1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Gündemden Notlar
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Ahmet Varol
Yazarın Tüm Yazıları >

Gündemden Notlar

A+A-

Birkaç günden beri Türkiye dışında olmamız ve bulunduğumuz yerden gündelik gelişmeleri takip ederek o doğrultuda yorumlar gönderme imkânlarımızın kısıtlı olması sebebiyle bu hafta içinde yayınlanan yazılarımızda gündemin dışında kaldık. Okuyucularımızın bunu anlayışla karşılayacağını umuyoruz. Bugünkü yazımızda daha önce zaman zaman yaptığımız gibi son günlerin gündeminden seçtiğimiz bazı gelişmeler hakkında kısa değerlendirmeler yapacağız.

* ABD Başkanı Bush'un Siyonist işgal devletine yaptığı ziyaretini geçen hafta yayınlanan bir yazımızda tahlil etmeye çalışmıştık. Burada işgalci Siyonistlere cüret kazandırmaya ve Filistinlilere yapılan zulmü haklı göstermeye çalışan Bush aslında İslâm âlemini aşağılayan bir tavır sergilemişti. Ama bu tutumuna rağmen yine de "önemli konuk" sıfatıyla Arap ülkelerinde ağırlanması bu ülkelerin içine düştüğü zilletin fotoğrafını önümüze koymaktadır. Halklarından kopuk Amerika'ya mahkûm dikta rejimlerinden Bush'un hakaretçi tutumuna karşı onurlu bir tavır sergilemelerini bekleme imkânımız da ne yazık ki yok.

* Bush, ne zaman İslâm coğrafyasına doğru yola çıksa onun çıkarlarına hizmet eden ya da borazanlığını yapan medya organlarının da ağız birliği yapmışçasına savaş tamtamları çaldıklarını görüyoruz. Gerçi farklı bir şey yapma imkânları da yok. Çünkü Bush denince savaş, saldırı, kan, katliam akla geliyor. Son ziyaretiyle bağlantılı olarak yine İran'a yönelik tehditler medya organlarında bayağı yer kapladı. Bazı haberlerde Bush'un görev süresi dolmadan İran'a saldırmak istediği dile getirildi. Anlaşılan adam İran'a yönelik bir saldırı düzenlemeden görevi bırakmak zorunda kalırsa gözü arkada kalacak. Hatta onun sağlığında İran'a saldırı düzenlenmezse gözü açık gidecek. Ama o ne kadar kabadayılık taslasa da ABD'nin hele Bush'un başkanlık süresinin dolmak üzere olduğu şu dönemde İran'a saldırı düzenlemesinin mümkün olmadığı iddiamızı biz burada bir kez daha tekrarlıyoruz. Gösteri yapmada kullandığı malzeme sadece saldırı, savaş ve katliam olan Bush, Afganistan ve Irak'taki prestij kaybının üstünü kapatmak için İran'a yönelik saldırı tehditlerinin gündeme getirilmesini sağlayarak kabadayılık yapıyor.

* ABD'nin tehdit ve saldırı politikalarını kendi hesapları için değerlendiren Siyonist işgalciler İran'a yönelik tehdit senaryoları geliştirmek için sadece Bush'un değil ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin ziyaretinden de yararlanmaya çalıştılar. Siyonist medya, işgal devleti başbakanı Olmert'in Pelosi'ye ABD'nin İran'ı denizden kuşatmaya alması ve bu yolla nükleer programını durdurması önerisinde bulunduğunu ileri sürdü. Pelosi ise böyle bir teklifin kendisine yöneltilmediğini söyleyerek Siyonist medyayı yalanlamış oldu. Gerçi Olmert de çok iyi biliyor ki ABD işgal güçleri İran'ı denizden kuşatmaya kalkarsa kendilerini çıkılması imkânsız bir kuşatmanın içinde bulacaklardır. Ama hâlâ ABD emperyalizmini yenilmez güç olarak lanse eden medya organları bu tür senaryolarla insanların zihinlerini kuşatabiliyorlar.

* Lübnan olaylarıyla ilgili Haber7 TV'nin bizimle yaptığı bir röportajda sorunun fazla büyümeyeceğini dile getirmiş ve olayların büyümesinin önlenmesi için siyasi çözüm arayışına gidilmesi temennisinde bulunmuştuk. Konunun ayrıntısına girmeden gelinen durumunun bizim temenni ettiğimiz gibi olmasından memnunluk duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Çatışmalar ve içeride tarafların birbirlerine silah kaldırması elbette üzücüydü. Ama bunda Sinyora'nın dışarıdan dikte edilen politikaları uygulamadaki ısrarının da büyük payı vardı. Olayların devam etmesi durumunda içinden çıkılması çok zor olacaktı, çünkü mezhep kavgasına ve geniş çaplı bir fitneye çekilmesi tehlikesi vardı. Ama siyasi çözüm arayışı içine girilmesi ve görüşmelerden çözüm formülünün çıkması olumlu bir neticedir. Ayrıntıların değerlendirmesini ise inşallah bir başka vesileyle yapmaya çalışacağız.

* Siyonist devlet savaşı da barışı da tamamen kendi hesabına ayarlamaya çalışan bir devlettir. Dolayısıyla onun anlayışına göre barış gerçekte insanlara güven ve huzur içinde yaşama imkânının tanınması değil haksızlıkların mağdur edilen tarafa onaylatılmasıdır. Suriye'yle ilgili son girişimlerinin temelinde de bu felsefe yer alıyor. Aynı mantığı, Mısır'ın arabuluculuk ettiği Filistinlilerle ateşkes konusuna da yansıtıyor. Ama Filistin direnişinin kabul edeceği ateşkes, Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılmasını ve işgal devletinin saldırılarının durdurulmasını sağlayacak ateşkes olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar