1. YAZARLAR

  2. Orhan MİROĞLU

  3. Etik ve hukuk
Orhan MİROĞLU

Orhan MİROĞLU

Star Gazetesi
Yazarın Tüm Yazıları >

Etik ve hukuk

A+A-

Sezgin Tanrıkulu, Stratfor nedeniyle hakkında çıkan iddialara cevap mahiyetinde, ANF ’ye bir söyleşi verdi.Tanrıkulu ısrarla, Stratfor’a değil, Emre Doğru’ya bilgi verdiğini, bu bilginin nerede ve kimin tarafından kullanılacağını bilmediğini, hatta Emre’yle görüştüğü tarihte, Emre’nin ne iş yaptığından bile haberi olmadığını söylüyor.

İnsanın, babasıyla da arkadaş olduğu ve çocukluğundan veya gençliğinden beri tanıdığı birinin ne iş yaptığını bilmemesi mümkün mü?

Ben Sezgin Bey’in bilerek Stratfor’a bilgi verdiğini yazmadım, bunu bilemem zaten, ama bilerek, bilmeyerek her nasıl olmuşsa olmuş, Sezgin Bey Stratfor’a bilgi vermiş. Bunu ilk yazan ve ilk duyuran da ben değilim. Diyarbakır CHP yöneticileri aynı iddiada bulunuyor.

“Havada Uçuşan Sorular” cümlesi de bana ait değil, Melih Aşık’tan ödünç alınmış bir cümle. Yani, Stratfor-Tanrıkulu arasındaki münasebetleri yazan ve merak eden yalnız ben değilim.

Hatırlayın, Stratfor’un başkanı diyordu ki, “Haber kaynağını mali, psikolojik ve cinsel yönden kontrol altına alın”.

Bu bir hayli onur kırıcı ve ahlak dışı “çalışma prensiplerinden” Sezgin Bey’in haberi var mı yok mu onu da bilemem, ama sırf gençlik yıllarından tanıyor diye veya babası arkadaşı diye Emre Doğru’ya Sezgin Bey’in bilgi verebileceğini, üstelik bu bilginin Emre’nin işine nerede ve nasıl yarayacağını sormadan verebileceğini sanacak kadar saf değil kimse.

Sevgili Dicle Baştürk Taraf’ta muhabir gazeteci olarak çalışıyor. Çocukluğunu, kardeşlerini, vurulduğumda hastaneye koşup bana kanını veren, dolayısıyla kan kardeşim olan annesi Seniha’yı, ve babası Mesut Baştürk’ü çok iyi bilirim, tanırım; dostuz, arkadaşız, kan kardeşiyiz..

Dicle’ye ne işine yarayacağını sormadan düzenli olarak nasıl bilgi verebilirim, o gelip de benden böyle bir şeyi nasıl talep edebilir, hiç akıl işi ve olacak bir şey mi bu?

Ama Sezgin Bey, çocukluğundan beri tanıdığı Emre’nin nerede kullanacağını bilmeden, ne işe yarayacağını sormadan bilgi paylaşmış ve analizler yapmış.

Bir gazetede yazı yazan kimse, kamu hizmeti yapıyor demektir, ve kamu adına toplumu ilgilendiren herhangi bir alanda muhataplarına soru sormak ve doğru cevap almak hakkına sahiptir.

Hem bu mesleği icra ettiğim için böyle bir konumdayım, hem kendim de bir mağdurum ve bu mağduriyet duygusunun ne olduğunu, istismar edildiğinde insan yüreğinin nasıl acıdığını çok iyi bilirim. O anlarda aklıma bir tek soru gelir benim ve hayalkırıklığı içinde, günlerce bu soruyu kendi kendime sorar dururum:

“Her şey bunun için miydi, bunca kahır, bunca acı bunun için miydi?..”

Biri siyasi konumunu ve gücünü istismara dayanarak elde etmişse, elbette eleştiriye uğrar.

Tanrıkulu’nun politikaya atılma sürecinden başlayarak yaşananlar bana hiçbir şekilde normal gelmiyor ve bir şeylerin hep istismar edildiğini düşündürüyorsa, bu benim kötü niyetimden kaynaklanmıyor. Sezgin Bey’e “kötülük” yapmam için hiç bir sebep olamaz.

Kürt illerinde muazzam ihlaller var. Bu ihlaller nedeniyle açılan maddi-manevi tazminat davalarında hukuki ve ahlaki olmayan haksız kazançlar sağlandığı iddialarını duymazlıktan gelemeyiz.

Halk arasında konuşulanlara bakılırsa, avukat ve mağdur arasında, “yüzde elli- elli” ve özel anlaşmalar söz konusu olmuş.

Peki, savaş mağdurlarıyla bu türden sözleşmeler gerçekten yapılmış mıdır, yapılmışsa ahlaki ve hukuki midir?

Ne yazık ki ihlaller ve mağdurlar söz konusu olduğunda, cevabı verilmemiş yığınla soru var.

Mesela söz konusu süreçlerde, Baroların tutumu ne olmuştur?

“Nasılsa savaş ortamında ve OHAL şartlarında yaşıyoruz” diye mağdurların hakkı hukuku gasp edilmiş midir?

Mağdurların çaresizliği istismar edilerek, mağdur aileleri, hukuk dışı, ahlak dışı “özel sözleşmelere” mecbur edilmiş midir?

Bu soruların ve bir dönemin muhatabı tabii ki sadece Sayın Tanrıkulu değildir.

Ama Tanrıkulu’na da Baro Başkanlığı yaptığı dönemde, bu davalarla ilgili olarak tutumu ne oldu diye sorma hakkımız var.

Diyarbakır Cezaevi katliamından aldığı tazminatın ve başka tazminatların, kaçta kaçını mağdurlara ödedi bu konuya açıklık getirmelidir.

Ayrıca, Tanrıkulu’nun yaptığı siyasi tercih beni hiçbir şekilde ilgilendirmiyor, ama politikaya girdiğine göre, kamusal bir görev yapıyor demektir.

Sorgulanır, sorulara hedef olur, bu çok normaldir. Art niyetli ve haksız suçlamalara da hedef olması mümkündür. Hiç kuşkusu olmasın, böyle bir durumda onun hakkını da sonuna kadar savunurum. Nitekim Başbakan’ın Diyarbakır ziyareti sırasında, Başbakan’la yaşadığı o meşhur ve tatsız polemikten sonra, onun yanında durdum ve onu savundum, bu konuda iki yazı yazdım..

(Emre Doğru, Stratfor’la ilişkisi konusunda, şöyle diyor: “ABD ve Türkiye arasındaki fikirsel kopukluğu anlamak ve elimden geldiğince çözmek için Stratfor’da çalışmıştım. Ayrılmamdaki sebep ise Amerikan vizyonunu ve onun sınırlarını görmüş olmamdı.”

Hadi buyurun bakalım! Emre Bey, Stratfor’dan, meğer Amerikan vizyonunu ve sınırlarını beğenmediği için ayrılmış! Dünya ve Türkiye arasındaki “fikirsel kopuşu” ortadan kaldırmaya dair merakı sürüyorsa, hazır Ergenekoncular da içerdeyken boşluklardan istifade etsin bence, bir de Avrasya’yı denesin bakalım. Avrasya’yla Türkiye arasında da epey fikirsel kopuş var! Ergenekoncular gidermek için epey uğraştılar ama bir türlü olmadı, bir de emre Bey denesin, belki bir işe yarar. Ama bu sefer, Sezgin Bey’den uzak dursun lütfen!)

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.