1. YAZARLAR

  2. Cevdet IŞIK

  3. İLİŞKİLERİ NİTELİKLİ HALE GETİRMEK
Cevdet IŞIK

Cevdet IŞIK

Yazarın Tüm Yazıları >

İLİŞKİLERİ NİTELİKLİ HALE GETİRMEK

A+A-


Hangi konuda ve her ne ile ilgili olursa olsun, nitelik söz konusu olduğu zaman, tanıma ve tanıtma, yani tanışma dediğimiz olay akla gelir. Tanıma ve tanıtma olayı, genellikle iki başlık altında ele alınır. Birincisi şekilsel özeliklerle ilgili tanıma ve tanıtma, ikincisi ise öze ait, özden gelen, özsel özelliklerle ilgili tanıma ve tanıtma olayıdır.

 

İnsanın kimliğini ve kişiliğini şekilsel özelliklerle tanımak mümkün değildir. Bazı şekli özellikler, kimlik ve kültürle ilgili ipucu niteliğinde olsa bile, yine de emin olmak için yeterli bir kıstas olamazlar. İnsanın kimlik ve kişiliğini tanıtan asıl özellikler, insanın öz’ünden gelen özelliklerdir. İnsanın öz’ünün ne olduğunu bilmek için, insanın söz ve davranışlarına bakmak gerekir. Sözü ve öz’üyle tutarlı olmak, kimlik ve kişiliğin niteliğini yansıtan çok önemli bir göstergedir. İnsanların birbirlerini tanımaları ve birbirleri hakkındaki kanaatleri genelde bu yol ve yöntemle oluşmaktadır.

Yaygın olarak yapılan hatalardan birisi, tanıma ile tanımlamanın içerik bakımından karıştırılmasıdır. Tanıma ayrı bir konu, tanımlama ayrı bir konudur. Tanıma olayıyla gerçekleştirilen iş, bir bilgi edinme işidir. Tanımlama olayında yapılan iş ise, kişinin sahip olduğu bilgi ile bir değerlendirme söz konusudur. Kişi, yaptığı değerlendirme ile bir hüküm, bir sonuç, bir yargı oluşturur. Hem tanıma olayında hem de tanımlama olayında, insan genel olarak, fiziki anlamda pasif, zihinsel anlamda aktif olur.

İnsan, tanıma olayı ile birlikte, niteliklerin kapısını çalmış olmaktadır. Kapının arkasından her ne çıkarsa çıksın, akletmeyle birlikte bir tanış olma sürecine girilmektedir. Doğru ve sağlıklı olan tanış olma süreçleri, insan ilişkilerinin niteliğine etki eden çok önemli süreçlerdir. Bu süreçlerle beraber insan, elde ettiği doğru bilgiyle doğru tasavvuru, doğru tasavvurla da doğru niteliği oluşturmaya çalışır.

Tanımlama zaviyesinden mesele ele alındığında işin rengi değişmektedir. Tanımlama, tasarruf sahibi olmayı gerektirir. Tasarruf sahibi olmak için, mülk sahibi olmak, bilgi ve güç sahibi olmak gerekir. Gücü ve mülkü olmayanların tasarrufta bulunma imkânı da olmayacaktır.

Allah mutlak manada hem mülk, hem bilgi ve hem de güç sahibidir. Bir yaratıcı olarak Allah, yarattıklarıyla olan ilişkisini, belli yasalar çerçevesinde tanzim etmiştir. O’nun yarattığı bütün varlıklar, bulunması gereken konum bakımından mutlak adaletin göstergesidirler. Bu açıdan hiçbir varlık, sahip olduğu konum bakımından bir yanlışlığın, bir adaletsizliğin ifadesi olmamıştır. Bu sebepten diyoruz ki, Allah’ın mutlak manada tanımlama yetkisine sahip olması hem bir hak ve hem de adaletin bir gereğidir. Bu, böyle düşünülmediği zaman, böyle kabul edilmediği zaman ve böylece ilişkiler oluşturulmadığı zaman, Allah’a ait bir hakkın gaspı söz konusu olur. Allah’a ait hakların gaspı ise adaletsizliğin ve zulmün en büyüğüne işaret eder.

