1. YAZARLAR

  2. M. Latif YILDIZ

  3. Fermana Êzidiya
M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

sorgu / yuksekovahaber
Yazarın Tüm Yazıları >

Fermana Êzidiya

A+A-

“Ferman” kelimesi ile tanıştığımda 5-6 yaşlarında ya vardım ya yoktum. Rahmetli, dedem, annem ve babam geçmiş zamana ait bir olayı anlattıklarında hep: “Vexte fermana fileha lavo (Hıristiyanların sürgününde oğul)” derlerdi. Yani 1915 -18 yılları arasında geçen bir anıyı Ermeni sürgünü (fermanı) ile, tarih belirler ve anlatacağını söz konusu olaylarla bağlantı kurarak aktarırlardı. Buna Kürd fermanlarını da ekleyerek yaparlardı.

Ferman’ın Türkçe anlamı son derece yumuşatılmış, sıradan bir kelime gibidir. “Emir, buyruk, irade” olarak ifade ediliyor. Kürdler ve diğer Anadolu ve Ortadoğu halkları için hiçte o kadar yumuşak bir anlam ifade etmiyor.

Ferman Kürdler için, binlerce yıllık ana yurdunda varlıklarını bıraktırarak zorla göç ettirmektir. Yani yıkımdır, ölümdür, zulümdür, işkencedir, soy kırımdır, cinayettir, katliamdır.

Dün Saddam’ın Halepçe’de yaptığı katliamı yani Fermanı bugün Irak’ta Ezidi Kürdler, Şii Türkmenler ve diğer azınlıklar; Mahmur ve Rojava’da Sünni Kürdler üzerinde IŞİD ve işbirlikçileri bazı ülke ve halklar tarafından vahşet ve soy kırımı olarak uygulanıyor.

Sizi bilmem amma benim içim kan ağlayarak Facebook, Twitter, internet üzerinden ve de uydudan onlarca TV izliyorum. Türk ve batı medyasının üç maymunları oynadığı vahşet karşısındaki duyarsızlığa içim kan ağlıyor.

Özellikle Kürd Çıra TV’de izlediğim görüntüler insanım diyenin tüylerini diken diken eden, yürek yakan; vicdan, insanlık, merhametin zerresi olanları göz yaşlarına boğan nitelikte. O görüntüleri izleyenlerin yemekten kesilmesi, zevkten, eğlenceden, günlük normal hayattan uzaklaşması gerektirecek kadar acı kareler ile doludur.

Binlerce kadın, çocuk, yaşlı dağ başlarında, vadilerde, tarlalarda, çöllerde; yalın ayak, üstleri başları perişan, çoğu yara bere içinde sel sefil bir vaziyette güneşin altında kavruluyor.

Ana yurdundan, toprağından kopartılmış. Varlığını yitirmiş canını zor kurtarmış. Görüntüye takılan normal bir ülkede güzellik yarışmalarına girenlere bin basan sarı saçlı, renkli gözlü çocuklar; değme dizi ve sinema sanatçılarına taş çıkartan genç kadın ve kızların yalın ayak, başı açık, kolları, bacakları kırık, yüzleri, vücutları yara bere içinde, üstü, başı perişan hallerini görüp yüreği yanmayan insanlıktan zerre nasiplenmemiş demektir.

On binler toplama kampı gibi tek ağaç, tek gölgelik olmayan bir tarlada bir aradalar. Tek bir çadır olmadan öylece bekleşiyorlar. O çok laf eden batılı, komşu ülkelerden ses seda çıkmıyor. Birleşmiş Milletlerden ise her zamanki gibi havanda su dövüyor. Bazı kamplarda bir çadır altında gölgelik, bir somun ekmek ve de bir şişe su bulanlar çok şanslılar.

Annelerin canları, ciğerleri çocuklarını, evlatlarını, kocalarını, babalarını, yakınlarını cani IŞİD saldırılarında kaybettikleri; dağlara, ovalara kaçarak canlarını zor kurtardıkları bir vahşetten bahsediyoruz. Kürd “Heyva Sor” dan ve bazı Kürd örgütlerinden başka kimsenin yardım etmediği bir faciadan söz ediyoruz. Binler, on binler açık arazide güneşin altında kış arifesinde umutsuzca akıbetlerinin ne olacağını bilmedikleri acı bir bekleyişten söz ediyoruz.

