1. YAZARLAR

  2. M. Latif YILDIZ

  3. Hukuk Devleti
M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

sorgu / yuksekovahaber
Yazarın Tüm Yazıları >

Hukuk Devleti

A+A-

Bir haftadır medyayı tarıyorum. Küçüğünden büyüğüne, ırkçısından dincisine, ulusalcıdan Kemalistline, radikalinden ılımlısına Türkiye’de çıkan yüzlerce medya bir o kadar internet sitesini taradım aradığım konu ile ilgili tek bir habere rastlamadım.

Sadece Taraf’ta Kurtuluş Tayiz adındaki yazar hakkını vererek bir makale yazmıştı. Başkaca hiç kimse duymadı, görmedi, bilmiyordu; üç maymunları oynuyorlardı. Neden mi söz ediyorum, bir mağarada kıstırılarak öldürülen 15 Kürd genç kız grubundan bahsediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti 620 yıl sürmüş Osmanlı imparatorluğunun devamı bir devlettir. Bu arada binlerce yıllık tarihi geçmişi olan köklü bir etnisitedir. Bu mirasa sahip bir devlet, Ortadoğu ve Arap ülkelerinde yaşanan savaş ortamında “demokrasi” ile idare edildiğini iddia eden ve o ülkelere demokrasiyi ihraç etmekle övünen hukuk devletinde bu olay yaşanıyor.

Nedir hukuk devleti? İnsan haklarına saygılı, bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve devem ettirmekle kendini yükümlü kılan, uluslar arası hukuk kurallarına ve Anayasasına uygun davranan, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlayan devlettir.

Bu tariften yola çıkarak Fransa’da yakın zamanda meydana gelen bir olay ve o olaya hukuk ilkeleri çerçevesinde yaklaşan bir devletin yaklaşımından söz edeceğim.

20 Mart 2012 tarihinde 3’ü asker, üçü çocuk ve bir babadan oluşan 7 Fransız vatandaşı katledildiler. Toulouse kentinde meydana gelen olay üzerine Fransız polisi, jandarması ve gizli servisleri yoğun bir araştırma sonucu katilin kimliğini ve nerede olduğunu tespit ettiler.

Cezayir asıllı Fransız vatandaşı Muhammed Merah adındaki şüphelinin sağ olarak ele geçmesi için polis bir apartmanı kuşatmış ve tam 32 saat dil dökerek ikna etmeye çalışmıştı. Ancak Muhammed direnmekle yetinmeyip polislere mermi sıkarak pencereden atlamak isterken (medyaya öyle yansıdı) isabet eden kurşunlar sonucu öldürülmüştü.

Fransa İçişleri Bakanı Hukuk devleti gereği yapılan röportajda sürekli şahsı şüpheli kişi tarif ederek sağ yakalamak için ne gerekirse yapacaklarını söyleyip durmuştu.

Bunu niçin mi anlattım? Demokratik bir hukuk ülkesinde velev ki 3’ü asker 4’ü sivil 7 kişiyi öldürse bile yapılan uygulama ve yaklaşım bu oluyordu. Türkiye’de 7 polisin şehit edilmesinden hemen sonra 15 genç kız ( neredeyse tamamının yaşları 20 aralığında) velev ki mevcut kanunlarımıza göre suçlu olup, büyük suç işlemiş olsalar bile yasalarımızın uluslar arası bir hukukla mükellef olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz.

24 Mart’ta Bitlisin Hizan kırsalında Sehi ormanlarında operasyon sonucu 15 genç kız grubun imhası tam bir trajedidir. Devlet yetkilileri olayla ilgili detaylı açıklamayı yapmadı. Hani bazen o çok şefkatli gösteri senaryosuna dönüşen görüntülü propagandanın bu olayda da açığa çıkacak mı bilmiyoruz. Ancak ne olursa olsun Türkiye’nin ölüm açmazının önüne geçilemediği için böyle bir felaket ateş çemberine dönüşen bölgede bu olay yaşandı.

Türkiye tarihinde ilk defa 15 kişilik genç kızlardan oluşan bir gurup toplu halde imha edildi. 30 yıldır dağlarda kalan ve de genç kızları ateşe sürükleyenlerin uluslararası yasal hukukları yok diyelim. Peki ya Türkiye devletinin uluslar arası arenada bir hukuku yok mu?

Diyelim ki savaşanların yürekleri nasırlanmış. Türkiye’yi yöneten bizim yöneticiler ve bu arada bu olayla ilgili tek satır yorum yapmayan yazarların da mı yürekleri nasırlaşmış. Hiç mi kimsenin Fransa ile Hizan’daki olayını karşılaştırmak aklına gelmedi.

Sebebi ne olursa olsun şiddete her zaman mesafeli duran ve karşı duran bir insan, bir baba, bir aydın, bir gazeteci-yazar olarak yüreğim yanıyor, vicdanım sızlıyor, kanım kuruyor.

Hani zulüm yapana her fırsatta “ne kâfir, ne gâvur” adamlar. İmanı, insafı, izanı, vicdanı yok. Cani adamlar diyerek itham edip dururuz ya! Şimdi elin Fransız’ın yaptığına bir bakın, bir de bizim ülkede yapılana bakın; bakın da kim insaflı kim insafsız, kim vicdanlı kim vicdansız; kim imanlı kim imansız. Kendi kendimize bu soruyu sormamız gerekmez mi?

Üstüne üstlük Fransız güvenlik birimi Müslüman inancında olan genci sırf kendi vatandaşı olduğundan sağ yakalamak için 32 saat giriştiği çabaya rağmen istem dışı kişinin maruz kaldığı sonuç vuku buldu dedi. Peki, bizde; çoğu bizim vatandaşımız ve de bizim gibi İslam, Müslüman olanlar; isyancı olsalar bile yapılan operasyonun şekli öyle mi olmalıydı?

Hukuktan, uluslar arası ilkelerden vazgeçtik. Uludere’de 34 Kürd çocuk ve gençten sonra 15 genç kızı Bitlis Hizan’da toplu yok eden zihniyetin neresinde dindarlık, İslam, bin yıllık beraberlik, kardeşlik? İkna ederek ya da oyalayarak sağ yakalamanın kırıntısı var mı?

Ne oldu bize böyle, bırakın Fransa gibi 32 saat, açık arazide başkalarına zarar verecek konumda olmadan kuşatılmış o insanlara 132 saat, bir hafta, on gün mermisi, yiyeceği, suyu bitene kadar ikna ederek ya da çaresiz bırakarak sağ ele geçirilmeleri sağlanamaz mıydı?

Dış konjonktür uygun; içte de asker, jandarma, polis, istihbarat uyumlu ve de üstünlük sağladık diye şiddetin boyutunu insan vicdanını zorlayan bir boyuta getirmek şart mıydı?

SAYIN BAŞBAKAN

Uludere’de 34 çocuk ve genç, Bitlis Hizan’da 15 genç kız toplu yok edilirken mutlaka yetkililer size bilgi vermiştir. Sizinde kız çocuklarınız var. Biliyorum özellikle Sümeyye’yi çok seviyorsunuz. Yurt içi ve Yurt dışı gezilerinizde yanınızdan hiç ayırmıyorsunuz. Nitekim kız çocuklarınıza olan düşkünlüğünüzü ABD Başkanı Obama’nın bile dikkatini çekmiş olmalı ki Kore’de basın toplantısında dünya kamuoyu önünde bunu dile getirdi. Demek dünya liderleri de kızlara karşı duyarlılığınızı biliyorlar.

İnsanlık adına, insaf adına, merhamet adına, vicdan adına bu kararı verenler ölmek ve öldürmek üzere eğitildikleri için onlara sormayı yersiz buluyorum. Siz ki kızlarınızın ayağı burkulsa, parmağına diken batsa yüreğinizin ne kadar incineceğini tahmin ettiğim için toplu genç kızların ölüm haberini verdiklerinde ne hissettiğinizi merak ediyorum.

Güvenlik birimleri o mağarada elleriyle koymuş gibi nokta operasyonu yaptıklarına ve 15 kişi olduklarını öğrendiklerine göre tamamının kız grubu olduğu istihbaratını da mutlaka almışlardır. İsyan eden Kürdlerin de Başbakanı olarak medya karşısına geçtiğinizde “Keşke o gençleri teslim olana kadar dirençleri kırdırılsaydı” deseydiniz inanın yüreklerine kor ateş düşen Kürd anne ve babaları azda olsa teskin etmiş, belki barış için kapı aralamış olurdunuz.

Ama hayır 34 çocuk ve gencin ölümünde bile taziye için eşiniz ve kızınızı yolladığınız halde tek kelimelik “özür” dilemediniz. Sayın Başbakan siz öyle biri değildiniz, size ne oldu, sizi bu kadar katılaştıran ne? İnanın artık size oy veren Kürdler bile sizi tanıyamıyorlar.

