Devlet Terör Örgütü
Bu başlık altında yazı yazmayı düşündüğümde henüz Şırnak olayı olmamıştı. Kaza gibi gözüken bu olay, kasten işlenen cinayetlere benziyor, yakın ve orta geçmişte işlenen öldürme hadiselerini anımsatıyordu.
Ak Parti Genel Başkanı Hüseyin Çelik çıkıyor kameraların karşısına. Üzüntülerini dile getiriyor ama o da özür dilemiyor. Hadi askeri anlamak mümkün, peki iktidar partisi ve siyasi sorumlular neden özür dilemedi? Yoksa Kürtlerin yanlışlıkla öldürülmesi özür dilemeyi gerektirmeyecek kadar basit mi? Kürtlerin canı bu kadar mı ucuz?
Ölenlere rahmet, yakınları için de sabır ve selamet diliyoruz.
Siyasi ve sosyal bilimlerle ilgilenmeyen sıradan bir insana bile terör örgütüyle devlet örgütü arasındaki fark sorulsa, aklından geçecek ilk şey, bu iki kavramın birbirine zıt olduğu şeklinde olacaktır. Ne var ki, gerçekler, bilgelerle avamın zihninde tasavvur edilen anlamdan farklıdır.
Potansiyel güç bakımından bütün devletler, en büyük terör örgütü olmaya adaydır. Çünkü devlet (I) en büyük örgütlenme imkanına, (II) en fazla insan gücüne, (III) en büyük askeri güce, (IV) en kalabalık silahlı elemana, (V) en gelişmiş istihbarat teşkilatlarına, (VI) en gelişmiş teknolojik imkanlara, yasama, yürütme ve yargı güçlerine sahiptir. Devlet, bir terör örgütünün ihtiyaç duyduğu imkanların yüzlerce katına maliktir. Muazzam imkanlara sahip olan devlet, bir terör örgütü mantığı ve yöntemiyle hareket etmeye başlarsa, dev bir terör örgütü ortaya çıkar. Yol açacağı facia da, bir örgütün yapacaklarını kaç misline katlar.
Devletler iki şekilde terör örgütüne dönüşebilir:
Kadim zamanlardan modern zamanlara ve post modern zamanlara kadar dünyanın her yanında bu türden terör devletlerinin çarpıcı örnekleri vardır. Yakın tarihten Joseph Stalin, Jorge Vidala, Tito, Adlof Hitler, Franciso Franco, Benito Mussolini, Saddam Hüseyn, Hafız Esad, Beşşar Esad, Kaddafi ve kendi diktatörlerimiz gibi küçük bir kısmını hatırlatmak mümkün. Bunların tümü devlet başkanı sıfatı altında devlet denen kocaman bir terör örgütünün yöneticisi gibiydiler. Kimilerinin öldürdüğü insan sayısı on milyonların üzerindeydi. Devlet, terör örgütüne dönüşünce, onun öldüreceği insan sayısı da milyonun altında olmaz doğal olarak.
Bu gruptaki devletler, kendi halkına karşı çıkarttıkları baskıcı yasalarla yetinmez ve tatmin olmazlar. Yasaları da bazı iç ve dış nedenlerden ötürü daha baskıcı hale getiremeyince, çözümü yasaların dışına çıkmakta görürler. Hukuk ve yasları temsil etmesi gereken devlet, resmen yasa dışı yol ve yöntemlere yönelir.
Cumhuriyetin bidayesinden birkaç yıl öncesine kadar da ikinci türden sayısız olay yaşanmıştır. Devletin yasa dışına çıkması öyle bir sınıra ulaştı ki, devlet içinde devlet, devlet içinde çete, devlete karşı devlet sınırına kadar ilerledi.
Terör örgütüne dönüşen, karanlık işlere bulaşan, ürkütücü cinayetler işlemeye başlayan birimler ve onları yönlendirenler, devlet kademelerindeki görevlilere de yöneldi. Sonra da birbirlerini öldürmeye başladı. Bütün bu kirli işlere bulaşan devlet, terör örgütünden farksız bir hale geldi.
Devletin işlediği cinayetlerin henüz yüzde kaçı açıklandı belli değil. Devlet terörden arındırılabilecek mi, suçlular cezalandırılacak mı kesin değil. Devlet terörüne azmettirenler, devletin hangi makamlarında yer alıyordu? Azmettirenlerin kararı kişisel mi kurumsal mıydı?
Henüz dokunulmamış, açığa çıkarılmamış çok bakir alanlar var.
Bir devlet düşünün ki, kendi generallerini terör ediyor.
Kendi emniyet müdürünü terör eden devlet, vatandaşına ne yapar?
Zamanın başbakanı Özal'ı milyonlar izlerken vuran adamın azmettiricisi kimdi?
Bu olaylar aydınlatılırsa, geçmişteki genelkurmay başkanları, başbakanlar ve cumhurbaşkanları yargı önüne çıkmak ve cezaevine gitmek zorunda kalacak.
Ak Parti iktidarı devleti arındırma ve hukuk devletine dönüştürme kararını bu düzeye kadar çıkarabilir mi? Buna gücü yeter mi? Bunu yapmak ister mi? Henüz belli değil.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.