'Eleştirel dilden bahsedince vatan hainliği ile suçlanıyorsunuz'
Atasoy Müftüoğlu dün akşam saat 21:00’de İstanbul Üniversitesi Hareket& Adalet Kulübü’nün davetlisi olarak Zoom üzerinden ‘Evrensel Yalanlarla Yüzleşmek’ konulu bir konuşma yaptı.
İşte o konuşmadan notlar:
-Yarım asırdır Hamaset (dinleyicileri heyecanlandırma ve etki altında bırakma amacıyla kullanılan abartılı anlatım) ve popülizm yoluyla İslami bilincin imha edildiği toplumlarda yaşıyoruz.
-İslam toplumlarının nesne konumuna mahkum edilmiş olmaları, anlayışla karşılanabilir-tahammül edilebilir bir durum değildir (Bu sorgulamayı bizim kuşaklar yapamadı, bu sorgulama siz genç kuşağın sorumluluğudur).
-Aklı edilgen kılan geleneğin madurlarıyız. Akıl edilgen olduğunda kişi rüşt sahibi olamaz. Rüşt sahibi olmayan kişi ise üretemez, çağa söyleyecek sözü yoktur.
-Seküler otoriter sistemi içselleştirdiğimiz için olması gerekenler üzerinde konuşamıyoruz.
-İslami entelektüel hayat 21.yy gerçekliğine alternatif seçenekler sunamıyor.
-İslami anlamda tarihsel çözümle yapmak mecburiyetindeyiz. Tarih felsefesi çözümlemesi yapılmalı. Bu çözümleme iki temel soruyu içeriyor;
1-Batıda tahakküm üreten seküler otorite nasıl kuruldu?
2- Tahakküm üreten seküler otorite nasıl evrenselleşti ve İslami söylemi geride bıraktı?
-Bugünün Türkiye’sinde eleştirel entelektüel dilden bahsetmek vatan hainliği ile suçlanıyor.
-Müslüman toplumlarda ‘trol çiftlikleri’ ile sloganlar üretilerek bilinç imha ediliyor ve düşüncesizlik kurumsallaşıyor.
-Taklit, tekrar ve itaat dokunulmaz kılınarak kurumsallaştırılıyor. Bunlar dinin yerine ikame edildi ve dinin kendisi ayrıntıda kaldı.
-Bizler geleceğe doğru savruluyoruz.
-Hamaset söylemiyle yeni bir ufkun açılması mümkün olamaz.
-Hem içe doğru hem de dışa doğru hesaplaşmamız gerekiyor. İçten bir çatlama olmasaydı dıştan gelen saldırılarda yıkılmazdık. Malik bin Nebi’nin dediği gibi; ‘Sömürgecilikten daha korkunç olan sömürgeleştirilmeye uygun halde olmaktır.’
-Kendilerine yönelik ‘Ontolojik ve epistemolojik dayatma’ üzerinde İslam toplumları ortak, sistemli çalışmalar, eleştiriler yapabilmiş değil.
-Seküler bilgi temelinde İslam medeniyeti nasıl tasavvur edilebilir? Bunu anlayamayacak bir nostalji, duygusallık ile hemhaliz.
-Tarih Bilinci ve Bilinç tarihi sorgulaması yapmamız gerekiyor. Bu üretim için yeterli kadrolara sahip değiliz.
-Genç kuşaklar konformist bir içeriğe gömülmüş durumda. Konformist dil mücadele üreten nesil yetiştiremez. İçinde bulunduğumuz konforomizle savaşmalıyız.
-Bugün sömürgecilik demokrasi aracılığıyla yayılmaktadır.
-Müslüman dediğin kendi nabzını tutar gibi dünyanın nabzını tutmalıdır. Biz dünyanın nabzının bırakın toplumun nabzını tutamıyoruz.
-İlk Müslüman toplumlar kozmopolit bir üst kültür oluşturarak birçok kültür ile birlikteydiler, iç içeydiler; günümüz toplumlarında bir içe kapanma içerisinde.
- Batıyı eleştirmek batının bütün her şeyine karşı olmak değildir
-Post seküler (Sekülerizm sonrası yeni toplumun inşası konusunda) toplum tartışmalarına seküler anlamda terrorize edildiğimiz için cevap verme cesaretimiz yok.
-Bütün iktidarlar bayağılaştırılmış bir din algısından yararlanıyorlar.
-40 yıldır Edward said’in ‘Oryantalizm’ kitabı batıda okutulmaktadır. 40 yıldan beri bu kitabın İslami bir muadili karşılığı yazılamıyor.
-Tarih son 500 yılında (yani 1492’den itibaren) islam ve batı dünyasında neler oldu? Bunu araştırmalıyız.
-Konformizmle savaşmak risk almayı, bedel ödemeyi gerektiriyor.
-İslamcılar sol ve seküler putperestlikten kaçıp sağ ve muhafazakar putperestliğe yöneldiler.
-Hindistan’daki Madun Araştırmaları Enstitü’si post-kolonyalist dünya için araştırmalar yapıp söylem üreten bir kurum. Çalışmaları takip edilmeli.
Kaynak: Ekran Gazetesi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.