Bu çağda bu ülkede ölmeyi ve öldürmeyi bu kadar kutsayabilir miyiz? Filistin’de Arap aleminde süregelen iç savaşta ölümlere bu kadar üzülen siz, kendi içimizde vahşete ulaşan bu kısır döngüyü daha ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Sayın Başbakan açıklanan yeni stratejiden sadece operasyon, çatışma, savaş ve ölüm çıkar. 30 yıldır ne kadar asker, polis ve korucu ölse 2–3 misli PKK’li öldürmekle; binler ile sivil Kürd siyasetçiyi hapse atmakla bu sorun bitmez.

Sayın Başbakan, istihbarat örgütleriniz PKK’nin kalbine, örgütün içine beklenenin üstünde sızmış olabilirler. Her gün 15–20 PKK’li öldürülebilir de. Ama 4 ülkeyi saran çok boyutlu Kürd sorunu öldürmekle, hapsetmekle bitecek bir sorun değil. 

Sayın Başbakan ne kadar riskli, güç ve zor koşullarda bir devleti yönettiğinizi çok iyi biliyorum. Kürd sorununda şiddet seçeneği defalarca denendi ama sonuç alınamadı. Sonuç alınmayan ve on binlerce insanlarımızın canına mal olan bir yöntemde ısrar etmek tek başına yüzde 50 oy almış bir Başbakan için geçerli mazeret olmadığını sizde biliyorsunuz.

Uluslar arası camiada, Birleşmiş Milletlerde “Hukuk Devleti” kayıtlı ülkemizde tek yol ölmek ve öldürmek olmamalı. Israr edersek hukuk devleti meşruiyetimiz sorgulanır. Kürd sorununu kader gibi bir açmaza sürüklemeyin. Ölmek ve öldürmekten başka çareler vardır.

Bu çağda hiçbir devlet ya da örgüt evlatlarına bu kadar ölmek ve öldürmek hakkı veremez. Yaşamak varken ölüm kutsanamaz. Öldürme yetkisine sahip olanlar insaf, vicdan ve imandan bu kadar yoksun olamazlar. 30 yılın sonunda Araplar bile değişiyor, biz ne zaman değişeceğiz. Zorluğunuz ne olursa olsun BDP ve Kürdler ile diyalog ve müzakere başlamalı, başlatmalısınız. Saygılarımla.

Artık asker, polis, korucu, sivil genç, yaşlı PKK’li ölümü hak etmemeli. Öldürmek hükümeti güçlü gösterebilir, ama adil ve demokrat yapmaz. Yıllarca denenen güvenlik politikalarının sonuç vereceğini beklemek gaflettir. Artık silahlar susmalı.

G. Kore seyahatinizde şartlı da olsa BDP ile “müzakere” diye bir laf ettiniz. Giderek ağırlaşan ve can alan şiddet sarmalından samimi ve gerçekçi iseniz; silah yerine siyasetle sorunu çözersiniz. Çözerseniz İslam âleminin ve dünya liderleri arasına girersiniz.

Taraf gazetesinde Ahmet Altan’ın dediği gibi “Barış, siyaset yoluyla aransın.” Yine Ahmet Altan’ın dediği gibi PKK’dan değil de Kürd halkından mı korkuyorsunuz?

Kürd halkından hiç korkmayın. Bin yıldır işlenen bunca fitne, fesat, dışlama, inkâr ve imhaya rağmen kız alıp vermiş, iç içe geçmiş birlikte yaşamaya gönüllü bir halktır Kürdler.

Onlara sıcak bir kucak açmak, eşit vatandaşlık hakkı tanımak, adaletle yaklaşmak, yerel yönetimde kendi kendilerini idare etme fırsatı vermek ve de ana dilde eğitim, öğretim ve kültürel hakkı tanımak bu sorunu kökünden çözer. Bunu da sizin tek başına 3 dönemdir iktidar olan hükümetiniz yapabilir Sayın Başbakan. Kürdlerin başka bir talebi yok, inanın.

15 genç kızı öldürmek, yaygın ve yerel binlerce gazeteniz varken, Kürdlerin bir tek gazetesini kapatmak, Newroz’a yasak koymak, Ahmet Türk’ün suratına yumruk indirmek; poşu taktı, şarkı söyledi diye hapse atmak zorbalıktan öte çaresizlik ve korkaklıktır.

Sayın Başbakan siz korkak da çaresiz de değilsiniz. Ama bu siyasetle kopuş başlar endişesini taşıdığım için sizden ricam orta yolu bulun. Şiddeti, korkuyu, sindirmeyi, zorbalığı, baskıyı ortadan kaldırın. İran, Afganistan, Suriye, Irak, Mısır ve dünyaya barışın gelmesi için çırpınıyorsunuz, kendi ülkenize de barışı getirerek ebedi unutulmayan bir lider olun.  

ufkumuz.com

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.