DÜŞÜNCELER
“Ne yazık ki, Türk modernleşmesi balo, smokin, mandolin, piyano, dans, şapka gibi sembolik değerler üzerinden yürümüştür. Tek Parti dönemindeki kültür politikaları bu semboller etrafında oluşmuştur. Kemalist modernleşme, çağdaşlaşmayı bu semboller üzerinden okumuştur. Sanat müziği, saz, sarık, horon ise gerici sembollerdir. Ne ki sosyolojik olarak, balonun horonu yenmesi mümkün değildi. Türk siyaseti şöyle de okunabilir: Horon baloyu yendi. Çünkü balo zorlama, horon doğaldı.”
♦♦♦
"İslam ve Batı düşüncesi arasında köklü bir epistemolojik fark vardır. İslam düşüncesine göre yanılgının karışmadığı, hatasız tek bilgi vahiydir. Batı düşüncesine göre ise aklın sınırlarını aşan üst bir bilgi kaynağı yoktur. Hakikat buradadır ve aklımızın sınırları içindedir."
♦♦♦
"İslam ve batı düşüncesi arasında "özgürlük" anlayışı bakımından çok temelli bir epistemolojik fark vardır. İslam, Allah'tan başkasına boyun eğmemeyi özgürlük olarak görür. Özgürlük her tür dünyevi gücün etkisinden sıyrılarak Allah'a sorumluluk bilincini kuşanmakla gerçekleşir. Oysa Batı düşüncesinin baskın karakterine göre bizatihi Allah'a inanmak bir özgürlük yitimidir. Gerçek olandan gerçek olmayana, sahte olana kaçıştır. "
♦♦♦
“Cemaat bürokrasiyi ele geçirerek topluma egemen olabileceğini düşündü. Bütün bürokratik vesayet ideolojileri gibi davandılar. Unuttukları milletti. "
♦♦♦
“Sadece Müslümanların zaaflarına saldırarak toplumsal hayatta bir konum elde etmeye çalışanlardan olmayacak, İslam düşmanlarının değirmenine su taşımayacağız. Bileceğiz ki, karşı mahallede itibar görmemiz İslami kimliğimizin kabulünden dolayı değil, Müslümanları aşağılamamızdan dolayıdır. Karşı mahalle Müslüman oryantalistleri bu amaçla istihdam ediyor. Onlar bilmelidirler ki, sermayeleri Müslümanlara saldırmak ve Kemalizm’e övgüler dizmektir. Bu sermaye bittiğinde kapının önüne konulacaklardır.”
♦♦♦
"Türk ve Kürt milliyetçilerinin bir bölümü, Birbirlerinin aleyhine varsa koşulsuz destekliyorlar. Hastalıklı bir ruh halidir bu. Siyasal milliyetçiliklerin neden Anadolu zemininde yer bulmadığı milliyetçiliklerin dışlayıcı ve kuşatıcı olmayan retoriğine bağlı. Oysa Anadolu Anadır. Ana, kabul eden, kucaklayan, sarmalayan. Anadolu, gariplerin, yoksulların, sürgünlerin, mültecilerin vatanı.
Siyasal milliyetçiliklerin taban bulamamasının nedeni, bu ideolojinin Anadolu'nun sosyolojik yapısına aykırı düşmesi nedeniyledir."
♦♦♦
"Avrupa ve Türkiye ya da Avrupa ve İslam, tarihsel zihniyet dünyalarının oluşturduğu iklimi aşmak kolay değil. Belki de dünya barışı gerçekleşmesi mümkün olmayan bir ütopya. İnsan ontolojisine aykırıdır çünkü. Aliya İzzetbegoviç'in dediği gibi Müslümanın ütopyası olmaz. Ütopya materyalist ateist bir paradigmanın ürünüdür."
♦♦♦
“28 Şubat ve Cumhuriyet mitinglerinde İstiklal marşından çok Onuncu Yıl marşı kullanılmıştır. Nedeni İstiklal Marşının dini içeriğiydi.”
♦♦♦
“Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz'da maşa kullananların kendisi sahnede."
