HAYAT MÜCADELESİNDE KAVRAM KURUM VE KURALLARIN ÖNEMİ-IV
Merhamet Ediniz ki Merhamet Edilesiniz!
Merhamet, acıma duygusudur. Başta insanlar olmak üzere çevresindeki varlıklara karşı şefkat göstermek, affedici olmak, ihtiyacı olanlara yardım etmek, iyilikte bulunmak, yufka yürekli olmak gibi vasıflar elbette ki merhamettendir. Zira merhamet, en önemli insani hasetlerdendir.
Allah (cc), merhametlilerin en merhametlisidir. Kullarını affeden, bağışlayan, nice rızıklar veren ve sonsuz nimetleri bahşedendir. Rabbimiz şöyle buyurur: "Muhammed Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar da inkârcılara karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların rükû ve secde ederek Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün..." (Fetih, 29)
İslam rahmet dinidir. Efendimiz, tüm insani güzelliklerde olduğu gibi merhamet konusunda da insanlığın zirvesindedir. O, tüm yaşantısıyla başta ümmeti olmak üzere herkese ve her şeye karşı tam bir merhamet abidesi olmayı örneklemiştir.
İlk nesil Müslümanlara baktığımızda, her birisini adeta birer merhamet timsali olarak görmekteyiz. Birbirlerine karşı şefkat ve merhamette adeta yürekten bir yarış halindeydiler. Birbirlerine acımada, yardım etmede, korumada, şefkat ve sevgi göstermede dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir örneklik göstermişlerdir. Efendimizin kendileriyle her konuşmasında: "Canım, anam, babam sana feda olsun, buyurun ya Resulullah!" şeklinde tam bir teslimiyet gösterirlerdi. Onlar, Efendimizin eşsiz terbiyesi ile yetişerek, eşsiz bir nesil oluşturuyorlardı. Efendimiz, kendilerini merhamet konusunda şöyle terbiye ediyordu:
"Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz! (Müstedrek, IV, 185)
İslam'ın ilk yıllarında Mekkeli müşrikler, Müslümanlara ağır işkenceler ediyorlardı. Allah Resulü, bu süregelen zulüm ve işkenceler karşısında haddinden faza hüzünleniyor ve bir çıkış yolunu bulmak için çırpınıyordu. Rabbimiz, Resulünün durumunu şöyle buyuruyordu:
“Size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir.”(Tövbe,128-129)
Bugün Müslümanlar olarak bir an Allah Resulünü ve ashabını düşündüğümüzde, hayatın pek çok alanında olduğu gibi, merhamet duygusunu da yeniden kuşanmak zorunda olduğumuz gerçeğini görmekteyiz. Ümmetin madden, manen, fikren dağınıklığının, Müslümanlar arasındaki güvensizliğin, hatta cahilce kin ve düşmanlığın kalkması için merhameti mutlaka yeniden yüreklerde yeşertmeliyiz. Böyle bir atmosferi oluşturmak için Allah Resulünü ve ashabını yeniden ve yeterince tanımak, anlamak ve örnek almak zorunluluğumuz vardır. Efendimizin buyurduğu şu sözü bugün bütün Müslümanlar için bir ölçü olmalıdır:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? (Ey Müslümanlar) aranızda selamı yayınız!" (Müslim, İman, 93-94)
Evet, Müslümanlar birbirlerine karşı Efendimizin bu ölçüsünü bugün de hayatın her alanında uygulamaya koymalıdırlar. En önemli İslami kavramlardan biri olan selam, müminler arasında iyi niyet beslemenin, samimiyet ve ülfetin nişanesidir. Müslümanların kendi aralarında selamı bilinçli olarak yayması, birbirlerine esenlik dilemesi, birbirlerine muhabbet beslemesi, elbette ki bir ünsiyet oluşmasını sağlayacaktır.
Müslümanlar, tarih boyunca merhameti muhafaza ettikleri sürece hem dimdik ayakta durabilmiş, hem İslami şeref ve haysiyetlerini ve hem de ümmet bilincini koruyabilmişlerdir. Merhamet duygusu müminler arasında bir güven bağı oluşturduğu gibi, yine müminler arasında pek çok olumsuz duygu ve düşünceleri de ortadan kaldırır. Merhamet duygusudur ki pek çok konuda mümin kardeşini kendi nefsine tercih ettirmiştir.
Bir insanda merhamet duygusu olmadı mı artık o insandan her türlü kötülük sadır olabilir. Nitekim merhametsiz bir insan asla güven vermez! Hem insanlara hem de başka varlıklara karşı sürekli bir tehdit unsuru haline gelir. Günümüz insanlığının huzur yüzü görmemesinin, toplumda güven duygusunun kalmamasının, eminlik vasfının yok olmasının altında yatan en büyük etmenlerden birisi de muhakkak ki merhametsizliktir. Merhametten yoksun kalp, sinelerde taşınan bir taş parçası gibidir. Böylesi kalp gönül yapmaz, ancak gönül yıkar, gönül kırar! İçinde merhametin yerine kin ve nefret taşır. İnsanı insanlıktan çıkarır, duygusuzlaştırır! Meveddeti yok ederek insanı ifsada sürükler!
Merhamet, aile fertlerinde olunca aile içinde huzur, mutluluk ve güven oluşur. O aile toplum içinde sağlam/saygın bir yer tutar. Merhamet topluma şamil olunca, aynı şekilde huzur ve güven üzere bir toplum oluşur. Bugün gerek ailelerimizin, gerekse toplumumuzun yeniden huzur ve güvene kavuşabilmesi için yüreklerde yeniden bir merhamet seferberliğini başlatmak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.
"Bu Kitabı (Kur'an'ı) sana, her şeyin açıklaması, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için de bir müjdeci olarak gönderdik" (Nahl, 89)
Bizler, asrısaadeti iyi araştırmalı, iyi öğrenmeli ve bizzat hayat örnekliğimizi katışıksız bir şekilde oradan almalıyız. Peygamber Efendimizin ve ashabı güzinin hayatını her alanda olduğu gibi, merhamet konusunda da kendimize mutlak rehber haline getirmeliyiz. Bugün başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanlığın buna şiddetle ihtiyacı vardır.
Efendimizin, Hazreti Hasan'ı severken gören Akra b. Habis adındaki sahabe: "Ya Resulullah! Benim on tane çocuğum var ve ben hiç birini öpmedim!" demişti. Efendimiz buna karşı şöyle buyurmuştu: "Allah senin kalbinde merhamet duygusunu söküp atmışsa ben ne yapabilirim ki? Merhamet etmeyene merhamet edilmez!" (Buhari, Edeb, 18)
Günümüzün Akra'ları gibi değil, günümüzün Muhammed'leri olmaya ne kadar da ihtiyacımız vardır! Gerek fert, gerekse ümmet olarak hayatımızda merhameti yeniden gereği üzere kuşanabilmek dua ve temennilerimle. Rabbim yardımcımız olsun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.