1. YAZARLAR

  2. Hilâl Kaplan

  3. Gezi'den Teorisiz Komplolar
Hilâl Kaplan

Hilâl Kaplan

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Gezi'den Teorisiz Komplolar

A+A-

     CNN International'ın, Taksim Meydanı'ndan yaptığı, sekiz saatlik aralıksız canlı yayını…

     Başbakan Erdoğan'ın o hafta mecliste yaptığı grup konuşmasından kısa bir VTR izlettiriliyor. Ardından stüdyoya dönüldüğünde, spiker Piers Morgan'ın yaptığı yorum:

     'İki yıl önce Hüsnü Mübarek de böyle konuşuyordu…'

     Yine Taksim Meydanı'na bağlanılmış, CNN'in gönderdiği savaş muhabiri, başında gaz maskesiyle olayları anlatıyor. Molotof kokteyllerini sivil polisin attığı gibi yalanlar söyleyen eylemcilerle röportaj yapıyor. Stüdyoya dönüldüğünde, spikerin yaptığı yorum:

     'Arkadaşımız Arwa'nın canı tehlikede, kendisi Suriye'de de böyle zor anlar geçirmişti…'

     Wall Street Journal, dünyanın en prestijli yayın organlarından biri. İnternet sitesini okumak için abone olmanız yani ücret ödemeniz gerekiyor. Bir bakıyorsunuz, Gezi olaylarıyla ilgili tüm haberlerden abonelik ücreti kaldırılmış…

     Der Spiegel, Almanya'nın en çok okunan dergilerinden biri. Bugüne kadar Türkiye'de, yaptığı Türk ve İslâm düşmanı yayınlarla bilinen, klasik sağcı, neokolonyalist ve Amerikalı neoconlara çok benzer reflekslere sahip bu dergi, nasıl olduysa Gezi'deki sol eylemlilikten dolayı çok heyecan yapıyor. Tarihinde ilk defa iki dilli bir kapakla, Almanca ve Türkçe 'Boyun eğme' diyerek yayınlanıyor. Derginin sahibi Axel Springer, aynı zamanda Aydın Doğan'ın ortağı oluyor.

     BBC, Türkiye'de 'sosyal medyanın yasaklanacağı' üzerine bir 'haber' yapıyor. Sosyal medya, üstelik BBC referanslı bu söylentiyle çalkalanıyor. Haberin asılsız olduğu anlaşılıyor ama düzeltme yapılmıyor.

     SkyNews, doktor önlüğüyle tutuklananların görüntülerini vererek 'Eylemcileri tedavi eden doktor ve hemşireler tutuklanıyor' şeklinde haberleştiriyor. Görüntülerdeki beyaz önlüklülerden hiçbirinin doktor, hemşire ve tıp öğrencisi bile olmadığı ortaya çıkıyor. Haberin asılsız olduğu anlaşılıyor ama düzeltme yapılmıyor.

     Guardian, Türkiye'den geçtiği bir haberinde, polis müdahalesi sebebiyle hamile bir kadının çocuğunu düşürdüğü iddiasını sosyal medyadan aynen kopyalayıp yapıştırıyor. Haberin asılsız olduğu anlaşılıyor ama düzeltme yapılmıyor.

     Türkiye'nin gittikçe 'İslâmlaştığı' vurgusuyla bağlantılı olarak Başbakan Erdoğan'ın otoriter olduğu iddiasıyla bezeli haber - yorumlar da eksik edilmiyor elbette:

     'Protestoculara göre, on yıldır iktidarda olan Erdoğan, gittikçe otoriterleşiyor. Çoğunluk O'nu, İslamî bir gündeme sahip olmakla ve Türkiye'nin seküler siyasî geleneğini tehdit etmekle suçluyor.' (Kaynak: http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-23017083)

     Ve yine bir diğeri… Yazar, Türkiye'de gittikçe daha çok başörtülü kadın görmeye başlandığından hareketle analizini turizmci bir arkadaşının izlenimlerine dayandırarak şunu iddia ediyor:

     'Arkadaşımın gördüğü gibi, yavaş yavaş ama amansızca, Erdoğan yönetimindeki Türkiye, adım adım daha da İslamîleşiyordu. Bu, Atatürk, Osmanlı sultanlarını laik bir devletle alaşağı ettiğinden beri, ismen bile gerçekleşmemiş bir şeydi.' (Kaynak: http://www.huffingtonpost.com/2013/06/11/turkey-thrive_n_3424221.html)

     Türkiye'deki köşe başlarını tutmuş olan hiçbir tırnak içi demokratı da, uluslararası medyaya sunduğu onca yazıda, 'Başbakan Erdoğan'ın kızı istese bugün alt kademe bile memur olamaz' ya da 'Başbakan Erdoğan, Kuzey Afrika'daki İslam ülkelerine gidip laik düzeni tavsiye etmiştir' diye bir şerh bile düşmüyor. Bilakis, aynı çizgide yazılar kaleme alıyorlar.

     Gezi olayları başladığından bu yana, Erdoğan'ın ve dolayısıyla meşrû hükûmetin varlığına destek verenleri, güce tapmaktan yandaşlığa kadar pekçok ithama maruz bırakanlar, bunu yapanların aslında 'kaybetmesi muhtemel olan ata' oynadığının görülmesini istemiyorlar.

     Neoconlarından AB'sine, Amerikan medyasından Avrupa medyasına, İstanbul sermayesinden 'derin muktedirlere'  kadar tüm egemen güçler #direngezi derken, Türkiye'de sadece bir avuç yazar ve siyasetçi #direnerdoğan demeye cesaret edebildi. Kimi, olaylar yatışana kadar söz almaya bile korktu, kimi 27 Nisan günlerinde olduğu gibi denge hesapları yapmaya koyuldu. Erdoğan'ın en büyük desteğiyse, havaalanından Kazlıçeşme'ye kadar meydanlara akan milyonlardı. Onlar dik durmayıp eğilseydi, Erdoğan'ın da dik durması mümkün olmayacaktı.

     Hükûmetin hataları üzerinden 'orantısız manipülasyon' yaparak 'Erdoğan kötü, çevresi iyi' propagandasıyla suyu bulandırmaya, yeni Abdüllatif Şener'ler türetmeye çalışanlar için elbette alınacak çok ibretler vardır.

     YENİ ŞAFAK

Önceki ve Sonraki Yazılar