modern, postmodern ve neoliberal dünyanın; eğitim, internet ve yazılı ve görsel medya yoluyla insan bilincini maruz bıraktığı değersizlik ve manipülasyonun bir sonucudur.

Bazı örnekler üzerinde duralım: Adam bir mevki sahibi olmuş. Onun için dünyada varsa yoksa sadece işgal ettiği o mevki vardır. Onunla gurur duyar ve onunla şereflenir. Mevki varsa kendisi vardır. O yoksa kendisi de yoktur. İşte böyle düşünen için makam ve mevki bir put halini almıştır. Adam için para demek hayat demektir. Parası varsa kendisini insan kabul ediyor, yoksa dünyası kararıyor ve kendisini bir hiç sayıyor. Böyle biri için para bir put halini almıştır. Adam bir futbol takımını tutuyor. Adam bir şarkıcıyı seviyor. Adam bir artisti veya aktristi seviyor. Adam bir rütbeyi seviyor… Adam şunu seviyor, bunu sayıyor.

Her ne durum ve konum olursa olsun, sevilen, sayılan ve tutulanlar bir insan için olmazsa olmaz ise; sevgi, saygı ve bağımlılıkta eşsiz ve benzersiz ise o, onun için bir put olmaktadır. Şimdi bu değerlendirmeden sonra eğri oturup doğru konuşalım, doğru düşünelim ve saymaya başlayalım. Acaba bizim kaç tane putumuz vardır? Bir mi, iki mi, üç mü, beş mi yoksa sayısız mı?

Putçuluk anlayışı hayatın yükünü almaktan ve azaltmaktan çok hayata yeni yükler yüklemektedir. İnsanı, maddi olanın donukluğuna mahkûm ve mecbur etmektedir. Hiçbir sevgi, hiçbir mecburiyet, Allah’ın sevgisinin yerine ikame edilemez. Bunu fark etmek çok önemlidir. Zira bu fark edilmeden özgür olunamaz. Özgür olunmadan da insanlığın onulamayan yarası olan putlardan ve putçuluktan kurtulmak mümkün olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.