1. YAZARLAR

  2. M. Latif YILDIZ

  3. Demokrasi ve Barış Konferansı
M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

sorgu / yuksekovahaber
Yazarın Tüm Yazıları >

Demokrasi ve Barış Konferansı

A+A-

            Halkın Demokrasi Partisinin organize ettiği; çağrıcıları Yaşar Kemal, Tarık Ziya Ekinci, Vedat Türkali, Orhan Pamuk, Murathan Mungan, Rakel Ding, Gençay Gürsoy ve Arif Sağ gibi isimlerin yaptığı “Demokrasi ve Barış Konferansının” ilk ayağı 25 – 26 Mayıs’ta Ankara’da yapıldı. Farklı düşüncede 300’ü aşkın sivil toplum örgüt yöneticisi, aydın, siyasi parti yöneticisi, yazar, akademisyen, sanatçı, aktivist, sendikacı ve halk katıldı.

            Delege sıfatıyla aralarında bulunduğum Konferansta özgürlük, demokrasi, eşitlik adına tarihi süreçte savaşla geçen 30 yılın yerine yeni bir gelecek inşa etmek adına son derece önemli, içeriği dolu ve kapsamlı bir konferans gerçekleşti.

            İlk gün sabah oturumunda 300’ü aşkın delege katılınca oturulacak yer bulunmadı. ilk oturumda ağırlıklı insan haklarına hasret özelde Kürd, genelde Türk toplumunun demokrasi eksikliği yüzünden yakın tarihimizde yaşanan acıların belirgin sebebinin demokrasi ve eşit yurttaşlıktan kaynaklandığı dile getirildi.

            Yakalanan süreçte “barış ve demokrasinin” aksamadan devamı için Türkiye’de yaşayan her etnik, dini, kültürel halkların bir arada yaşaması ve insani haklarına saygı için duyarlı bir toplumun ve hukukun nasıl oluşturulacağı üzerinde duruldu.

            Bu arada yapılacak yeni anayasada kültür, kimlik, din, inanç cinsiyet farklılıkların güvence altına alınması ve insan haklarına dayanan demokrasinin evrensel ölçütlerde olması; yargı sisteminin insan hakları ve demokratik hukuk ilkelerine uygun yapılması ele alındı.

            Söz konusu taleplerin yerine getirilmesi için güçlü bir toplumsal baskıya gereksinim duyulduğu, bunun için ilki Ankara’da yapılan toplantının 2. Diyarbakır, 3.si Irak Kürdistanı Hewler ve sonuncusu da Brüksel’de yapılacağı ifade edildi.

            25 Mayıs Cumartesi günü yapılan birinci gün toplantının öğleden sonra olan bölümü 3 başlıkta 3 paralel toplantı halinde gerçekleşti.

            1. gurubun başlığı; “Hakikat, Yüzleşme ve Adalet” adını taşıyordu. Bu toplantıda; neler yaşadık, nasıl yüzleşeceğiz? Hakikat ve yüzleşme alanında çözüm önerileri nelerdir? Bu alanda yapılmış resmi ve resmi olmayan çalışmalar nelerdir? Bundan sonra neler yapılabilir?

            “Hukuk, Yol Temizliği ve Yeni Anayasa” başlıklı 2. grup toplantıda ise; Yol temizliği için belirlenen talepler nelerdir? Yol temizliği için ne gibi çalışmalar bu güne kadar yapıldı? Yol temizliği ve demokratikleşmek için yapılması gereken yasal değişiklikler hangileridir? Anayasa çalışmalarında gelinen nokta nedir? Eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplumsal sözleşme için neler yapılabilir konularını kapsıyordu.

            Söz konusu 2 toplantıda olmadığım için nasıl bir performans, nasıl bir atmosferde ve ne tür öneriler dile getirildi bilmiyorum. Medyaya yansıdığında hep birlikte öğreneceğiz.

            “Müzakere Sürecinde Barışın Toplumsallaştırılması ve Demokratik Siyaset” olan 3. salondaki toplantıyı izlemeyi tercih ettim. Tercihimde hata yapmışım. Yanlış anlamayın son derece önemli ve geçtiğimiz tarihi sürece en uygun düşen başlık bu olduğu için tercih ettim.

            Zira bu salonda barışın toplumsallaşması için neler yapılabilir? Ortak ve demokratik geleceğimiz nasıl kurulabilir? Barışı nasıl kapsayıcı ve sürdürülebilir kılarız? Akil insanlar ve Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu çalışmaları hangi aşamada? Demokratik yeniden yapılanma sürecinde toplumsal mücadelenin örgütlenmesi için neler yapılabilir? En önemlisi konferansın çalışmalarını kalıcı kılmak için nasıl sürdürebiliriz konuları gibi ilginç çareler, yollar, projeler önerecek nitelikte başlıklardı.

            Üzülerek belirtmek isterim ki salonda özellikle meslektaşım moderatör Evrensel gazetesi yazarı Ender İmrek’in hatalı yönetiminden kaynaklanan olumsuzluklar yaşandı. Yüzü aşkın delege konuşmak isteyince ve konuşmalara süre kısıtlamasına gidilmeyince zaman yetmedi. Bir de başvuru sırasına değil de tanıdık keyfiyeti devreye girince bazı Sivil Toplum Kuruluşların temsilcileri; önemli sayıda yönetici ve toplumun saygın bazı isimlerine yer verilmemesi ya da en sona bırakılmaları divan ve moderatörün tepki görmesine yol açtı.

            Söz konusu salonda göze çarpan 2. önemli eksiklik ise barışın toplumsallaşması için neler yapılabilirden tutun;  Ortak ve demokratik geleceğimiz nasıl kurulabiliriz; barışı nasıl kapsayıcı ve sürdürülebilir kılarız? Gibi çok önemli konularda yol haritası olacak yöntem, proje, strateji sunmak yerine (birkaç delege hariç) bir çoğu temsil ettiği kurumu, STÖ ya da süreci, yapılanların tarihçesine veya şahsi çalışmalarını öne çıkarınca maksat hasıl olmadı.

            Çok şükür ki 2. gün yapılan toplantıda ilk gün karşılaşılan bariz hatalar olmadı. 2. gün forum şeklinde yapılan toplantıda barışın kapsayıcı ve sürekli olması için neler yapmalı konusu dile getirilince baştan beri arzuladığım beklentileri karşıladı.

Çünkü ele geçen tarihi fırsatın heba edilmemeliydi. Zira demokratikleşme, barış ve yeni bir anayasanın gerçekleşmesi için Türkiye, Suriye, Irak ve Avrupa’yı kapsayan süreklilik arz eden güçlü sivil bir örgütlülüğe mutlak gereklilik vardır.

Zira 76 milyona ulaşan toplumsal bir örgüt ile beklentileri tabandan gelen zorlama ile gerçekleşirdi. Böyle bir örgütlülüğün kuracağı komiteler ile beklenen hedef ancak yakalanırdı. Böylesi bir örgütlülük halk ile devlet; halkla hükümet arasında köprü vazifesi görürdü.

2. Günde özellikle konferans sonrası çalışmaların konusunda endişelerini dile getiren Ayhan Bilgen’in benimde katıldığım endişesine Sabahat Tuncel’in komisyonlar aracılığı ile kurumlaşan bir çalışma yapılacağı ifadesi; Sırrı Süreyya Önder’in de konuya açıklık getirmesi bir nebze olsun benim gibi düşünen delegeleri biraz olsun rahatlattı.

Konferansın divan başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy tarafından okunan sonuç bildirgesinin dil açısından redaksiyona muhtaç olması ve bazı ifadelerde uzlaşma sağlanmaması üzerine, sonuç bildirgesinin Pazartesi (bugün) açıklanması kararlaştırıldı.

Konferansın en renkli ve coşkulu anı ise sonuç bildirisinin beklendiği boşlukta Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın salondaki kameraları kapatarak söylediği “Ez Ji xew rabum” (ben rüyadan uyandım) ile başlayan Cigerxwin’in Gülfiroş şiirinden bestelenen Kürdçe şarkı oldu. Milletvekili Ata’nın narin görüntüsüne rağmen cesaretini, çevikliğini, yurtseverliğini çok iyi biliyordum da; doğrusu bu kadar güzel bir sesi olduğunu bilmiyordum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.