İnsan, yaratılmışlar içinde sahip olduğu akıl ve irade dolayısıyla ayrıcalıklı bir konumun sahibidir. Hiçbir varlık kendisine biçilmiş olan rolün dışına çıkamaz. Fakat insan, sahip olduğu akıl ve irade sebebiyle, yaratılış amacına uygun hareket edip etmeme konusunda tercihte bulunma hakkına sahiptir.

İlişki bakımından insanın muhatap olduğu varlıklar, kendisi dışındaki insanlar başta olmak üzere, diğer canlı ve cansız varlıklardır. İnsan ilişkilerinin bir niteliğe sahip olması için, belli ölçütler çerçevesinde değerlendirilebilir olması gerekir. Bu anlamda ilkeleri belirleme ve uyulması gereken sınırları tayin etme işi, tanımlamanın kapsam alanında bulunmaktadır.

İlişkileri nitelikli hale getirmek için, hangi tanımlamanın kapsam alanında olduğumuz hayati öneme sahip bir durumdur. Bir insan olarak bizim ilişkilerimiz kimin tanımlamalarına tabi ise, o kimse bizim için bir ilah konumuna geçmektedir. Hayatla ilgili, varoluşla ilgili, bilgiyle ilgili, ölüm sonrasıyla ilgili, İlahi Vahye dayanmayan tanımlamalar, insan için bir yıkım ve yok oluştan başka bir şey getirmez. Çünkü bu durum adl üzere bir hayatın tanzimi için yeterli olmuyor. Tarih boyunca bu minval üzere yapılmış bütün tanımlamalar, her zaman eli kanlı firavunları insanlığın başına bela etmiştir.

Coğrafi keşiflerle başlayan seküler modern Batı uygarlığının din’e açtığı savaşı kazanmasından bu yana, Allah ve Allah’ın indirdiği değerlerle yaptığı tanımlamalar, hayatın dışına atıldı. Bilimsel buluşların tetiklediği teknolojik gelişmelerin sağladığı imkânlarla, bedenler üzerindeki emperyalist hegemonya, bilinçler üzerindeki emperyalist hegemonyaya dönüştü. Bilinç düzeyine çıkarılmış yegâne hurafe, bu dünyada, bu sınırlı zamanda, sınırsız bir mutluluğu elde etmeye ikna olmaktır. Bu hurafeye inananlar için, herhangi bir ölçüyü, herhangi bir ölçütü dikkate almak, ahmaklık olarak kabul ediliyor. Bütün oportünizmler, bütün pragmatizmler, bütün gettolara hapseden disiplinler, bu anlayışın bir sonucudur. İnsanın bu paradigmayla, bu inançla, bu perspektifle ilişkileri nitelikli hale getirmesi mümkün değildir.

Hayat kitabı olan Kur’an’ın, ilişkileri nitelikli hale getiren bir kitap olduğunu unutmamak gerekir. Onun için öncelikle Kur’an’ın, ruhu okşayan bir müzik arşivi olmaktan çıkarılması sorunu, aciliyeti en üst düzeyde olan bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Kur’an, emek vermemizi, kendisiyle yol almamızı istemektedir. Belirlediği niteliklerle ilişkilerimizi tanzim etmemizi istemektedir. Seküler hedefler ve niteliklerle oluşturulan ilişkilerin bir yıkım savaşı olduğunu ihtar etmektedir. Bu yolda gidenlerin hem bu dünyada ve hem de ahirette perişan olacağını haber vermektedir. Bugün seküler egemenlerin saltanatları için, sınır savaşları, ulus savaşları, kavmiyet savaşları, mezhep savaşları yapmaktayız. Bu alçaltıcı ilişkilerin farkına varmamız gerekmektedir. Bunu da ancak ve ancak Kur’an’ın emrettiği nitelikleri yaşayarak gerçekleştirebiliriz. Ancak bu şekilde Müslüman olma onuruna sahip olabiliriz.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.