1. YAZARLAR

  2. Zeki Savaş

  3. Filistin'de Katmerli Istırap
Zeki Savaş

Zeki Savaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Filistin'de Katmerli Istırap

A+A-

Düşmana karşı yürütülen haklı savaşlarda acı ve zorlukları yaşamak savaşın doğasındandır. Bu bağlamda Siyonist İsrail rejiminin Filistinlilere karşı insanlık dışı savaş yöntemlerini uygulaması ıstırap verse de düşmandan beklenen icraatlardır.

Filistinlilerin haklı savaşında ıstırabı katmerleştiren, dost ve yar olması gerekenlerin, cinayetkar düşmanla işbirliği içinde hareket etmeleridir. Düşmana karşı onurlu ve haklı direnişi sürdüren Filistin halkının meşru hükümeti Hamas ve Gazze halkı, bugün asıl acı ve ıstırabı düşmandan ziyade bir zamanlar omuz omuza savaştıkları el-Fetih Örgütü'nden çekmektedir.

Mazlum ve direnişçi Gazze halkını ihata etmiş olan muhasaraya öncülük eden, Mahmud Abbas'tır. ABD ve İsrail ile işbirlikçilikte sabıkası olan Mısır rejimi de Filistindeki direnişi kırmak için kolları sıvamış durumdadır. Mahmud Abbas yönetimi ile Mısır, İsrail ve Amerika'nın isteklerini yerine getirmede İslam'ın ve insanlığın sınırlarını ayaklar altına alan bir çirkeflik içinde Gazze halkını ölümle kuşatmış durumdadırlar. Mısır rejimi, Mısır halkının pet şişe ve bidonlarla Gazze'ye yakıt ulaştırma çabalarını önlemek için sınır bölgelerindeki petrol ofislerini kapatmakta, Gazze’den hacca gitmek isteyenlere  yol vermemekte ve tedavi için gelen Filistinlileri tutuklamaktadır. Kendi ırkdaşı ve dindaşı olan Filistinlileri açlık, susuzluk, karanlık, ilaçsızlık içinde ölüme mahkum etmeye çalışmaktadır.

Gazze halkı her gün biraz daha topluca ama adım adım ölüme doğru mahkum edilirken, İslam dünyasının öncülüğüne oynamak isteyen Suud rejiminin başı, cinayetkar İsrail rejiminin yöneticileri ve o habis rejimin tartışmasız savunucusu Amerikanın menfur başkanıyla dinler diyalogu adı altında üstelik Amerika'da bir araya geliyor ve Bush ile kadeh tokuşturuyor.

Gayretsizliğin, onursuzluğun, zilletin ve alçaklığın da bir sınırı olmalı. Mahmud Abbas yönetimi, Mısır ve Arabistan, bu sınırları çok zorlamış durumdadır. Diğer Arap ülkeleri de Gazze'ye uygulanan insanlık dışı kuşatmaya ve Mısır ile Arabistan’ın Mahmud Abbas ile birlikte ABD-İsrail ekseninde yaptıklarına sessiz kalarak veya el altından destekleyerek bu zillete ve onursuzluğa ortak olmaktadırlar.

Bugün Arap yöneticilerinin Gazze halkına ve Filistin’in meşru hükümetine karşı uygulanan tedrici ölüm stratejisine doğrudan ve etkin bir tarzda katkı sunmaları, sanıyorum herkes için ve özellikle de Gazze halkı için İsrail'in cinayetlerinden çok daha acı ve ıstırap verici bir düzeye ulaşmıştır.

Gazze halkı bir, müslümandır; iki, Arap'tır; üç, Filistinlidir; dört, İsrail’e karşı direnmiştir ve direnmektedir. Hangi nedenler, hangi sebepler, hangi siyasi çıkarlar Arap yöneticilerinin Gazze halkına karşı işlenen vahşete ortak olmalarını makul gösterebilir?

Bir halkı düşünün, soğuk kış günlerinde yakıttan yoksun; elektrik olmadığı için karanlığa mahkum; gıda olmadığı için açlığa mahkum edilmiştir! Bir halkı düşünün, hastaneleri karanlık içinde, tedavi imkanından mahrum ve morg gibi soğuk!

Kendimizi bu mazlum müslüman halkın yerine koyalım. Çocuklarımızı, bu halkın çocuklarının yerine koyalım. Çocuklarımızın geceleri evde soğuktan titrediğini, açlıktan çığlık attığını, karanlıktan dolayı ödevlerini yapamadığını, bu sebeplerle hastalandığını ve götürecek hastane olmadığını, ilaç bulunmadığını, durumu ağırlaştığında hastaneye yatırmakla morga göndermenin aynileştiğini düşünelim. Bir anlık bu şartlarda yaşadığımızı düşünelim. Böylesi şartlarda yaşadığımızı varsayalım. Neler hissedeceğiz? Ürpermemek ve çığlık atmamak mümkün mü?

