1. YAZARLAR

  2. Hilâl Kaplan

  3. Düğüm noktası
Hilâl Kaplan

Hilâl Kaplan

Yenişafak
Yazarın Tüm Yazıları >

Düğüm noktası

A+A-

 Türkiye'ye, IŞİD kuşatması altında olan Kobanê'den gelen 554 YPG'liyi kendi hastanelerinde tedavi etti. Suriye uyruklu olanların savaşa dönmesine izin verdi. Türkiye'den gidenlere de uzun süre göz yumdu. Ayrıca Kobanê ve çevresindeki yerleşimlerden gelen 182.000'i aşkın Kürde kapısını açtı. Şehir düşerse Türkiye hem yaklaşık 200.000 mülteciye belirsiz bir zaman dilimi içinde bakmak zorunda kalacak hem de IŞİD'le sınır komşusu olacak. Ancak yabancı basına ve defaatle kara harbine asker göndermeyeceklerini ilan eden ABD başta Batılı ülke yönetimlerinin bir kısmına göre Türkiye'nin Kobanê'nin düşmesini istemediğini göstermesinin tek şartı Kobanê'yi kurtarmak.

Öyle ki haber metinlerindeki dil bile, Kobanê üzerinden Türkiye'yi köşeye sıkıştırma stratejisinin izleriyle dolu. Geçtiğimiz günlerde New York Times'da (Evet, hani şu Hacı Bayram Veli Cami'li fotoğraf üzerinden IŞİD'i Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilendirmeye kalkan ama beceremeyince geri adım atan 'saygın' gazete) Tim Arango imzasıyla yayınlanan haber şöyle başlıyor:

'Uluslararası baskı artmaktayken, Türkiye Pazartesi günü kararlı bir askerî harekâta girişti. Ama Türkiye'nin Batılı müttefiklerinin onu mücadele etmeye teşvik ettiği İslâm Devleti militanlarına karşı değil, İslâm Devleti'yle savaşan Kürt militan grubuna karşı.'

PKK, bir geceyarısı karakola saldırı düzenliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri de Türkiye sınırları içindeki PKK mevzilerini vuruyor ama habere bakarsanız Batı çoktan PKK'yı kılına bile zarar gelmemesi gereken bir örgüt olarak kodlamış bile. Yani Türkiye, PKK ona saldırsa bile kendini korumak için harekete geçmemeli. Evet, bu makele, Gazze'de Ağustos ayı bounca 2.100'den fazla sivil öldürülürken bile İsrail'in kendini savunma hakkından bahis açan New York Times'da yayınlandı!

Dün de Almanya'da iktidardaki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin etkili ismi Volker Kauder, IŞİD'le mücadelede, PKK dahil diğer Kürt gruplara silah gönderebileceklerini ifade etti. Sanki halihazırda Kandil'e ağır silah aktarmamışlar gibi!

Batı medyasında PKK'nın terör örgütünden 'IŞİD karşıtı örgüt'e terfi edişi ve Almanya başta Batılı ülkelerin ağır silah imkânı sunacaklarını açık etmesi çözüm sürecine açık bir saldırı. Batı, IŞİD'le savaşacak kara birliği olarak peşmerge ve YPG'nin yeterli olmayacağının farkında. Türkiye'yi öncü piyade yapmak istiyor. Bu minvalde PKK da otuz yılın ardından sahip olduğu küçük komün devleti için Türkiye'yi yakmayı umursamıyor ve bu bağlamda çıkarlar örtüşüyor.

Bu tabloya şu kronolojiyi de ekleyelim: 7-8 Ekim kalkışmasından önce Selahattin Demirtaş'ın birtakım görüşmeler yapmak üzere ABD'ye gitmesi, orada Türkiye'nin ABD'den 'uçuşa yasak bölge' talebiyle alay etmesi, Demirtaş Amerika'dayken ve PKK hâlen IŞİD=AKP formülüyle halkı kışkırtmaktayken Öcalan'ın 'IŞİD saldırıları İsrail'le bağlantılıdır' açıklamasını yapması, Demirtaş'ın dönüşte 'serhildan' çağrısında bulunması, o güne kadar Kobanê'deki IŞİD güçlerini etkin bombalamayan ABD'nin 8 Ekim günü etkin bombardımana başlaması ama PKK kaynaklarının bunu bir süre gizlemesi ve en nihayetinde Salı günkü grup konuşmasında Demirtaş'ın 'O çağrıyla bütün dünya ayağa kalkınca koalisyon uçakları ilk defa IŞİD'i etkili vurmaya başladı' diyerek ABD'nin seslerini duyduğunu kabul etmesi.

Türkiye'nin eğer müdahil olacaksa, zamanı ve şartları kendisinin tayin edeceği kadar özneleşmesinin yolu çözüm sürecini sahiplenmekten ve hızlandırmaktan geçiyor. Öcalan'ın ise örgüt nezdindeki en belirleyici özne olarak aktörlüğünün altının çizilmesi ise bunun önşartı.

Hemen her ay bir Türk gazetecinin ziyaret ettiği ve her seferinde savaşkan mesajları manşete taşınan Kandil yerine, bu sefer gazetecilerin İmralı'ya mikrofon uzatması veya akil insanlar ziyareti iyi bir başlangıç olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar