1. YAZARLAR

  2. Murat BELGE

  3. Hangi kapıdan? Nereye?
Murat BELGE

Murat BELGE

Taraf Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

Hangi kapıdan? Nereye?

A+A-

 “Yüzüp de kuyruğuna gelmek” diye bir deyim vardır Türkçe’de. Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerlemesi, özellikle de 2000’lerin serencamı, bana hep bu sözü hatırlatıyor.

Son zamanlarda adı “veraset rejimi” oldu, herkes bu sıfatla anıyor, bizim bildik “askerî demokrasi”miz ! Siyaset hayatının içinde Silâhlı Kuvvetler’in, yasalara da bağlanmış, böylesine özel bir yerinin olması (ve Silâhlı Kuvvetler’in bu “yetki”lerini kullanma biçimi) bu ülkede gerçek bir demokrasi kurulmasının önünde başlıca engeldi.

Şimdi toplumsal dengeler değişti; bu kurumun etkililik biçimleri de değişti. Henüz, pratikte gerçekleşen değişim yasal yapıya yansıyarak kurumsallaşmadı; ama küçük bir azınlık dışında, “acaba bu gece bir darbe hazırlığı yapılmakta mıdır?” diye kafa yoran kalmadı.

Öyleyse, “demokrasi kurulmasının önünde başlıca engel” ortadan kalktı. Ama demokrasi kurulmadı. Niye? Çünkü o engeli ortadan kaldırılan güç, kendisini, “yeni engel” olarak aynı noktaya dikti. Dolayısıyla “kuyruğa gelmişken”, birdenbire, “al baştan” durumuyla karşılaştık.

Ampirik gözlem çerçevesinde böyle bir görüntü var ama olay hiçbir zaman bu kadar basit değildi. Türkiye’de tarih, “demokratik gelişme” alanında, epey ağır aksak yürür. Ama sonuç olarak gene de yürür. Sanırım şu yıllarda önemli bir dönemece geldik; bir eşiği aşarak yeni bir döneme adım atmak noktasındayız. Ama o adımı henüz atmadık. Çünkü hâlâ, o adımı ve benzer adımları atmayı engelleyen bazı içsel etkenler var.

Şöyle bir yapısal dönüşüm görüyorum: Türkiye Cumhuriyeti, bir azınlık (seçkin bir azınlık) tarafından ve o azınlığın çeşitli özlemlerini gerçekleştirmek üzere kuruldu. Bu özlemlerden biri, başlangıçta, o azınlığın çoğunluğa dönüşmesi, ideolojinin kendi kelimeleriyle söylersek, Cumhuriyet’in yurttaşlarının “medeni insanlara” dönüşmesiydi. Ama, nedense, bu da dâhil olmak üzere özlemler bir türlü, istenen hızla, gerçekleşmiyordu. Onlar gerçekleşmezken, “seçkin azınlık” da oturduğu yere ısınıyor, yerleşiyordu.

Nasıl yerleşir? Azınlıkla çoğunluk arasında bir yığın örtüşmezlik bulunabilir; ama belirli hedeflere ulaşma konusunda iyi kötü bir konsensus varsa, çoğunluk, kendisinde olmayan bazı ayrıcalıkların azınlığa verilmesine ses çıkarmayabilir. 1917 Devrimi’nden sonra böyle bir durum oluşmuştu. Çoğunluk, toplumu tepeden yönlendiren azınlığın gösterdiği hedefi paylaşıyordu. Bu gidişle oraya varılmadığı ve zaten varılamayacağı anlaşılınca değişti durum; muhalefet başladı.

Buradaysa, böyle bir konsensus hiç kurulmamıştı. Onun için, toplumun geleceğine ilişkin düşünce üreten seçkinler burada iyice köksüzdü. Bu köksüz azınlık nasıl olur da aynı zamanda “hegemonik” olabilir?

Kök olarak Silâhlı Kuvvetler’e dayanıyorsa olabilir. Türkiye’de durum buydu.

“Tek-parti” yıllarında olabileceği kadar net bir şekilde böyleydi. “Çok-partili” sisteme geçince zorluklar da başgösterdi. Bunun çözümü “darbe”yi getirdi ve “darbe”yi adetâ kurumsallaştırdı. “Darbenin kurumsallaşması” gibi ne de olsa çirkin bir görünümden kurtulmak için Milli Güvenlik Kurulu/ Konseyi gibi uygulamalara geçildi. Ama bunlar da tam bir çözüm olmadı ki 28 Şubat gibi “balans ayarı” müdahalelerine ihtiyaç duyuldu. Halkın bir kısmı habire yanlış adamları seçiyordu, sorunun özü buydu.

2002’de halk gene aynı işi yaptı. Ama bu sefer olan oldu ve adına “vesayet” mi diyeceğiz, “derin devlet demokrasisi” mi diyeceğiz, ne diyeceksek, kuruluştan beri varolan yapı çatırdadı. Bunda iç koşulların da, dış koşulların da payı var.

Böylece, bugün Tayyip Erdoğan’da cisimleşen “çoğunlukçuluk” aşamasına geldik. Geldiğimiz bu noktada, üstünde “demokrasi” yazan kapının tokmağını çevirebilir ve oradan içeri girebilirdik. Ama aslında bütün bu tarih, bunu yapma durumuna kadar gelen gücün o yazıyı okumasının ve anlamasının araçlarını da engellemişti. Onun için biz şimdi “Çoğunluk Destekli Keyfîlik” kapısından içeri girmeye başladık.

Derken yerimiz de bitti. “Arkası var.”

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.