Devletin İtibarı
Katliamın üzerinden aylar su gibi akıp geçerken ölenler için parmağını oynatmayan; tamamı çocuk ve genç 34 canı yok edenlerden bir teki adalet önüne çıkarılmazken kaymakam tartaklandı iddiasıyla öldürülen köylülerin yakınları “devletin itibarı” adına sorgulanıyorlar, kovuşturuyorlar, hapsediliyor, baskı uygulayarak şikayetlerini geri çekmelerini istiyorlar.
Devlet, hükümet, savcı, hakim, yönetici, asker – sivil bürokrat el birliği ile Roboski katliamını kim yaptı, onları kim düşman belledi, bombalama emrini kim verdi, kim ne biliyor, bu canlar niçin gitti gibi insani bir soru, vicdani, ahlaki, yasal, hukuki, adil bir gelişme beklerken devlet, hükümet ve de adalet Uludere kaymakamını tartaklayanların peşine düşmüş.
Söz konusu Kürd odlumu ne yazık ki insanların vicdanlarını rahatlatan hiçbir şey olmuyor. Savcılar 34 insanın katilinin peşine düşeceğine devletin itibarı, onuru ve gururu peşine düşerek Roboski’de ölenlerin yakınlarının peşine düşmüşler. Hem de yıllarca devlet adına silah omuzda PKK’ye karşı cephede can veren olsalar da, devletin silahı ile yakınları ölmüş olsalar da onlar devletin kaymakamına el kaldırdı ya o zaman haddini bilmeliler?!...
Nitekim iddiaya göre Roboski (Uludere) Alay Komutanı aranan 6 köy gencinin babasını Alay’a çağıran Abdullah Paşa adındaki zat 20 yıl koruculuk yapan babalara “ ya göreve çıkın ya da silahları bırakın” demiş.
Ve “ Bunu unutun. Kazaydı. Devlet kaza yapar. Kapatın. Diyelim ki ben yaptım, n’olacak? Devlete karşı ne yapabilirsiniz ki?” Demiş miş.
Komutan Roboski’de ölen ve kaymakamı darp ettikleri için aranan gençlerin ailelerine özet olarak diyor ki: “ öldürülen 34 insanınızı unutun. Aranan çocuklarınızı bize teslim edin ki hapse atalım. Sizde omzunuza silahları alarak askerin ön saflarında operasyonlara çıkın. Bizde ölenleriniz için 22 biner lira verelim. Sonuç olarak bu olayı kapatın/kapatalım.”
Demokrasi ile idare edildiğini iddia eden dünyanın bir başka ülkesinde “Roboski” benzeri bir olay meydana gelirse sivil toplum kuruluşları, insan haklarını savunucuları, duyarlı yurttaş, gazeteci, barolar, avukatlar o bölgeye o kasabaya, o şehre çadır kurar. Bu katliamı çözmek, devlet denilen aygıtın adını temize çıkarmak için bütün varlıklarını ortaya koyarlardı.
75 milyonluk ülkede binlerce hukukçu, onlarca insan hakları örgütü sessiz ve duyarsız kalırken bir iki kişinin duyarlılığı ve çabası ile hak ve adalet elde edilir mi?
Katliamı yapanlar yerine cenazede kaymakamı tartakladılar iddiasıyla devletin “itibarı ve onuru” için sorguya alınmak için polis, jandarma tarafından köşe bucak aranan köylülerdir.
TBMM İnsan Hakları Komisyonuna beklenen belgeler bir çok yerden ulaştığı halde Genelkurmay ile askeri birliklerden beklenen belgeler ve İHA kamera kayıtları hala gelmedi.
Dünya Müslümanlarının mağduriyeti karşısında çırpınan Müslüman tarikat, cemaat, sivil toplum kuruluşları; söz konusu Müslüman ve de devletin silahını taşıyan korucu Kürdler olunca takındıkları tavır, gösterdikleri duruş tam bir rezillik, bir iğrençlik değil de nedir?
Roboski’de 34 canın bombalanmasının üzerinden aylar geçti. Tek sorumlu ortada yok iken, Roboskili gençler tutuklanmak için aranıyor. AKP iktidarı gerçek sorumluları saklarken kaymakamı bahane ederek sağ kalan köylülerin peşine düşülüyor. Müslüman’ım, Allah, kitap, din, iman diyenler gerçek adalet ve hukuk için General Muğlalının 33 kurşunu gibi on yıllar sonra ya da “mahkeme-i kübrada” mı konuya el atılsın istiyorlar.
TV, Gazete, Dergi, İnternet ve benzeri ahlaksızlara karşı duruşunuza evet de; insanları toplu yok edeni dinimizde katli büyük günah sayan dindarlarımız daha fazla susarsa cinayete ortak olmazlar mı? Dindarlık vicdan ahlak, adalet, dürüstlük ve insanlıktır. 34 köylünün ölümüne sessiz kalan bir iktidar için insanlık adına, inanç adına, gerçek adına daha fazla suskun kalamazsınız.
ufkumuz.com
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.