Devlet Kibri
Sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı raporların, yazılan yazıların, yapılan konuşmaların sonucunda netleşen üç konu, şeffaf bir cevap ve fiili çözüm bekliyor.
Hükümet ve Genelkurmay, bu elim hadiseyi bütün çıplaklığıyla açığa kavuşturma konusunda ayak diretirse, toplumdaki kuşkular, kesin inançlara dönüşür. O zaman olayın aydınlatılması da artık yarar getirmeyecektir.
Köylülerin bombalanması beş ihtimalin dışında değildir.
1-Genelkurmay, köylülerin kaçakçı olduklarını bilerek bombalamıştır.
2-Genelkurmay, köylüleri PKK'li sanarak bombalamıştır.
3-Ordunun içinden bir birim, planlı olarak hareket edip Genelkurmay'ı yanıltmıştır.
5-PKK, tek başına planlı bir şekilde bu olayı tezgahlayarak Genelkurmay'ı yanıltmıştır.
Bu ihtimallerin tümü, siyaseten mümkündür. Siyasetin kirlendiği zamanlarda ise çok daha mümkündür.
Hangi seçenek doğru olursa olsun, hükümetin ve Genelkurmay'ın sorumluluğu vardır.
Üçüncü konu 'özür' meselesidir. "Biz halkımızın hizmetkarıyız" diyen Başbakan'dan, olayın hemen arkasından gecikmeksizin, "Mağdurlardan, bölge halkından ve tüm halkımdan özür diliyorum. Olayın üstüne sonuna kadar gideceğim. Bu olayın siyasi sorumluluğu bana aittir" şeklinde ilk tepkisini dile getirmesi beklenirdi. Devlet hizmetkar ve millet efendi ise, hizmetkarın efendisine karşı bir kabahati, anında bir özrü gerektirirdi. Eğer hizmetkar, efendisine istemeyerek zarar vermişse, efendisinin ayaklarına kapanması icap ederdi. Eğer hizmetkar bilerek efendisine zarar vermişse, cezai müeyyide lazım gelirdi.
Bunların hiç biri gerçekleşmedi. Ne siyasi ne de askeri makamlar, işlenen bu cinayet ile ilgili özür dilemedi. Olayın aydınlatılmak istenmesi, özrün geciktirilmesine delil olamazdı. Çünkü olayın yanlışlıkla mı yoksa kasıtlı mı işlenmiş olması, neticeyi çok fazla değiştirmeyecek. Sonuçta 35 can yok edilmişti. Olayın aydınlatılması neyi değiştirecek? Özür dilemeyi gerektirmeyecek bir bilgi ve belge mi çıkacak? Yanlışlıkla da olsa, kasıtlı da olsa özür kaçınılmazdır. Eğer kasıt varsa, mukassırların tümünün ifşa edilmesi ve en ağır cezaya çarptırılması gerekecek. Özrün ötesinde yapılması gereken şeyler olacak.
Bizim topraklar, kendi vatandaşını öldüren, korkutan, ürküten bir devlet geleneğine sahiptir. Dağda veya cezaevinde işkencede öldürülen evlatlarının cenazesini almaya çekinen anne-babaların korkularını televizyonda övünerek anlatan generallerin olduğu militarist bir devlet geleneğine sahibiz. Vatandaşın devletten dehşete düşmesi bir marifet sayılıyor.
Bu kibir ne Tayyip Erdoğan'a yakışıyor ne de son yıllarda yaşanan değişim süreciyle bağdaşıyor.
Şırnak-Uludere-Roboski olayı bir dönüm noktası olabilir. Bu olayın tüm yönleriyle aydınlatılıp gereğinin yapılması, aydınlık günlerin ve karartılması da karanlık günlerin habercisi olabilir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.