Siz evlerinizde klima altında, kaloriferli sıcak evlerinizde hayat sürerken; Irak’ta, Rojava’da (Suriye) ve Türkiye’de son Fermanı’nı yaşayan ağırlıklı Ezidi ve Sünni Kürdlerin yaşadıklarından haberiniz var mı? Bu vahşeti ve acıklı görüntüleri vermeyen Türk ve Dünya medyası yerine bir zahmet Kürd TV’lerini ve sanal paylaşımlarda olup bitenleri öğrenme gibi bir dert, bir merak edinir misiniz?

Bu vahşete hala sessiz kalacak mısınız? En azında yüz binlerin toplu sürgün edildiği bu insanlara kendi çapınızda yardım eli uzatmayı düşünüyor musunuz? Şimdilik bu insanları IŞİD saldırılarından koruyarak hayatta kalmaları için çaba gösteren KDP, PDK, YPG, PKK, KCK, HPG, YJA gibi silahlı Kürd güçleri ile Kürd Heyva Sor (Kürd kızılayı) ve bazı Kürd sivil toplum örgütleri ile bazı Güneydoğu Belediyeleri ve halkı dışında bu insanlara yardım eli uzatılmadığını biliyor musunuz? Yarın kış, kar, soğuk, boran kıyamet gelecek. Bu insanlar ne yer, ne içer, nerede barınacaklar düşünen var mı?

Zamanında aynı akıbeti 1990’lı yıllarda yaşayan ve batı şehirlerine göç ettirilen bir nevi Türkiye iç fermanını yaşayan başta İstanbul, İzmir, Ankara, Konya, Adana, Mersin, Aydın, Bursa, Muğla vb. şehirlerde yoğunlaşan bugün için rahatları yerinde olan Kürdler sahi sizler IŞİD fermanına maruz kalan Kürdler için ne yaptınız ya da yapacaksınız?

Ayhan Bilgen kardeşim: “Müslümanların Êzidi  Sınavı” başlıklı makalesinde ne güzel yazmış hep birlikte şu satırları okuyalım ve ne yapacağımıza karar verelim:

“Müslümanların, Êzidiler ile ilgili tutumları dolayısı ile tüm bölge halkları bir sınav vermektedir. Bu sınavın seyri Ortadoğu’nun kaderini de etkileyecektir.

Êzidileri koruma ve kendi topraklarına dönüşlerini sağlama konusunu şimdilik bir tarafa bırakalım. Hiç olmazsa canını kurtarıp kaçanların insani yardımlarla hayatlarını devam ettirebilmesi, Türkiye toplumuna önemli bir tarihsel sorumluluk yüklemektedir.

Yardım kampanyaları elbette kalıcı çözüm yolunu açmayacaktır. Ancak kalıcı , köklü çözümü konuşabilmek için bile Êzidilerin hayata tutunması güvence altına alınmalıdır.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin üçüncü ülkeye gönderme sürecinin nasıl bir takvime dönüştüğünü görenlerin bir süre sonra insan tacirlerinin istismarına açık hale gelen umutları, yeni insanlık dramlarını beraberinde getirecektir.

Êzidilerin toplam nüfusunu dikkate aldığımızda onların asgari ihtiyaçlarını karşılamak Türkler, Araplar ya da Kürtler için asla zor değildir. Özellikle bazı Sünni Arap aşiretlerinin IŞİD tarafından yapılan katliamlarda suç ortaklığı ve iş birlikçilik yapması, Irak Kürtlerinin bir kısmının sessizliği, tepkisizliği bugünkü tabloyu ortaya çıkarmıştır.

IŞİD belasının mağdurları Êzidi Kürtler, Şii Türkmenler ya da kim olursa olsun bir gün bu tehlikeye seyirci kalan herkese uzanacaktır. Felaketi görüp buna rağmen gereğini yapmayan tüm toplumsal dinamikler, bir şekilde ödenecek faturaya ortak olacaktır.

Bu nedenle Türkiye’nin her yerinde Şengal için komisyonların kurulması uzun süreli bir dayanışma için zorunludur. Ciddi bir merkezi koordinasyon ile birlikte güçlü yerel duyarlılık, bir nebze olsun yarayı sarmayı kolaylaştıracaktır. Hem konu ile ilgili toplumsal vicdanın uyanması, farkındalığın, bilincin artması hem doğrudan acil insani ihtiyaçların karşılanması bu çalışmalarla mümkün olabilir.

Gün, geçmişin günahlarına kefaret olacak iyilik seferberliği ile kurtarılamasa da en azından vicdani sorumluluğun gereğini bir nebze olsun yerine getirme imkanı bulunacaktır.”


 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.