1. YAZARLAR

  2. Hasan Cemal

  3. Erdoğan teröre karşı uzlaşma diyor, ETA, IRA örnekleri veriyor ama...
Hasan Cemal

Hasan Cemal

T24
Yazarın Tüm Yazıları >

Erdoğan teröre karşı uzlaşma diyor, ETA, IRA örnekleri veriyor ama...

A+A-

İspanya’da iktidar-muhalefet işbirliğinin sağlam bir anayasal temeli vardı. Anayasaya göre Basklar, (ya da Katalunya’da Katalanlar) kendi bölgelerinde kendi kendilerini yönetiyorlardı. Partileri vardı. Yerel parlamentoları, hükümetleri vardı. Bask dilinde eğitimleri vardı. Baskların barışçıl yollardan İspanya’dan ayrılma hakları da anayasal bir haktı. 

Başbakan Erdoğan cuma gecesi Kanaltürk’teydi. Uslu çocuklar gibi karşısına dizilmiş meslektaşlarımın gayet terbiyeli sorularıyla birçok konudaki görüşlerini öyle hiç zorlanmadan açıklama fırsatını buldu.

Zorlanmadan diyorum, zira sorular sivri ve eleştirel olmaktan uzaktı. Ayrıca, Erdoğan’ı rahatsız edebilecek meselelerle ilgili sorgulamadan da yoksun sorulardı.

Neyse...

Niyetim meslektaşlarımı eleştirmek değil. Erdoğan hep böyle tek kale oynamaktan hoşlanıyor.

Başbakan Erdoğan’ın bazı değerlendirmelerine işaret etmek istiyorum.

Şu sözlerinin altını çizdim:

“Terörle mücadele sadece siyasi iktidarın gayretiyle olacak bir mücadele değil. Dünyanın her yerinde İspanya olsun, İngiltere olsun, orada bütün başbakanlarla görüşmelerde hep şunu açık ve net ifade etmişlerdir:

‘Biz terörle mücadelede hiçbir zaman iktidar muhalefet ayrımını yaşamadık. Birlikte el ele verdik. Halkı ile, medyası ile bu mücadeleyi ortak yürüttük. Bu ortak mücadele neticesinde ETA ile mücadelede İspanya‘da bir yerlere vardık. Aynı şekilde IRA ile mücadelede İngiltere‘de biz bir yerlere vardık. Bunun başka çıkışı da pek yok.’

Dedikleri bu.

Biz ise Türkiye‘de maalesef muhalefet ile bu konuda el ele vermek veya medya ile el ele verip bu işin mücadelesini yürütmeyi ne yazık ki sağlayamadık.”

Erdoğan böyle dedi.

Şöyle bir bakınca makul sözler.

Terörle mücadelede iktidar-muhalefet işbirliği ya da uzlaşması... Bazı açılardan medyanın buna katkısı...

Kimselerin pek öyle itiraz edemeyeceği genel doğrular da denebilir.

Ama konuya biraz yakından bakınca, verdiği örneklerle Türkiye’deki durum mukayese edilince, aradaki ciddi farklılıklar kendini belli ediyor.

Alalım İspanya ve ETA örneğini.

Evet, ETA’ya karşı mücadele konusunda iktidarla muhalefet ve medya tarafından bazı işbirliği ve uzlaşma örnekleri verilmişti.

Ama bu işbirliği ve uzlaşmanın sağlam bir anayasal temeli vardı.

Anayasaya göre, örneğin Basklar, (ya da Katalunya’da Katalanlar) kendi bölgelerinde kendi kendilerini yönetiyorlardı.

Siyasal partileri vardı.

Yerel parlamentoları vardı.

Yerel hükümetleri vardı.

Her ikisi de seçimden çıkıyordu.

Bask dilinde eğitimleri vardı.

Ayrıca, Baskların -şiddeti dışlamak koşuluyla- barışçıl yollardan İspanya’dan ayrılma, kendi devletlerini kurma hakları da anayasal bir hak olarak kabul edilmişti.

Fakat, ayrılmayı savunan parti bunca yıldır seçim kazanamıyordu.

Baskların kendi bayrakları da vardı.

Ve İspanya’nın sarı kırmızı milli bayrağından da fazla hoşlanmazlardı.

Altı yedi yıl önce Baskların San Sebastiyan şehrinde Galatasaray’ın bir maçına gitmiştim. Akşam otelden çıkarken, sırtımdaki sarı kırmızı formayı gören otel yetkilisi beni uyarmıştı, “Yanlış anlaşılırsınız, iyisi mi bu formayı stadyumda giyin” diye...

Baskların vaziyeti böyleydi.

Bütün bunlara rağmen ETA bir süre daha terör ve şiddet siyasetini sürdürmüş, ancak gitgide tecrit olmuş, destek tabanı daraldıkça daralmış, marjinalleşmişti.

İspanya’da, işte böyle bir süreçte, böylesine demokratik bir anayasal zeminde iktidarla muhalefet uzlaşabilmiş, medya da hiç kuşkusuz desteğini vermişti.

Britanya’nın IRA örneğinde de, iktidar-medya-terör üçgeninde işbirliği konusunda da söylenecek çok şey var.

Ama bir pazar günü sözü uzatmak istemiyorum.

Sadece İspanya, Bask ve ETA’ya ilişkin yukarıda kısaca vurguladığım satır başlarına bakılırsa, Türkiye’nin bugün hangi noktada olduğu kolayca anlaşılır.

Sadece 24 saat Kürtçe televizyon diyerek, Kürtçe seçimlik ders diyerek, Kürtçe kurs ya da aş ve iş diyerek, sorunun adını bile koymaktan kaçınarak, Kürt demek yerine hala ‘Kürt kökenli vatandaşlar’ diyerek bu memlekette büyük uzlaşma yolları açmak hayaldir.

Yanı başımızda Kuzey Irak’a bakın.

Kürtçe öğrenim yapılan üniversiteleriyle, müfredatı Kürtçe olan liseleriyle, okullarıyla, Kürtçe radyo, televizyon ve gazeteleriyle, kendi partileri, kendi seçtikleri parlamentosu ve hükümetleriyle bir Kürt devleti kaç yıldır ilerliyor burnumuzun dibinde...

Türkiye’nin Kürtleri yanı başlarındaki bu oluşumu, bu çıplak gerçeği takip etmiyorlar mı?.. Kör mü sanıyorsunuz bu ülkenin Kürtlerini?..

Özetle:

Terör ve şiddete karşı elbette uzlaşmak, işbirliği yapmak gerekir.

Ama nasıl bir zeminde?
Hangi anayasal çerçevede?

Meselenin özü budur.

Ama maalesef biz hala etrafında dolaşmaya devam ediyoruz bu meselenin...

İyi pazarlar! 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.