1. YAZARLAR

  2. Hilâl Kaplan

  3. İnşa ciddi iştir, hanımlar beyler!
Hilâl Kaplan

Hilâl Kaplan

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

İnşa ciddi iştir, hanımlar beyler!

A+A-

'Devlet adamlığı unvanını taşımak, gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünerek hareket etmeyi gerektirir.'

R.T.Erdoğan

Yeni Türkiye, bir durum tesbiti olduğu kadar, devam etmekte olan bir sürecin de adıdır.

Yeni Türkiye, daha adil, daha müreffeh, daha iyi ve daha güzel bir ülke olma yolundaki mücadelenin adıdır.

Yeni Türkiye, başörtülülerin serbestçe yaşadığı, barışın hakim olduğu, katillerin tenzili rütbeye, gadredilmişlerin iade-i itibara uğradığı, kimsenin kimliğinden ötürü dışlanmadığı, sivil ve özgün anayasasını yapmış, asker-sivil tüm bürokratların görev tanımlarının sınırına çekildiği, Gazze'den Arakan'a kadar geniş bir gönül coğrafyasındaki mazlumların hakkına sahip çıkan, ekonomik olarak güçlü, kültürel olarak zengin, mimarî olarak geleneği ihya ederek bugüne uzanabilmiş bir ülke inşa etmenin imkân şartlarının hasıl oluşudur.

Ancak böyle bir ülkeyi oluşturabilmenin yolu, bu amaca hizmet etmek isteyenlerin, inşa sürecinin ne kadar ciddi bir mesele olduğunu kavramasından geçer.

Bu kavrayışın önkoşulu da 'daha az şeytan taşlayıp, daha çok salavat getirmektir'. Zira geçmişin hatalarını geleceğe taşımamak için önce özeleştiri, ardından telafi yoluna gidilmelidir. İnşa, önce 'La ilahe' deyip, ama ardından illâki 'İllallah'ı eklemeyi unutmamaktır.

Seçimler ertesinde, siyaset alanı müdahalelere açık, kırılgan bir alan olmaktan çıktı. Siyasetin güçlenmesi, ihmal ettiğimiz toplumsal ve ahlâkî sorunlarımıza ihtimamla göstermemiz gerektiğini daha da derinden hissettirmeye başladı.

Son bir hafta içerisinde Haşmet Babaoğlu, İsmail Kılıçarslan, Ali Nur Kutlu, Fahrettin Altun, Hatem Ete gibi yazarların 'Nasıl bir inşa süreci?' sorusu etrafında, özellikle gençliğin yetiştirilmesi noktasında kafa yordukları yazılar kâleme alması bunun göstergesi.

Yalnız inşa sürecinin sadece Başbakan Davutoğlu ile başlatılması Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük haksızlık olur. Zira Erdoğan'ın Genel Başkan ve Başbakan olarak, bu kimliklerin elverdiğinden bile daha fazla medya, akademi, sivil toplum alanlarında atılım yapmaya çalıştığına şahidim.

İstisnalar bir yana, vazife tevdi edilen/destek sunulan kişi ve kurumların çoğunluğu, Erdoğan'ın ihlasının yüzde biri nisbetinde iş ortaya koyabilmiş olsalardı, şimdi bu inşa sürecine de ciddi bir birikimle girilmiş olunurdu. Fakat artık vakit, bu vakittir.

Unutulmamalı ki inşa hareketi, ancak kendi kadro hareketini de yaratabilirse başarılı olabilir. Nitekim 17 Aralık'tan beri kadro niteliğinin, inşanın niteliğini de nasıl belirlediğini hayretler içerisinde müşahade ettik.

Ancak 'kadro' deyince birbirleriyle organik ilişki içerisinde, sıkı sıkıya bağlı bir bürokratlar ordusunu kast ediyor değilim. Bilakis, hayatın her alanında, boşluk bırakmayacak şekilde vazife üstlenebilecek, oryantalist komplekslerden münezzeh, ilim ve ihlâs sahibi insanlar yetiştirmekten bahsediyorum.

Erdoğan, diğer siyasî partilerden farklı olarak gençlere geleceği değil şimdiyi emanet eden bir siyasal çizgi oluşturdu. Onlara bir ideolojinin bekçisi değil, öznesi olma imkânını verdi. Bu, kuşkusuz siyaset dışında hizmet etmek isteyen gençleri de cesaretlendiren bir bakış açısı.

O yüzden işe ilk olarak gençlerimizden şikâyetçi olmak yerine, onlara nasıl bir 'özneleşme süreci' sunduğumuzu gözden geçirerek başlayabiliriz.

Sadece siyaset alanında değil, medya, akademi veya sivil toplum alanında da bu sorumluluğu hakkıyla yüklenmeye hazır gençler yetiştirmek için yapılması ve yapılmaması gerekenleri de sonraki yazıda ele alalım inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar