1. YAZARLAR

  2. Cihan AKTAŞ

  3. Direnmeyi sürdüren Morisko
Cihan AKTAŞ

Cihan AKTAŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Direnmeyi sürdüren Morisko

A+A-

Çoğumuzun Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılmasından sonra Morisko olarak adlandırılan İspanya Müslümanlarının başına gelen felaketler üzerine bir fikri var, ancak onları yaşayan bir varlıkla ilişkilendirme konusunda bilgiden yoksunuz, dahası bu bilgi kıtlığının ne anlama gelebileceği konusunda da pek fikrimiz yok. Bu nedenle de yapımcılığını Kuzey Haber Ajansı’nın üstlendiği ve Akif Emre’nin yönettiği, geçtiğimiz haftalarda Kanal 24’te yayınlanan “Elveda Endülüs: Moriskolar”başlığını taşıyan belgesel, sayfaları eksik bir tarihe dönük keşif çabaları açısından kayda değer geliyor bana. Keşke Kanal 24, sahasında içerik ve tema itibarıyla ilk olma özelliği taşıyan beş bölümlük belgeseli iki veya üç bölüm birarada değil de izleyicinin özümsemesine izin veren bir rutinle yayınlasaydı.

Belgesel netameli bir çalışma olarak görünür bana, gerçeklikle oynadığı kumar yüzünden. Misal,Kieslowski’yi belgeselden kurgu filmlere geçmeye götüren sebep, gerçek gözyaşlarından duyduğu korku olmuştu. (Kayda alınanın) gözyaşlarından duyulan korkunun üstesinden, belki sadece o gözyaşlarını gönülden kopan bir “selam”la paylaşmakla gelinebilir.

Yönettiği belgesel ekranda gösterimdeyken, Akif Emre’ye belgeselin arka plan hazırlığı ve çekim aşamalarına ilişkin sorular gönderdim. Sağolsun, kırmadı, cevaplandırdı.

 
Çekim ve montajı bir yıl süren belgesel için daha önce defalarca İspanya’ya giderek saha çalışmaları yapmış Emre. Sözkonusu olan, izleri toplumdan ve kültürden silinmek istenmiş bir tarihin keşfi.


Endülüs düşerken son Gırnata Sultanı’nın şehri işgalcilere teslimi sırasında yaptığı 50 maddelik barış anlaşmasına ancak beş yıl uyuluyor ve engizisyon devreye giriyor. 1492’den itibaren, Emre’nin“medeniyet kini” diye tanımladığı bir sebeple, Müslümanların Hıristiyan olmaya zorlandığı şiddetli bir unutturma işlemi gerçekleştiriliyor.

Gırnata’nın düşmesinden çok zaman sonra, 1610’larda yüzbinlerce Morisko’nun topluca yerinden yurdundan sürülmesi, modern Avrupa’nın tektipçi toplum/kültür anlayışının premodern örneğini sergilemeye başladığının ifadesi. Moriskoların bir kısmı artık gerçekten de Katolikleştirildiği hâlde, etnik olarak da İspanyol kökenli olmalarına karşılık yine de, farklı bir medeniyetle kurdukları ilişki şifreleri nedeniyle sürgüne zorlanmaları, tektipçi nitelikte medeniyet ve egemenlik algısının özcülüğünün muameleleri açısından, dikkatle okunması gereken bir olgu.

Bütün bu silme ve yok etme işlemlerine karşılık engizisyon örnekleri, isyanlara ilişkin bulgular, isyanların çıktığı Alpuhara Dağlarındaki mekânların, köylerin keşfi, bir yılı aşan belgesel çekim sürecinin sarsıcı deneyimleri. Akif Emre ilk keşif gezisi için gittiğinde mevsim ilkbahardır. Aşağıda Gırnata gözlerinin önünde uzanıyor, içinde ilerlediği orman yer yer kar yığınlarıyla kaplı, bir yandan eriyen karın oluşturduğu sular ince ince akıyor. Yönetmen manzaranın değil, başka bir şeyin keşfi peşinde. Arabayı durduruyor, buz gibi kar sularıyla abdest alıp namaza duruyor. Gizli saklı kılınmış nice namaza bir selam göndermiş oluyor, çekime başlarken. “Belgeselin bendeki özeti bu olsa gerek” diye anlatıyor duygularını.

İsyan çığlıklarının yükseldiği köyleri tek tek çekerken, Gırnata’da, Albeyzi’de eski evlerin gizli köşelerinden Kur’an-ı Kerimlerin çıktığını öğrendiğinde hüzün ve acı hisleriyle o katliam ve sürgün yıllarına adım attığını duyuyor Emre. “Allahaısmarladık kalbim” cümlesiyle biten 1630’lu yıllardan kalma bir mektubu ya da Osmanlı’dan isyan için yardım istemek üzere gönderilmiş bir diğer mektubu okurken sarsılıyor. Bir medeniyetin Flamenko’ya sindirilmiş ayak seslerinin duyurttuğu coşku, Blas İnfante’yi tanımanın getirdiği duygu ve düşüncelerle karışıyor. Bir belgeseli gerçek gözyaşlarından korku duymadan tamamlamaya götürebilecek en haklı sebep de yönetmenin işte böylesine samimi duygularla katılımı olmalı.

Etrafı derin uçurumlarla çevrili beyaz badanalı evlerle kaplı köyden çıkan çocuk, bugün “Endülüs’ün Babası” olarak tanınan Blas İnfante, sosyalist bir muhalifken Fas’a yaptığı bir yolculuğun üzerinden Müslüman oluyor. Franko rejimi tarafından kurşuna dizilen İnfante belgeselde, resmî söylemin Endülüs bağlamında Lorca imgelerinin gerisine düşürerek unutturduğu, böylelikle bir kez de tabulara kurban verilmek istenen bir şehit ve aynı zamanda direnmeyi sürdüren çağdaş Morisko olarak yer alıyor.

Hiçbir katliam hiçbir tehcir akan yılların örtüsü altında ilânihaye gizli kalmıyor. “Elveda Endülüs: Moriskolar” belgeseli, tek başına İnfante’nin mücadelesini tasviriyle bile çok önemli geliyor bana.

 

[email protected]

twitter.com/chn_aktas

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.