1. YAZARLAR

  2. Zeki Savaş

  3. Görürken Kör Olmak
Zeki Savaş

Zeki Savaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Görürken Kör Olmak

A+A-

 

Bir kaza sonucu görme yetisini yitirenler ve genetik bozukluktan dolayı ama doğanlar hariç, insanoğlunun tümü bu yayatta görme yetisine sahiptir. Görme yetisini yitirmek ya bir kaza sonucunda veya bir hastalık neticesinde kaybolur.

 

Maddi hastalıklar insanı görme özürlü yaptığı gibi, inanç ile ilgili hastalıklar da insanı mahşerde ama haline getirebiliyor. Maddi hastalıklar, maddi olan beden üzerinde etkisini gösterirken manevi hastalıklar da insanın uhrevi bedeni üzerinde etki bırakıyor. Dünyada basir iken ahirette ama olmak, dünyada görür iken ahirette kör olmak, bunlardan birisidir.

İlahi hak ve hakikatten yüz çevirmek, insanı ahirette göremez hale getiriyor. “Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü ama olarak haşrederiz.”(Taha:124)

Ayette geçen ‘ama’, görmeme hali göz organının görmemesi midir yoksa göreceği bir şeyin olmaması mıdır?

Görmek eylemi, doğrudan eşya ile ilgilidir. Görmek yetisi olsa ama görülecek bir şey olmasa, gözün sahibi hiç bir şey göremez. Çünkü olmayan şey gözükmez. Bir dünya tasavvur edelim ki, orada hiç bir şey yok. Hava boşluğu dediğimiz şey de yok. Zira hava boşluğu dediğimiz de bir şeydir. Hiç bir şeyin olmadığı bir dünyada göz organı göreceği bir şey olmadığından ötürü hiç bir şey göremez ve gözün sahibi kendini kör hisseder. Çünkü eşyanın olmadığı dünya, mutlak zulumattır, karanlıktır.

İlahi vahiyden yüz çeviren, ilahi dünya görüşünü reddeden, Mutlak-ı vücud olan Allah’ın eşyaya vücud verdiğini göremeyen, alemi Allah’ın ayetleri olarak algılamayan, “Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan kimseler için nice ayetler vardır” (Yunus:6) ve eşyanın hakikatini derk edemeyen insan, doğuştan taşıdığı eşyanın hakikatini nefsinde yansıtma yetisini körelttiği için eşyanın suretleri onun nefsinde aks bulmamış ve nefsi, eşyanın hakikatinden nasibini almamış olduğundan ahiret aleminde hiç bir şeyi göremez olur.

İnsanın özelliklerinden biri, fıtraten eşyanın hakikatini ayna gibi kendi varlığında yansıtabilmesidir. Bu güç, potansiyel olarak doğan her insanda vardır. İnanç ve amelleriyle ya kemale doğru seyreder ve eşyanın hakikatini yansıtır veya dalate doğru seyreder ve bu ayna paslanarak körelir.

Ahiret aleminde güneş yoktur. Ahiret alemi Allah’ın nuruyla aydınlanır. Zira ahiret tasvirlerinden birinde “Yer Rabbinin nuruyla aydınlanır.”(Zümer:69) deniyor. Allah’ın nurundan yüz çevirenler, mahşerde Allah’ın nurundan yararlanamaz. Her insanın nuru, onun iman ve salih amelleridir. “Mümin erkekler ile mümin kadınlar, nurları önlerinde ve sağlarında koşar iken gördüğünüz gün (onlara) bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan cennetlerdir denir. İşte büyük kurtuluş budur.”(Hadid:12) İman ve salih amelden yoksun olanlar, orada da nurdan yoksun olacaklar.

Nurdan yoksun olmak, mutlak karanlık demektir. Nurdan yoksun olanlar, eşyanın hakikatini göremez. Ahiret alemi, hakikatler alemidir. Bu dünyada eşyanın hakikatini derk etmeyenler, tüm varlığın Allah’tan olduğunu ve bu valığın, eşyanın bir hakikati olduğunu kabullenmeyenler, mahşerde eşyanın hakikatini göremeyecekleri için amadan farkları olmayacaktır. Çünkü ahiret hayatı, insanın bu dünyada özünde şekillenen inanç ve amellere göre inşa edilir.

Kur’an’da mükerreren ve defaaten Allah’ın, Peygamberin ve Kur’an’ın inananları karanlıktan/zulumattan aydınlığa/nura çıkaracağı ifade edilir. Kur’an’ın isimlerinden biri de nurdur, kendisi de nurdur. “Doğrusu size Allah’tan bir nur ve açıklayıcı bir kitap gelmiştir.”(Maide:15) Bu hayatta nurun menşeini reddeden, ahirette nurdan mahrum kalacağı için mutlak zulumatta olacaktır ve mutlak karnalık ile körlük arasında fark yoktur. Ama bu hayatta ilahi vahyin nuruyla nefislerini karanlıktan aydınlığa çıkaranlar, ahirette de bu nurla muttasıf olarak haşrolacaklar ve bu nurla her şeyin hakikatini göreceklerdir.

İlahi vahiyden yüz çevirenler, ahirette karanlık içindedirler ve ancak karanlık olan şeyleri görebilirler. Taşıdıkları batıl inançları, yaptıkları kötü amelleri amel defterlerinde görecekler. Bu tür insanların kendi amel defterlerini görebildiğini sarahaten ifade eden ayetler vardır. Cehennemi de görecekler. Yani yaptıklarını ve yaptıklarının karşılığını görebileceklerdir.

Ahiretteki görmemeyi bu dünyadaki görmeme gibi kabul eden müfessirler, işaret edilen ayete binaen bu tür insanların önce göreceğini sonra ama olacaklarını veya önce ama olacaklarını sonra göreceklerin söylemişlerdir.

Allah’ı tanımayanlar, eşyanın/varlığın hakikatini de tanımıyor demektir. Allah hakkında cahil olanlar, varlık alemi hakkında da cehalet içindedirler ve bu cehalet, ahirette hüsran ve körlüğe dönüşür.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.