1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Ermenistan’la yakınlaşma
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Ahmet Varol
Yazarın Tüm Yazıları >

Ermenistan’la yakınlaşma

A+A-

Siyonist işgal devletinin Gazze’ye katı ambargo uygulaması ve saldırıları, buna karşılık İslâm dünyasının sessizliği sürüyor. Türkiye’de Siyonist vahşete karşı tepkilerin ortaya konması için bazı çalışmalar var. İnşallah yapılan çalışmalardan faydalı sonuçlar ortaya çıkar. Temennimiz zulme bigane kalınmaması, dayanışma ve işbirliğinin bir şekilde ortaya konmasıdır. Değerli okuyucularımıza Filistin’le ilgili gelişmeleri özellikle www.filistinhaber.com ve www.israhaber.com’dan takip etmelerini, gelişmelerden İslâmî bir bakış açısıyla haberdar olmalarını tavsiye ediyoruz. İnşallah zulme ve haksızlığa tepki amacıyla yapılacak çalışmalara da herkes kendi imkânları çapında katkıda bulunacaktır.
Filistin’deki zulme karşı duyarlılığı canlı tutma amacıyla bu kısa notu ilettikten sonra, bugünkü yazımızın konusuna geçmek istiyoruz.
Bu sıralarda Türkiye ile Azerbaycan ve Ermenistan arasında dikkat çeken bir diplomatik trafik var. Bu trafik Ermenistan ile yakınlaşmanın ve ikili sorunları halletme konusunda bazı önemli adımlar atılmasının işareti. Başkan seçilmesi durumunda “Ermeni katliamı”yla ilgili iddiaları kabul edeceği vaadinde bulunan Obama’nın kazanması bu meselenin ABD nezdinde yeniden ısıtılıp piyasaya çıkarılacağı endişesini doğurdu. Herşeyden önce bu tür iddiaların siyasilerin kabul ve retlerine yahut yasaların belirleyeceği hükme bırakılması son derece mantıksızdır. Böyle olması sadece iddiaların siyasi ve ikili ilişkiler alanında birilerinin ilgisini kazanmak, birilerine de baskı yapmak amacıyla istismar edildiğini gösterir. Obama’nın meseleyle ilgili vaadi de tamamen siyasal istismardan ibaretti. Ama bizim tahminimize göre bu istismarını sadece seçim öncesi ortam ve şartlar açısından değerlendirdi. Başkanlığa geçmesinden sonra karşısına çıkacak şartlar istismarı sürdürmesini ve vaadini yerine getirmesini önleyecektir. ABD’nin karşı karşıya kaldığı problemlerin büyümesi önemli ilişkilerine zarar verecek adımlar atma konusunda onu çok daha fazla düşünmeye ve çekingen davranmaya zorlayacaktır.
Bu arada Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerinde olumlu birtakım adımlar atmaya ihtiyacının olduğunu görmesi, “Ermeni katliamı” ile ilgili iddialardan yeniden siyasi bir baskı aracı olarak yararlanmaya kalkışmasının iyi sonuç getirmeyeceğini de anladığına işaret eder. Bu mesele etrafında oluşan hava Türkiye ile Suriye arasında yıllarca sorun oluşturan Hatay meselesine benziyor. Suriye, Türkiye’yle ilişkilerini geliştirmesinin Hatay meselesiyle ilgili söylemlerini vitrinde tutmasından daha önemli olduğunu anlayınca, bu söylemleri dondurucuya koydu. O söylemleri tamamen terk ettiği yönünde bir açıklama yapmaya da yanaşmıyor. Ama gündeme getirmekten, herhangi bir şekilde tartışma konusu yapmaktan son derece kaçınıyor. Türkiye de bu kadarına razı oluyor.
Ermenistan’ın “Ermeni katliamı” konusunda böyle bir tutuma doğru yanaştığı anlaşılıyor. Bu belki, konunun Ermeni toplumunu dolduruşa getirmede izlenen ulusal politikanın duygusal malzemesi olarak yıllarca kullanılmış olması sebebiyle çok kısa sürede gerçekleşmeyecektir. Ama belli bir süreden sonra meselenin derin dondurucuya yerleştirildiği görülecektir.
Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki ilişki kopukluğunun temel gerekçesini oluşturan bir işgal olayı var. Azerbaycan halkının Ermenistan karşıtı resmî politikayı içtenlikle desteklediğini ve bu desteğin duygusal temelinin oluşmasında söz konusu işgal ve tehcir hadisesinin büyük rol oynadığını Azerbaycan ziyaretimde müşahede etmiştim. Türkiye bu meselede doğal olarak Azerbaycan’ın tarafında duruyor. Şimdi Türkiye – Ermenistan yakınlaşmasından dolayı Ermenistan’ın söz konusu işgalden vazgeçeceğini ve bu meselede haksızlığını kabul edeceğini sanmıyoruz. Fakat Türkiye de bu meseleyi derin dondurucuya yerleştirmeye razı olabilir. Türkiye’nin takınacağı tavır ise Azerbaycan’ın resmî politikasını etkileyecektir.
Yakınlaşmanın diplomatik tavra ve ikili ilişkilere yansıyacak neticesi “sen sus, ben de susayım” politikası olacaktır. Yani kılıçların kınına sokulması. Ama kılıçlar bu haliyle de olsa saklı tutulacaktır. Çok fazla körelmesine izin verilmemesi için ara sıra kınından çıkarılıp bilenmesi ve karşı tarafa gösterilmesi de mümkündür. Doğruları ise Obama’nın siyasi tutumu veya Fransa parlamentosunun çıkaracağı yasa değil, tarihi belgeler söyleyecektir. Ama meselelerin yerine göre istismar aracı olarak kullanılmaya müsait halde kalmasında ısrarlı davrananlar bu belgelerin söyleyeceği doğrulara çok fazla itibar etmezler.

Önceki ve Sonraki Yazılar