İnsan, Gazze'de yaşananları düşününce ürperiyor. Bir de o şartlarda yaşayanların neler çektiğini ancak onlar bilir.

Arap yöneticilerinin kendi dindaşları ve ırkdaşları olan Gazze halkına karşı nasıl böyle bir cinayete ortak olabildiklerini anlamak ve açıklamak zor.

Arap yöneticilerinin ortak oldukları bu cinayetten vazgeçmelerini, içine düştükleri bu zillet ve sefaletten uzaklaşmalarını sağlamak, birinci derecede müslüman Arap halklarına düşmektedir. Rejimlerini uyarmak, onları Amerika ve İsrail'in maşası olmaktan kurtarmak sorumluluğunu yerine getirmelidirler. Aksi halde bu cinayetin akıbetinden er veya geç nasibini alacaklar.

Arapların dışında kalan diğer İslam ülkelerinin yöneticileri ve halkları da mes’uldur. Zira sorun salt bir Arap sorunu değildir. Araplıktan önce İslam'ın ve insanlığın sorunudur. Bu bakımdan bütün İslam dünyası ve hatta bütün beşeriyet sorumludur. Putperest bir halka bile böyle bir muamele yapılsa, müslümanların karşı çıkması gerekir.

İslam dünyasına ve özellikle Filistin'e karşı tarihi sorumluluğu itibariyle Türkiye'ye de özel bir sorumluluk düşmektedir. Hasseten mevcut iktidarın ambargoyu kırma hususunda somut adımlar atması gerekir. Gerek sosyolojik olarak dayandıkları taban ve gerekse kendi geçmişleri, bu konuda harekete geçmelerini gerektirmektedir.

İslam dünyasındaki sivil toplum kuruluşları ambargoyu kırmak için harekete geçmelidir. Müslüman halklar da yönetimlere, harekete geçmeleri konusunda baskı yapmalıdır. Bu amaçla yapılacak her türlü gösteri ve etkinlik büyük önem ve değer taşımaktadır.

Filistin bağlamında bir hususa daha değinmek gerekiyor. İslam dünyasında Amerika ve İsrail'e karşı direnç noktasını İran oluşturmaktadır. İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin ve Lübnan ile ilgili maddi ve manevi himayesi olmasaydı, Amerika ve İsrail, büyük ölçüde hedeflerine ulaşmış olacaklardı. Arap ülkeleri, İran'ı Şiiliği Filistin ve Lübnan'a taşımakla suçlamaktadırlar. Belki de bugün Gazze'ye yapılanlara ortak olmalarında bu konunun da etkisi vardır. Arap yöneticileri, bu konuda da samimi değiller. İddialarının doğru olduğunu varsayalım. O zaman kendileri Sünni ve Arap olarak neden Filistin için hiç bir bedel ödemeye yanaşmıyorlar? İran sırf Amerika'nın emperyal politikalarına ve İsrail'in işgaline karşı çıktığı için otuz yıldır ağır bedeller ödüyor. İslam dünyasında hiç bir ülke, Amerika ve İsrail'e karşı durarak bedel ödemeyi göze alamadı. Amerika'nın İran ile sorunu, İran'ın Şii olması veya İslam ile yönetilmesi değildir. Temel sorunu, İran'ın Amerika ve İsrail'in İslam dünyasıyla ilgili siyasetlerine karşı çıkmasıdır. İran, İslami ve insani sorumluluklarını eda etme yolunda ağır bedeller öderken Sünni Arap rejimleri emperyalist güçlerle işbirliği yapıyor. Eğer İran'ın Şiiliği yaymasından endişe ediyorlarsa, neden kendileri devreye girerek Sünni Filistin'e sahip çıkmıyorlar? Arap ülkeleri, 24 saat içinde Filistin sorununu çözebilecek imkanlara sahiptirler.  Arap yönetimleri, kendi sorumsuz siyasetlerini gizlemek için İran meselesini bahane etmektedirler. Oysaki, İran direnç noktası olmaktan çıkarsa, Amerika ve İsrail'in Ortadoğu'da istedikleri gibi at koşturacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın. O zaman Amerika ve İsrail, Arap yönetimlerini bugünkü gibi muhatap almayacak. Bugün bir parça onları ciddiye alıyorlarsa, İran'ın hatırınadır. Amerika ve İsrail'in, İran'ın etkisizleştiği koşullarda, Arap yönetimlerine köle muamelesi yapacakları muhakkaktır. Ne var ki, Arap yönetimleri İran'ın İslam dünyasıyla ilgili dış politikalarına destek çıkılmasının hem Filistin'i kurtaracağını hem de kendilerinin ağırlığını ve onurunu güçlendireceğini göremiyorlar.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.