“Ulusalcılar, anti-kapitalist İslamcılar, sol-sosyalistler, neo-liberalizm karşıtı İslamcılar, Kürt milliyetçileri Hollanda ve Almanya'nın ne kadar haklı olduğunu savunmak üzere sıradalar."
♦♦♦
"Hiç kuşkusuz, Modernleşme döneminden itibaren İslam dünyasının Batı dünyası karşısında askeri, ekonomik, kültürel ve bilimsel yönden gerilemesi sonucu ortaya çıkan bir arayıştır İslamcılık."
♦♦♦
“İslam ve İslamcılık arasında çok fark var. İslam bir din, İslamcılık dinden yola çıkarak oluşturulan ideoloji. İslam kusursuz bir din, İslamcılık hatalarla dolu ideoloji. İslam ilahi öğreti, İslamcılık belli bir döneme ait insan ürünü öğreti.”
♦♦♦
İslam var olduğu sürece, İslam’dan yola çıkarak bir ideoloji oluşturma çabaları da olacaktır. İslam’ı çağa hakim kılmak şeklinde bir arayış sonuna kadar meşru bir arayıştır. İslamcıların başarı ve başarısızlığı ayrı bir tartışma konusudur."
♦♦♦
“İslam bir dinin adı. İslamcılık yorumdur. Mehmet Akif örneğin Abduh'u önder kabul eder. “İnkılap istiyorum ben de Abduh gibi" der Safahat adlı devasa eserinde.”
♦♦♦
“İslamcılık Türkiye'de bütün sağ ve sol ideolojiler içine reddedici ve onaylayıcı biçimde sinmiştir. İslam bugün şöyle olmalıdır, din-devlet ilişkileri şöyle olmalıdır diyen herkes İslamcılık ideolojisine bulaşmıştır. Kaldı ki, İslam’ın bugün nasıl yaşanması gerektiğine dair bir zihinsel çaba İslamcılığa açılan kapıdır. İslamcılığı doğru değerlendirmek için Said Nursi, Said Halim Paşa, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Afgani, Abduh, Kutub ,Mevdudi, Ali, Şeriati, Muhammed Abduh,Fazlurrahman, Malik bin Nebi, Hanefi, Cabiri vb İsimleri okumak gerekir. Yoksa İslamcılığa sövgü üzerinden yürütülecek bir seviyesiz tartışma üslubu ilmi olmadığı gibi ahlaki de değildir. Hiç Olmazsa içinde birbirine karşıt düşüncelerin bulunduğu "İslamcılık Öldü mü" adlı derleme kitabı okumak gerekir. Okumayan, araştırmayan, sorgulamaya hakaret eder, söver, slogan atar.”
♦♦♦
"Sanıldığının aksine lider-ulu önder-şef (Şeyh) kültü ve itaat kültürü sol-seküler-ulusalcı ve milliyetçi örgütlerde( PKK/ DHKP-C) ve yapılarda (MHP/ CHP/İP) çok daha güçlüdür."
♦♦♦
“İnsanların kişilik katmanlarında size karşı gizledikleri kıskançlık, öfke, kin gibi duygular; yaşadığınız ilk fikir ayrılığında ortaya dökülmeye başlar. Bu durum karşınızdaki muhatabınızın görünüz kimliğinin altında yaşadığı derin çelişki ve kıskançlıkların ortaya serilmesine imkan sağlar.”
♦♦♦
“İnsanların Cahiliye devrinden İslam’a geçişleri kuşkusuz bir paradigma değişimidir. Paradigma değişimini anlamlı kılan onların samimiyetleri değildir tek başına. İnsan kötülükte de samimi olabilir. Onları değerli kılan hangi değerler etrafında kümelendikleridir. Samimiyet ancak sahih değerlere bağlandığında ortaya çıkan pozitif bir değer haline gelir.
İnsanın küfürde samimiyeti, kuşkusuz onu felakete götüren bir samimiyettir.”
♦♦♦
"Çok doğru bir bilgiyi ya da değeri, sade ve anlaşılır, etkili bir retorikle sunmanız muhatabınızın bunu mutlaka kabul edeceğini göstermez. Ne kadar makul ve mantıklı olursa olsun savunduğunuz düşünce reddedilebilir. Bu gerçekliği kabul ederek insan ilişkilerini anlamaya çalışın. Yoksa çok kırılır ve incinirsiniz. Unutmayın! Hz. Peygamber, hiç kuşkusuz, İslam dinini en iyi anlayıp en iyi anlatan insandır; ancak amcasını ikna edememiştir.
Çok doğru bir argümanı, çok doğru bir mantıkla anlatmanız muhatabınız tarafından kabul edileceği anlamına gelmez."
♦♦♦
"Dindar insanın test alanı toplumsal yaşantıdır. Bu anlamda namaz camiden çıktıktan, hac Kabe'den döndükten, oruç bayramdan sonra topluma karıştığında ortaya çıkar. Tıpkı öğretmenlik gibidir Öğretmenlik, öğrencinin mezun olmasından sonra başlar. Çünkü artık mezun olduktan sonra öğrencinin tepkisi samimidir. Namaz kılan, oruç tutan,hacca giden ama adaletli davranmayan,sözünde durmayan,kolaylıkla yalan söyleyen insanın ibadetleri sorunludur. "
♦♦♦
“Dindarlık ve dini anlayışın yozlaşması tarihsel eş zamanlı sosyal olgulardır. Kıyamete kadar da devam edecektir. Kaldı ki bu yeni bir olgu değildir. Gazali, "İhya" adlı eserini yazarken temel iddiası, dini ilimlerin ihya edilmesi ihtiyacıydı. Modern dönemde Afgani ve Abduh ile başlayan İslamcılığın temel tezlerinden biri de dinin tarihsel olarak sorunlu bir yapı ürettiğini söyleyerek yeniden dirilişin gerçekleşmesi gerektiğidir. Tasavvufun ilk ortaya çıkışındaki temel olgu, yozlaşma ve israftı.
“Erken Cumhuriyet döneminin temel sorunlarından biri dinin devlet ve toplum hayatındaki yeri ile ilgilidir. Cumhuriyetin kurucu elitleri, aldıkları pozitivist eğitimin etkisiyle, dini, geri kalmışlığın temel nedeni sayıyorlardı. Dönemin İslamcılarıyla aralarındaki temel fark, dinin yozlaşmasının değil, bizzat kendisinin sorun oluşturduğu inancı idi. Bunun için dini ihya etmek yoluna gitmediler. Bunun yerine dini devlet hayatından tamamen toplum hayatından ise olabildiğince uzağa itmeye gayret ettiler. Toplum ve devlet arasındaki kutuplaşmayı besleyen en önemli sorun budur. “
♦♦♦
“İslam dininin istismar edilmesi ve irtica söylemiyle, sahih bir dini anlayış oluşturmak yerine hayattan uzaklaştırmayı yeğlediler. Geride hayata müdahil olması olabildiğince engellenen "güzel dinimiz" söylemi kaldı.
Cumhuriyet elitlerinin sıkça dillendirdiği "din vicdan işidir" söylemi bir özgürlük tasarımı değil, dini, devlet ve toplum hayatından dışlayan bir yaklaşım üretti.”
♦♦♦
"Hz. Muhammed konumu, görevi, vahye doğrudan muhatap olması dolayısıyla özel bir insandır. "
♦♦♦
“Bir konuyu bütün boyutlarıyla anlatmanız, çok iyi bir retoriğinizin olması,anlattığınız şeyin muhatabınız tarafından mutlaka kabul edilmesi gerektiğini göstermez.Kuşkusuz Hz. Peygamber bu dini en iyi anlayan ve anlatan bir elçiydi. Buna rağmen amcasını ikna edememiştir."
♦♦♦
"Bir ilmi tartışmanın amacı hikmete ulaşmaktır. Kendinden farklı düşüneni suçlamak, müşrik ya da münafıklıkla suçlamak gibi Harici bir mantıkla tartışma yürütülmez. Tartışmaya katılan hiçbir insan kendinin hakikati kuşattığını iddia edemez. Kazanma hırsı ve kaybetme korkusu bir tartışmaya hakim olduğunda oradan hiçbir şey çıkmaz. Bizler tekfir makinesi değiliz. "
♦♦♦
“Hz. Peygamberin konumunu doğru belirlemek için ondan söz Eden bütün ayetleri bir arada okumak ve değerlendirmek gerekir. Tek bir ayetten yola çıkıp genellemeye varmak mantık açısından sorunludur.”
♦♦♦
"Düşünsenize, vahiy alan bir elçinin, normal insanlar gibi aldığı vahyi hatırlayamadığını ya da unuttuğunu. Hatırlıyor ve vahyin bir harfini bile unutmuyor. Özel bir konumdadır çünkü. Peygamber olarak Hz. Muhammed ve insan olarak Hz. Muhammed ayırımı merkezi değerdedir. Sadece elçi olması bile özel bir konumdur."
♦♦♦
“Kur'an'ın Hz. Peygamberi nasıl konumlandırdığını iyi değerlendirebilmek için, Hz. Peygamber hakkındaki tüm ayetleri bir araya getirip öyle değerlendirme yapmak gerekir."
“Hiç kuşkusuz vahiy alması Hz. Peygamberin herhangi bir insan olmadığını, özel bir konumda bulunduğunu, bu yönüyle diğer insanlarla asla eşitlenemeyeceğini gösterir."
♦♦♦
“Hz. Peygamberin dini konumu vahiyle belirlenmiştir. Dinin merkezi kavramlarından biridir Peygamber. Bu yüzden Onun yerini önemsizleştirmeye dönük her tür açıklama anlamsızdır."
♦♦♦
"Modernist/ Mutezili İslamcı gelenek, İnsan özgürlüğünü artırabilmek için Allah'ın iradesini kısıtlıyor. Oysa Allah'ın iradesi ile insanın iradesi birbirine zıt kavramlar değil, birbirini tamamlayıcı kavramlardır."
♦♦♦
Diriliş Ertuğrul" dizisini hem sinema dili, hem de kurgu açısından önemli buluyorum. Kuşkusuz dizi bir tarih inşası yapıyor. Cumhuriyetten sonra inşa edilen seküler tarih anlayışına karşı İslami değerleri temele alan bir tarih anlayışı üretiyor. Dizideki Ertuğrul karakteri, Devlet geleneğini sembolize ederken, İbn Arabi ise Anadolu sufi düşüncesini derinden etkileyen bir aktör olarak öne çıkıyor. Dizi, Cumhuriyet döneminde İslamsız bir Türk tarihi oluşturma çabalarına cevap niteliğinde. "
♦♦♦
“Türkiye'de ulusalcılar, Mustafa Kemal'i tek aktör olarak öne çıkaran, tarihi onun etrafında oluşturan, dönemin diğer aktörlerini geriye bırakan ulusalcı/seküler bir tarih inşasını öne çıkardılar. Buna karşılık muhafazakar/dindarlar Abdülhamit üzerinden karşı dini değerleri öne çıkaran bir tarih algısı geliştirdiler. Aslında iki bakış açısı da sağlıklı bir tarih anlayışı oluşturamadılar. İkisi de aşırı yüceltmeci bir tarih algısı oluşturdular. Kuşkusuz bu iki tarih anlayışının oluşmasındaki ana sorun, “İslam'ın Türk tarihindeki yeri ne olmalıdır?” sorusudur. "
♦♦♦
“15 Temmuz Anadolu dindarlığının en büyük göstergelerinden biridir. Sosyolojik olarak çok büyük bir değeri vardır. İnsanlar canları karşılığında değerlerini korumayı göze almışlardır. Onlar Anadolu tarihinin en önde gelen kahramanlarıdır. Onlar dini değerlere semantik bir müdahale yaparak kullanan bir çeteye karşı iman ve irfanın temsilcileridir."
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.