1. YAZARLAR

  2. Hilâl Kaplan

  3. Erdoğan sonrası Ak Parti
Hilâl Kaplan

Hilâl Kaplan

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Erdoğan sonrası Ak Parti

A+A-

Cumhurbaşkanlığı ile millet iradesi arasında doğrudan bağlantı kuran bu seçim, kaçınılmaz olarak cumhurbaşkanlığı makamın da anlamını değiştirdi ve ona dair beklentileri yükseltti.

Nitekim 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan da seçim kampanyası boyunca halk tarafından seçildiği takdirde, anayasada belirtilen tüm yetkilerini kullanmayı vaat etmişti. Yani Erdoğan, yasa onaylamak ve bazı bürokrasi atamalarını yapmak dışında çoğunluğu sembolik olan yetkilerden fazlasını hayata geçireceğinin sözünü vererek bu seçimi kazandı.

Buna göre, 28 Ağustos'ta görevi Abdullah Gül'den devralacak olan Erdoğan'ın, 1 Eylül 2014 günü Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etmesini bekleyebiliriz. Zaten Çankaya Köşkü kadar, yeni Başbakanlık Binası'nı da çalışma alanı olarak gördüğünü söyleyerek, Erdoğan da bunu teyit etmişti.

Böylelikle hâlen 12 Eylül darbe anayasasıyla yönetilen Türkiye'ye parlamenter sistemin dar geldiği daha da netleşmiş olacak. Ancak yeni anayasa yapılana dek parlamenter sistemle başkanlık sistemi arasında salınan bir yöntemle idare edilmek durumunda kalınacak. Bu ara dönemi aşmanın tek yolu da Ak Parti'nin bölünmeden, birlik içerisinde ülkeyi 2015 genel seçimlerine taşımasından geçiyor.

Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasından bir gün önce, 27 Ağustos'ta partinin olağanüstü kongre kararı alması da bu çabaya işaret ediyor. Olağanüstü kongre kararının, partinin merkez karar yürütme kurulunda oy birliği ile alınması ise, Genel Başkan'ın değişmesine 15 gün kalmış olsa da, Ak Parti'nin liderinin değişmeyeceğinin bir göstergesi olarak okunabilir.

Bugüne kadar hiçbir zaman, sonraki adımına dair ipucu vermeyen bir stratejiyle hareket eden, 12 yılda girdiği dokuz seçimden de zaferle çıkan Erdoğan'ın Başbakanlık makamı için öne çıkaracağı ismin parti tarafından benimsenmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.

Mevcut Cumhurbaşkanı Gül'ün partiye dönmek istediğini açıklaması, sanıldığının aksine beklenmedik bir durum değil. Ancak bundan hareketle bölünmenin kapıda olduğunu iddia etmek temelsiz. Zira Gül, milletvekili olmadığı için ve Ak Parti'nin yeni Genel Başkanı aynı zamanda Başbakan olacağı için bu denklemde, en azından şimdilik Gül'e yer yok.

Zaten Gül'ün partiye katılımının bölünmeye sebep olacağı iddiası da inandırıcılıktan uzak. Zira mevcut şartlarda, Ak Parti'de ne lider sıkıntısı var, ne de liderlik için bir kapışma. 2007'den itibaren oylarını istikrarlı biçimde arttıran, bir e-muhtıra, bir 'devrimci halk savaşı', bir kalkışma ve bir emniyet-yargı darbesine göğüs gererek partiyi bugünlere getiren Erdoğan'ın parti üzerindeki hakimiyeti tartışmaya yer bırakmayacak noktada. Ayrıca Erdoğan'ın da partisinin ilgili makamlarındaki kişilerle istişare ederek, çıkacak sonucu dikkate alarak karar verme alışkanlığını benimsemiş bir lider olduğunu da unutmamak gerek.

Velhasıl, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçtiği bu yeni dönemde, güncellenen siyasî sistemde, Ak Parti için bir 'Erdoğan sonrası' dönem uzun süre olmayacak gibi görünüyor.

Ak Parti'yi ANAP'la karıştıranlar, fena halde yanılıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar