1. YAZARLAR

  2. Abdülkadir Selvi

  3. Gülen'in iadesi nasıl olacak
Abdülkadir Selvi

Abdülkadir Selvi

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Gülen'in iadesi nasıl olacak

A+A-

AK Parti grubunun girişindeydik.

Bakanlardan, milletvekillerinden tanıdıklarımızla selamlaştık.

Kimisiyle üç-beş laf ettik.

İçlerinde, 'Haşim Bey nasıl bunu yapar' diyenler de oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçimine bağlayanlar da.

Özal'dan bu yana Cumhurbaşkanlığı seçimlerini takip ettiğimiz için, Çankaya için gong çaldıktan sonra içinde 'Çankaya aslanı' yatanların neler yaptıklarına tanık olmuştuk.

Birçok değer, millet için yapabileceği hizmetlerini yapamadan bu uğurda harcandı gitti.

Yalçın Akdoğan'ın Star Gazetesi'nde yazdığı gibi, 'Boş havuza atladı'lar.

AK Partililerde şunu gördüm.

Haşim Bey bizim değerimizdi, kendine yazık etti.

Oysa ben başka haberlerin peşindeydim.

Bu yüzden Haşim Bey'in Çankaya'ya farklı bir metin gönderdiği ama törende başka bir metni okuduğu ya da ünlü bir gazetecinin konuşma metnine katkı yaptığı yönündeki söylentilere kulak asmadım.

Kendimi öyle kaptırmışım ki, 'Bir papaz ile bir papazın kızının yönettiği' Almanya'nın, 'densiz' Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'ın verdiği sert karşılığın bile farkına varmamışım.

Musa Musa da o kadar da uzun değil.

Başbakan'ın Fethullah Gülen'in Amerika'dan isteneceği yönündeki açıklamalarını izledim.

Hatta Gülen hakkında kesinleşmiş bir dava olmadığı için nasıl istenecek sorusuna bile yanıt aradım.

O prosedürü aktaracağım ama bazen Meclis'te olmak neyin olup bittiğini tam olarak anlamaya yetmiyor. Bazen ikili görüşmelerden, ayaküstü sohbetlerden dolayı canlı olarak izlediğimiz liderlerin konuşmalarını dönüp yeniden yazılı metinlerden okuma ihtiyacı hissediyoruz.

Ha bir şeyi atlamadım.

Eski BDP, yeni HDP milletvekilleri toplu olarak grup salonuna yürüyorlardı. Şeref salonunun basamaklarında karşılaştık. Hepsinin tek tek elini sıkıp, hayırlı olsun dedim. Ertuğrul Kürkçü'nün sağ eli askıda olduğu için sol eliyle tokalaştık.

Sağ elindeki bandajı görmeyen bir meslektaşım biz tokalaşırken tuhaf tuhaf bakınca, 'Solculuk Ertuğrul Kürkçü'nün damarlarına kadar işlemiş, sol eliyle tokalaşıyor' dedim. İnandığını görünce, eli bandajlı deme gereğini duydum.

Gelelim Fethullah Gülen'in Amerika'dan iadesinin talep edilmesi meselesine.

Ben sadece davası kesinleşmiş olanların iadesinin istenebileceğini biliyordum. Öyle değilmiş.

Soruşturma aşamasında da savcı iadesini isteyebilirmiş.

Ama şimdiye kadar bu yöntem ihtiyar edilmediği için bilinmiyormuş. Yani benim cehaletim de oradan geliyormuş.

Soruşturma ya da dava olsun, sonuç itibariyle ilk derece mahkemesi dosyasını hazırlayıp Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulunuyor. Sonra bakanlık gerekli evrakları düzenledikten sonra İçişleri Bakanlığı'na müracaat ediyor. Difüzyon hazırlanması ya da kırmızı bülten çıkarılması süreci ondan sonra başlıyor.

Başbakan'ın bu açıklamayı MGK toplantısından bir gün önce yapması dikkate alınmalı.

Bir önceki MGK'da devletin dinlenilmesi ulusal güvenlik sorunu olarak kabul edilmişti.

Bu MGK'da ise Fethullah Gülen'le ilgili bir adım atılması sürpriz sayılmamalı.

Gerçi bir süredir Pensilvanya'nın bu ihtimalleri hesaba katarak bir Afrika ülkesinde yer hazırladığı konuşuluyordu.

Ama Amerika böylesine kullanışlı bir yapı bulmuşken niye iade etsin ki...

Geldiğimiz noktaya bakın.

Başbakanların, bakanların büyük bir saygı ile ülkesine davet ettiği Fethullah Gülen'den Amerika'dan iadesi istenen Fethullah Gülen'e geldik.

Tüm bunlar 10 yıllar içinde de yaşanmadı. Bir fırtına gibi birkaç ay içinde geldiğimiz nokta burası.

Değdi mi?

El üstünde tutulan bir cemaatin işi miydi, yabancı istihbarat servislerinin siparişi üzerine Erdoğan'a darbe girişiminde bulunmak.

Hocaefendi cübbesiyle CHP'nin seçim kampanyasını yürütmek.

Bunu hangi iman ve Kur'an hizmetinin düsturuyla açıklayabileceğiz.

Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Obama ile 20 Şubat 2014 tarihinde yaptıkları telefon görüşmesinde de Gülen konusu gündeme gelmişti.

Neyse yazı bitti ben hala peşinde olduğum haber konusuna gelemedim.

AK parti MYK'da seçim sistemleri üzerine kapsamlı bir çalışma yapıldı.

Dar bölge ve daraltılmış bölge üzerine farklı ihtimallere göre hazırlanmış, simülasyonlar eşliğinde sunumlar yapıldı.

Çıkan karar?

Henüz bir karar verilmedi.

Başbakan'ın eğilimi 'Dar bölge'den yana, ama daraltılmış bölgeyi de savunanlar az değil.

Daraltılmış bölge olursa en fazla 3 milletvekiline bölünmesi üzerinde duruluyor. Ama eğilim dar bölgeden yana.

Dar bölge ile yüzde 10'luk baraj kalkıyor, demokrasi yerele iniyor, siyasi istikrara çok büyük bir katkı sağlanıyor.

Ama.

Aması Anayasa Mahkemesi'yle ilgili.

Anayasa Mahkemesi yeni seçim kanununu iptal eder, eski seçim kanunu da yürürlükten kalktığı için Türkiye bir kaosa gider mi?

Ne duruma geldik.

Anayasa Mahkemesi denilince kaos geliyor akla.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.