1. YAZARLAR

  2. Cafer SOLGUN

  3. Ebû Zerr-i Ğifarî ya da Müslüman Vicdanı
Cafer SOLGUN

Cafer SOLGUN

Yazarın Tüm Yazıları >

Ebû Zerr-i Ğifarî ya da Müslüman Vicdanı

A+A-

     Ebû Zerr el Ğıfarî, İslam’dan da önce yaşadığı dünyanın haksızlıklarına karşı kafasındaki soruların yanıtlarını Tanrı’da arayan biriydi. Mekke’nin yoksul, önemsiz kabilelerinden birinin mensubuydu. Hz. Muhammed’i, Ali vasıtasıyla tanıdıktan sonra İslamiyet’i kabul eden ilk birkaç kişiden biri olmuştu. Ömrünü bütün varlığı ve içtenliğiyle bağlandığı inancı için yaşadı. Hz. Muhammed’in en çok güven duyduğu kişilerdendi. Hz. Muhammed O'nu inanç ve bağlılığından dolayı İsa’ya benzetmişti.

     Alevîler'in “Emevî İslamı” olarak tanımladıkları dönemle birlikte O'nun Müslümanlar'ın hafızasında unutulmaya terk edilmesinin nedenleri var. Hz. Muhammed’den sonraki halifelere biat etmesine karşın, her zaman Ali’den yana oldu. Osman’ın halifeliği döneminde İslamiyet’in bir güç, iktidar, zenginleşme aracı hâline getirilmesine yüksek sesle muhalefet etti. İktidar sahiplerinin zenginleşmesinden, devlet kurumlarına yakınlarının ve yalakalarının getirilmesinden, insanların dertlerine, sorunlarına kulak asılmamasından rahatsızdı. Tabiî, Osman ve diğerleri de O'nun muhalefetinden... Ebû Zerr, iktidar sahiplerinin şaşaalı yaşamları ile inancını muhabbetle yaşamak çabasındaki insanlar arasında yaşanan yabancılaşmayı görüyor ve buna isyan ediyordu.

     Şam’a sürgün edildi. Şam Valisi, Muaviye idi, Yezid’in babası. Muaviye bir güç ve iktidar düşkünü idi. Ebû Zerr’in varlığına tahammül edemedi, Mekke’ye geri yolladı. Halife Osman çareyi Ebû Zerr’i çöle sürgün etmekte buldu. Yolcu edilmesini de yasaklayarak. Bu yasağa rıza göstermeyen sadece Hz. Ali ve oğulları Hasan ile Hüseyin oldu.

     İmam Ali’nin Ebû Zerr’e veda sözleridir: “Ey Ebû Zerr, sen Allah için öfkelendin, bu yüzden O'nun lütfunu umansın. Toplum, dünyaları için senden korktu; sense dîninden dolayı onlardan korktun. Senden korktukları şeyi bırak ellerine; korktuğun şeyi al onlardan. Onlara men ettiğin şeye ne düşkündür onlar. Seni men ettikleri şeyeyse hiç mi hiç meylin yoktur. Pek yakında bilir anlarsın, kim kâr etmiş, kim daha ziyade hasede düşmüş.

     Hüseyin de Ebû Zerr’e, “Amca, Allah’tan sabır ve galibiyet dile” dedi.

     Ebû Zerr çölde açlıktan öldü. Hz. Ali, camide namaz kılarken hançerlendi.

     Muaviye'lerin, Yezid'lerin devri başladı. Kerbelâ yaşandı...

     Ebû Zerr, iktidara ve ondan kaynaklanan zaaf ve hastalıklara karşı bir “duruş”tur. Ve HAS Parti lideriyken bu hastalıklara karşı söylemleriyle dikkat çeken Numan Kurtulmuş da bir başka “duruş” şeklidir ve O'nun sonuçta iktidara biat eden duruşu, Ebû Zerr’in reddettiğidir...

     AK Parti’li dönemlerde “Müslüman vicdanı” önemli kavramlardan biri olarak girdi dilimize. Barış içinde birarada yaşama istek ve çabamızın en büyük güvencesi neden bu vicdan olmasındı?

     Ebû Zerr, bu vicdanın şaşmaz ölçülerinden biridir. Alevîler, Hak - Muhammed - Ali adına zorda, darda olanlara yardım ve sabır, güç ve iktidar sahiplerine vicdan ve adalet dilerken, Kerbelâ’yı anar, Ebû Zerr’i de yâd ederler.

     Ramazan’dır. Nefsini terbiye ve muhasebe zamanı. Yoklayın vicdanlarınızı; inancınız Ebû Zerr’e mi yakın ve yatkındır, vicdanlarını güç ve iktidar olmanın dayanılmaz çekiminde karartanlara mı?

     Bu muhasebenin zamanıdır. Çünkü iktidar, Türkiye’nin demokratikleşme çabasının geldiği noktada bir “yüzleşme” konusu hâline gelmiştir ve bu yüzleşme, “Alevîlik Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük Alevî'yim” sözlerindeki büyük demagoji ile yürümez, yürütülemez...

[email protected]

     TARAF

Önceki ve Sonraki Yazılar