1. YAZARLAR

  2. Ergun BABAHAN

  3. Farklı mezhebe karşı uyanık olma çağrısı!
Ergun BABAHAN

Ergun BABAHAN

Ergun BABAHAN
Yazarın Tüm Yazıları >

Farklı mezhebe karşı uyanık olma çağrısı!

A+A-

''Lafa geldiğinde 'Müslümanız' diyor ama öbür tarafta terörist, aynı zamanda ateist olan örgütleri bu mezhep farklılığından dolayı savunanları görüyoruz. Öyleyse bunlara karşı uyanık olmak zorundayız.''

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Endonezya’da yaptığı bu açıklamanın muhatabının Aleviler olduğu çok açık. Türk Ceza Yasası’nın ‘‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’’ suçu kapsamına girmesi gereken bir açıklama bu. IŞİD tehdidi yüzünden diken üzerinde yaşayan, Cumhuriyet tarihi boyunca katliamlara uğrayan Aleviler’in böyle bir dile muhatap olması demokratik bir hukuk devletinde görülmüş bir şey olmasa gerekir.

 Esad rejimini devirmeyen, yolsuzluk iddialarıyla sallanan Erdoğan hızla Türk-İslam sentezine kaydı. Alevilere hiçbir zaman sempatiyle bakmadığı belliydi ama bu kez açıkça hedefe koydu. Alevilere karşı uyanık olmanın anlamı nedir devlet açısından onu da bir açıklasa da anlasak aslında.

 NEFRETİN DİLİ YÜKSELTİLİYOR

 Türkiye’yi kamplaştırarak güçlü kalmayı amaçlayan bu anlayışın ülkeyi nasıl bir maceraya sürükleyeceği ortada.

 Ülke yurttaşını mezhebine, etnisitesine, kılık-kıyafetine, yediğine-içtiğine göre ayıran, Öteki’ne karşı uyanık olmaya çalışan bir zihniyetin samimi bir barış çabasında olduğuna inanmak mümkün olabilir mi?

 21’inci yüzyıla girdiğimiz bir dönemde vatandaşlar arasında mezheplere göre değerlendirme yapmak, Alevi katliamlarıyla lekeli bir toplum açısından hayra alamet bir gelişme değildir.

Siyasilerin sınır tanımayan söylemleri sonucu zıvanadan çıkan halkın düşman gördüğünün cesedini yakmaya çalıştığı bir toplum haline gelmiş bulunuyoruz. Nefretin dilinin bilerek yükseltildiği bir ortamın daha ne belalara yol açacağını bilemiyoruz.

CHP’li Umut Oran, Adıyaman’a gidip ayrıntılı bir rapor hazırladı. Raporunda IŞİD saldırılarından korkan Alevi vatandaşların diken üstünde olduğu, sabaha kadar nöbet tutmak zorunda olduğunu bu raporunda dile getirdi.

 Böyle bir endişe içinde olan bir kesimin devletin en yetkili ağzı tarafından suçlanmasının endişe verici olduğunu söylemek gerekir.

 SİYASİ DEĞİL ASKERİ ÇÖZÜM...

Türkiye’de devlet aklının hızla sahneden çekildiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Hesap vermekten korkanlar, hukuku oyuncak ederek ‘milli irade’ye açıkça saygısızlık göstererek, toplumu kamplaştırarak gücünü korumaya çalışıyor.

Gariban Anadolu evlatlarını feda etmeye razı zihniyet, kendi evlatlarını çürük raporuyla, bedelliyle tehlikeden uzak tutmayı başarıyor.

Erken seçimden Kürt oylarını baskı altına alarak tek başına iktidar çıkmayı hesap edenler, ülkenin içine düştüğü hali, sokaktaki insanın ödediği ve daha da ağır ödeyeceği bedeli görmezden geliyor.

Devlet aklı, Suriye’de Irak’taki gibi bir Kürt otonom bölgesinin oluşmasını engellemek için harekete geçti. Askerin açılım sürecine hiç sempatik bakmadığı belliydi. Şimdi kuşatılmış Erdoğan ile işbirliği içinde siyasi değil, askeri çözüm seçeneğini masaya koydular.

HDP’nin bölgede yüzde 90’lar civarında oy aldığı yerler olduğu akılda tutulursa, askeri çözüm seçeneğinin sadece kopuşu hızlandıracağını görmek için tarih bilgisine bile gerek yok. 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.