1. YAZARLAR

  2. Ali BAYRAMOĞLU

  3. Gencay Gürsoy olayı...
Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU

Karar
Yazarın Tüm Yazıları >

Gencay Gürsoy olayı...

A+A-

Kabahat de birikiyor, özür borcu da…

Aslında özür dilemenin manasının kalmayacağı bir noktaya doğru hızla ilerliyoruz…

Son gelişme gerçekten ve iyice yüz kızartıcı…

Gencay Gürsoy, Türk tabiplerinin, Türk sivil toplumcularının, Türk aydınlarının önemsediği, kulak kabarttığı, tanınan, bilinen saygın bir isim. Olgun ve dingin üslubuyla çok genç için "rol model"i.

İstanbul Tabipler Odası Başkanlığı yaptı. Şimdi Türk Tabipler Birliği Başkanı.

Son yıllarda tüm siyasi kritik uzlaşma ve mutabakat çabalarının içinde oldu…

Bir gece, sabahın dördünde, üstelik 1 Mayıs olaylarından hemen sonra, 2004'ten kalma bir dosyadan dolayı gözaltına alındı…

Suçu şu: 2004 yılında Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olduğu 'İstanbul Kültür Sanat Haritası' dergisinin süresi içinde bildirimde bulunmaması…

2004 tarihinde 'Basın kanununa muhalefet' suçu işlediği gerekçesiyle, suç tarihinden 4 yıl sonra, bir gece yarısı, Ankara'da bir otelde gözaltına alınan böyle bir isim, onu gözaltına alan bir zihniyet hakkında size ne düşündürür?

Ankara Valiliği şöyle demiş:

"Otellerde kalanların bilgileri online sistem ile kayda girilir, aranan kişilerle ilgili bilgiler bağlı bulunduğu polis merkezlerine 02.00-04.00 saatleri arasında ulaşır, bu yüzden (o saate) gözetim altına alınmıştır…"

Anlaşılan Emniyet Müdürlüğü'nün bilgisayarları 4 yıldır ya çalışmıyor ya emniyetçiler dört yıldır görevlerini yapmıyor…

En azından ben iki kez Gencay Gürsoy'la Ankara'ya gittim.

2005 yılı Ağustos'unda Kürt sorunuyla ilgili başbakanın kabul ettiği "imzacı heyet"e Gencay Gürsoy başkanlık yapıyordu, örneğin…

Neden o zaman gözaltına alınmadı Gürsoy?

Üstelik ne demektir böyle bir durumda, böyle bir suçtan dolayı, bu şekilde gözaltı?..

Böyle birisinin, Gencay Gürsoy gibi bir ismin, 2004'ten bu yana oda başkanlığı yapan bir kişinin dört yıldır adresini tespit edemeyen bir devlet olabilir mi?

Açıklamalar, üzüntü duymalar, pişman olmalar, bakanın müdüre, bir üstünün bakana hesap sormaları…

Hepsini bir kalemde geçiniz…

Bunların hiç birisinin anlamı yoktur…

Gözaltının bir tesadüf olduğuna kimse kimseyi inandıramaz…

Gürsoy bu konuda şunları söylüyor:

"Türk demokrasisi ve hukuk adına üzüntü verici bir örnek yaşanmış oldu. TTB olarak 1 Mayıs'ta yaşananlara ilişkin, özellikle hastaneye gaz bombası atılmasına ilişkin İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü'ne yönelik tepkimizle bu olayın zamansal çakışması çok tesadüfî değil. Her ay Başbakan'la, bakanlarla görüşen bir meslek birliğinin başkanı olarak hükümetten ve ilgililerden özür bekliyorum."

Alçak gönüllü ve kibar Gürsoy…

Tesadüfî olmayan böyle bir gelişmeden sonra aslında daha fazlasını beklemek lazım…

Gerekçesi ne olursa olsun, ülkeye 1 Mayıs utanç tablosunu hediye eden anlayışın bu konuda "vurdumduymazca ısrarlı" olacağını gösteriyor bu olay…

Bu bir refleks meselesi… Refleksler kolay değişmiyor…

Ancak işin bir de diğer yönü var…

Şunu düşünmeli siyasi sorumlular:

Bu işi kim, hangi polis memuru ya da müdürü hangi gerekçeyle yaptı?

Neden bu zamanlamayla yaptı?

Eğer bu gözaltı, ilgili siyasi ya da üst düzey idari birimlerin bilgisi dışında yapıldıysa, onların ve gözaltının siyasi sorumluluğu taşıyan hükümete ne tür yük ve imaj getiriyor?

Siyasi irade olma hissini vermiyorsanız, demokrasiden sapıyorsanız, bu tür soruları kendinize daha çok kez sorma durumda kalırsınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.