1. YAZARLAR

  2. Cafer SOLGUN

  3. Dersim hâlâ kanıyor
Cafer SOLGUN

Cafer SOLGUN

Yazarın Tüm Yazıları >

Dersim hâlâ kanıyor

A+A-

 Dünya Ana, 1997 yılında hayatını kaybetmeden önce 38’e dair yaşadıklarını kaydeden sanatçıMetin Kahraman’ın kendisine uzattığı mikrofona şunları söylemişti:

“Biz cenneti de gördük cehennemi de... Daha dün gibi aklımda çocukluğum. Yediğimiz ekmek de içtiğimiz su da tertemizdi. Havada gül kokusu vardı o zamanlar. Ne zaman ki terk etti bizi peygamberleri başka olsa da o güzel insanlar... Ne zaman ki çocuklar süngülendi ve ben kör olası gözlerimle gördüm... Ne zaman ki sürüldük o diyar-û jar ülkesinden, dilini bilmediğimiz bu yaban ellere... İşte o zaman başladı bizim için cehennem. Şimdi bu yanası İstanbul'da beton duvarlar arasında kimse duymaz sesimi. Bazen çıkıyorum şu Kartal'ın tepesine, geceleri ayla konuşuyorum. Ne yapayım ki? Soruyorum ona: Ey asme! Nereye gidiyor bu dünya?”

Dünya Ana’nın naçar yakarışından yıllar sonra Dersim, bir anda Türkiye’nin en çok tartışılan gündemi oldu. Dersim, ilk defa siyasilerin polemiklerine konu olurken, medya ve kamuoyu uzun süre Dersim’de ne olduğunu tartıştı. Dersim’e dair bilgisi resmî tarihin yazdıklarından ibaret olanlar ile Dersim’in “ne” olduğunu dahi bilmeyenler, büyük şaşkınlık yaşadı, sarsıldı. Dersim’e “Dersim”, 38’e “katliam” dendi ve hatta Dersim 38 için devlet adına özür bile dilendi...

Tartışmalar, polemikler hiç kuşkusuz kamuoyunun Dersim gerçekleriyle yüzleşmesine ister istemez katkı sağladığı için olumlu olmuştur. Ne var ki “yüzleşme”, beraberinde taşımak gereken bir sorumluluk demektir. Meseleye devlet, siyasi iktidar ve bir bütün olarak siyasiler açısından baktığımızda bu sorumluluğun gerekleri halen yerine getirilmemiştir. Örneğin Dersim’in adı hâlâ “Tunceli”dir... Ve hâlâ Seyit Rıza ve arkadaşlarının asılarak öldürüldükten sonra cesetlerine ne yapıldığı açıklanmamıştır...

Yüzleşme sorunlarımızın gündelik siyasi polemiklerin konusu olarak kullanılması, bu sorunların anlam ve içeriğinin yeterince kavranmadığının göstergesi olmaktadır. Dersim 38 bunun en bariz örneği.

Öncelikle Dersim 38’i “kendi başına” bir olay olarak görmek son derece yüzeysel, yanlış ve yanıltıcı bir yaklaşımdır. Dersim 38, etnik, dinî, kültürel bakımdan çeşitliliğiyle değerli Türkiye toplumuna reva görülen “toplumsal mühendislik” dayatmasının en kanlı operasyonudur. Bu gerçeği bir kenara koyarak Dersim gerçeği doğru anlaşılamaz...

Munzur, 38’den bu yana acıyla çağlamaktadır.

Denir ki, uçurumlardan kendini Munzur’a bırakan genç kızlarımızı Dersim’in koruyucu melekleri sarmıştır kollarına...

Denir ki, Dersim’in evliyaları 38’in acısını taşımaktan yorgun düşmüştür...

Denir ki, 38 insanlığımıza tutulan bir aynadır ve gözlerimizi kapadıkça kanamaktadır...

***

Yukarıdaki satırları, “Dersim... Dersim... Yüzleşmezsek Hiçbir Şey Geçmiş Olmuyor” adlı kitabımın gözden geçirilmiş 5. Baskısına (TİMAŞ, Ekim 2014) yazdığım önsözden aldım. Okurun ilgisine teşekkür ediyorum.

Seyit Rıza ve altı arkadaşının 1937 yılında 14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan bir gece vakti Elazığ Buğday Meydanı’nda asılarak öldürülmelerinin üzerinden 77 yıl geçti. “Seyitlerimizin cesetlerine ne yaptınız” diye sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Anılarına saygıyla...

cafersolgun@gmail.com

Twitter: @CaferSolgun

Önceki ve Sonraki Yazılar