1. YAZARLAR

  2. Müfid YÜKSEL

  3. Haremeyn notları-1 Mekke-i mükerreme
Müfid YÜKSEL

Müfid YÜKSEL

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Haremeyn notları-1 Mekke-i mükerreme

A+A-

Müslümanların mukaddes beldelerini, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'yi barındıran Hicâz bölgesinin konumu İslâm Dünyasının konumunu belirlemede başat bir rol oynamıştır. Emevilerin bu coğrafyada egemenlik teşkil etmelerinden bu yana sorunlar hiç eksik olmamıştır. Medine-i Münevvere'de Harre Vak'ası , Abdullah bin Zübeyr'in Mekke emâreti, Haccac-ı Zâlimin şehri muhasara edip, Ka'be-yi Muazzama'yı mancınıklarla yıkması ve sonrasındaki gelişmeler tarihimizin dilhun eden hadiseleridir.

Abbasiler dönemindeki kargaşalıklar, Kırmıtîlerin Mescid-i Harâma saldırarak hacıları katletmesi ve Hacer-i Esved'i yerinden koparıp Kufeye götürmeleri, tarihte yaşanan kaos ve kepazeliklerin zirvesini teşkil etmiştir.
Haremeyn-i Şerifeyn, en sakin dönemlerini ise Atabegler ve Eyyubiler devirlerinde yaşamaya başlamıştır. Hele Memlüklü Devri Ömer bin Abdilaziz'den sonra bu mukaddes beldeler en huzurlu ve sakin dönemlerini yaşamış, hürmet ve sıyanetine riâyet edilmeye çalışılmıştır.

Bu mukaddes beldeler; Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim'in Memlüklü topraklarını tümü ile zaptedip, Hicâz Bölgesine de hakim olmasıyla, 1917'ye kadar Osmanlı idaresine dahil olmuştur.
Sultan II. Bayezid Devrinden itibaren Haremeyn Evkâfı'nı ve Surre Alaylarını tesis eden Osmanlılar, Haremeynin imâr ve idaresi, hürmet ve sıyanetinin muhafazası için özel gayret sarf etmiştir.
Ancak, Osmanlı Devleti'nin 18. Yüzyılda gerilemeye yüz tutması, müesseselerinin çökmeye başlaması ile Haremeynle ilgili meseleler baş göstermeye başlamıştır.

Bu yüzyıl sonunda, Arap Yarımadasının Necd Bölgesinde Muhammed bin Abdilvahhâb ve ona destek veren İbn Es-Suud'un Vahhâbi hareketi büyük bir kriz oluşturmuştur. Osmanlı'nın Rumeli'deki sorunları nedeniyle Hicâz'ı ihmâl edişini fırsat bilen bu yeni hareket, Necd Bölgesinden (Dir'iyye ve çevresi) çıkarak kısa zamanda Hicâz Bölgesini zaptederek, Mekke ve Medine-i Münevvere'ye hakim olur.

Otuz yıla yakın bölgede hüküm süren bu hareket, Haremeyn ve Tâif'te gerçekleştirdiği katliâmlar ve Haremeyn'de türbe vs. binaları yok etmesiyle ön plana çıkar.
Nihayet, 1228/1812 yılında, Sultan II. Mahmud Devrinde, dönemin Mısır valisi ünlü Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya çıkarılan fermanla; bölgeye sevk edilen İbrahim Paşa idaresindeki Arnavut askerlerin gayretleri ve üç yıl süren harekat ve çatışmalar neticesinde bu hareket bertaraf edilir.

19. yüzyılın ikinci yarısında; Aden, Hadramevt ve Umman Bölgesine olan İngiliz tasallutu ile Hicaz, tekrar hareketlenmeye başlar. 16. Ve 17. yüzyıllarda Aden Körfezi ve Umman Denizinde Portekiz etkisinin yerini bu defa İngiliz etkisi/nüfuzu alır. Osmanlı; 16. Yüzyılın ikinci yarısında, Venediklilere karşı, İnebahtı ve Portekizlilere karşı Umman Denizi yenilgileriyle artık bir deniz devleti olmaktan ve deniz hakimiyetine sahip olmaktan çıkar. Arap Yarımadasının güney ucu kontrol edilemez hale gelir.

İngilizlerin, Cidde limanını bombalamaları, Hicâz üzerindeki İngiliz nüfuzunun başlangıcını teşkil eder. Sonrasında, Osmanlı adına Mekke-i Mükerreme idaresini elinde bulunduran Şerifler Ailesi; daha Sultan II. Abdülhamîd devrinde İngiliz siyaseti ile diyaloglar tesis eder.

İttihatçıların/Jön Türklerin 1908; II. Meşrutiyet ile birlikte iktidara gelmeleri ise sonun başlangıcı olur; İttihatçıların bölgedeki idare ve siyaseti; İngilizlere ve onların siyasi nüfuz alanına giren yerel idarecilere kapıyı ardına kadar açar. İttihatçıların/Jön Türklerin, Hilafet Makamının İstanbul'da olmasına rağmen; Müslümanlığı öteleyen, laikçi-Batıcı ve Türkçü politikaları Osmanlı'ya son darbeyi vurur. Bunu fırsat bilen İngiliz Siyaseti Mekke-i Mükerreme Emiri Şerif Hüseyin Paşa'yı tümü ile elde eder. Birinci Cihan Harbinin başlaması ile Şerif Hüseyin'in Mekke'de başlatığı ayaklanma 1916'dan itibaren Osmanlı'nın tüm Arap coğrafyasını kaybetmesi ile neticelenir. Mondros Mütarekesi ile Osmanlı; Suriye ve Filistin ve Halep bölgesinden de Toroslara doğru çekilir. Arap Yarımadası, Suriye ve Filistin bölgelerini Osmanlı'dan koparıp; krallık hayalleri peşindeki Şerif Hüseyin bir süreliğine Hicaz'a hakim olur.Ancak, 19. Yüzyılın ikinci yarısında tekrar ortaya çıkan Suud ailesi zaman içinde; bu defa, Dir'iyye değil, Riyad merkezli olarak Necd mıntıkasında tekrar güç kazanır. Necd mıntıkasında öteden beri etkili olan Alu'r-Reşid ailesi, Osmanlı'dan yana yer almış olmalarına karşın İngiliz desteğinin gücü karşısında etkili olamaz. Abdülazîz bin Abdirrahman idaresindeki Suud ailesi ve ona bağlı Aneze aşiretleri; Muhammed bin Abdilvahhâb'ın ahfadı ile birlikte, “İhvân Fırkası” diye bir hareket oluştururlar. Kısa zamanda gelişme gösteren bu hareket, nihayet 1924 sonlarında Hicaz'a girip, Şerif Hüseyin ve çocuklarını oradan kovarlar. Hicâz'a “İhvân Fırkası” adı altında egemen olan Suud ve Alu'ş-Şeyh ailesi ve bağlı aşiretler Abdülaziz bin Abdirrahman'ı kral ilan ederler. Böylece; Necd, Hicaz, Cizân, Ahsa, Kasîm vs. bölgelerde Suudi Krallığı kurulmuş olur.

Muhammed bin Abdilvahhâb'ın siyasallaştırdığı; İbn Teymiyye, İbn Kayyım El-Cevziyye'nin akidesini benimseyen bu hareket; Hicaz'da, Haremeyn'de tekrar hakimiyet tesis edince, Hz. Resul-i Ekrem'in türbesi hariç, tarihi değere sahip tüm türbeleri “Şirk” diye nitelendirip, yıkmakla icraata başlar.

Ihvân Fırkası'nın Haremeyn'de hakimiyet tesis etmesinden bu yana geçen süreçte, özellikle son 30 yılda, çok büyük bir tarihi eser kıyımı yaşandı ve hızla yaşanmaya da devam etmektedir. Sadece tarihi eserler değil, Mekke-i Mükerreme'de fiziki coğrafyayı teşkil eden tepelerin bir bir düzlenmesi ile sürdürülmektedir. Ecyâd Kalesinin bulunduğu tepe tümü ile düzlenmiş olup, yerine Zemzem Tower başta olmak üzere gökdelenler; oteller ve AVM'ler inşa edildi.

İslam Tarih kaynaklarımıza göre, dünyanın ilk dağı/tepesi olarak bilinen, bir çok peygamber-i izâm'ın medfun/gömülü bulunduğu mukaddes Ebu Kubeys Tepesi, üzerinde saray inşâ edilen bölümünün haricindeki diğer kısımları da son birkaç yılda ortadan kaldırılıp düzlenmiştir. Medine-i Münevvere'de, Mescid-i Nebevi çevresindeki yeraltı otoparkları; Mekke-i Mükerreme'de Şakku'l-Kamer hadisesinin gerçekleştiği mukaddes Ebu Kubeys Tepesi'nin ortadan kaldırılması, inanılmaz betonlaşma ve gökdelenleşmeye kadar varan Haremeyn'deki korkunç tahribâta ne zaman son verilecek?


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.