1. YAZARLAR

  2. Muhammed Taha Uğurlu

  3. DEMOKLES’İN KILICI!
Muhammed Taha Uğurlu

Muhammed Taha Uğurlu

Yazarın Tüm Yazıları >

DEMOKLES’İN KILICI!

A+A-

 

 

Dünya yüzeyinde yüzyıllar boyunca birçok yönetim şekli uygulanmıştır. Bu yönetim biçimleri, her ne kadar insanların ihtiyaçlarına binaen oluşmuşsa da çoğu kez amaçlarının dışında kullanılmıştır. Bunun nedenleri arasında yönetimde söz sahibi olan kişilerin arzularından sıyrılamayıp yönetimi halka göre değil de kendilerine göre biçimlendirmeleri vardır. Eski tarihi dönemlerdeki aristokrasi, monarşi, plütokrasi vb. gibi yönetim şekilleri buna örnektir. Günümüzde de buna benzer yönetim şekilleri mevcuttur. Bütün Müslüman’ları yakından ilgilendiren Suudi Arabistan devletinin yönetim şekli de bir zümreye kurban edilmiştir. Yeni dünya düzeninin oluşturulmaya başlandığı 20. Yüzyılda batılı emperyalistler eliyle yönetime getirilen Suudi aile, oluşturulduğu zamandan itibaren bütün varlığıyla Batılı devletlerin hizmetinde bulunmuştur. En son yaşanan olaylarda da bunu bir kez daha hatırlamış olduk. Sözüm ona dünya barışını ayakta tutan(!) ABD’nin, Suudi Arabistan’a son ziyaretiyle birlikte zaten tetikte olan Sünni-Şii çatışması bir kez daha alevlenmiş oldu. Bu alevlenme, birçok İslâm devletinin Katar’ı yalnızlaştırması, İran ve Türkiye’nin Katar’dan yana tavır almasıyla birlikte farklı bir noktaya gelerek İslâm dünyasının daha kötü bir duruma gelmesine zemin hazırladı. İşte bu olaylar, yönetim işinin gerek yönetenler, gerek ülke halkı, gerekse bütün dünya için tavana ince bir iplikle asılmış ağır bir kılıcın tehlikesini göstermektedir.

Dünya yüzeyindeki her ülkede birçok düşünce tarzı mevcuttur. Kimi düşünce Marksizm olur, kimi Dindarlık olur, kimi de Milliyetçilik olur. Bundan dolayı yönetime gelen iktidarın ideolojik düşüncesi ne olursa olsun ülke içerisindeki her etnik gruba da her farklı düşünceye de aynı yaklaşımı ve adaleti göstermesi gerekir. Kişinin ideolojisine bakılmadan işi ehline vermek adaleti sağlamaya yönelik atılan bir adımdır. Buna Kur’an perspektifinden bakarsak yüce Allah şöyle buyuruyor: “Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah bununla size, ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” Nisa 58. Sadece Kur’an perspektifiyle değil gayrimüslim olan diğer ülkelerde de ülke düzeninin sağlanması adaletli yönetim ve işi ehline vermeyle gerçekleşir.

Günümüz dünya toplumları son yüzyıllarda getirdikleri sistemlerle insanlar için hak ve özgürlükleri ön plana tutmaya çalışmışlardır. Fakat çoğu kez bu sistemler, insanların isteklerine kulak vermek yerine kendi çıkarlarına alet olmuştur. Buna en uygun örneklerden birisi de 20. Yüzyılın ilk yarısında toplumsal eşitliği hedefleyerek kurulan SSCB’nin daha sonra binlerce insanın katledilmesiyle sonuçlanan yönetim anlayışı gösterilebilir. Sovyetlerden başka ABD ve diğer Batılı devletlerin barışı yaymak için insanları yönetimleri altına almaları bir anlamda işgal etmeleri ve sömürmeleri de bunlara örnek gösterilebilir. Bu işgalci anlayış, eşitlik, barış, demokrasi söylemleri ile insanları kandırıp onları kendi uydurdukları sistemlere alet etmişlerdir. Bununla da yetinmeyip İslâm’ı terör dini ve çağdışı olarak niteleyip her türlü lekeyi atmayı da uygun görmüşlerdir. Oysaki İslâm’da şiddet ve adaletsizlik söz konusu değildir. Bunu söylediğimiz vakit Kur’an’dan bazı ayetleri cımbızlayarak bize delil sunmaya çalışırlar. Gerçeği önlerine koyduğumuz vakit ise bu sefer Kur’an’ın insan ürünü olduğunu iddia edip alay ederler oysaki Kur’an’ın getirdiği hukuku ve adaleti hiçbir zaman uygulamamışlar ve kendi uydurdukları sistem içerisinde boğulmaktadırlar. Bu sadece gayrimüslim topluluklar için geçerli değil, günümüz mezhepçi ve faşist düşünen bununla birlikte Müslüman geçinen insanlar için de geçerlidir. Onlar için Kur’an yeterli değildir. Rivayet kültürüne dayanan bir dini benimserler ve o rivayetleri kullanarak kendilerine uygun bir din yaratırlar. Kur’an’ı değiştiremeyecekleri için kendi uydurdukları sözleri Peygamber’e isnat ederek dini de çıkarları için kullanırlar. Bundan dolayı Muttakilere çok fazla iş düşmektedir. Özellikle insanlar arasında olan adaletsizliğe karşı Kur’an’ın getirdiği adalet ve eşitlik anlayışını savunmak gerekir. Bunun için Müminlerin çok okuması ve kendi iradelerini beşeri otoritere bırakmaması gerekir. Müslüman, eleştirel düşünceye sahip olup, mücadeleye aç olmalıdır. Özgür olup özgürlüğü savunmalıdır. Yönetimde insan ayrımı yapmamalıdır. Herkesin hakkını gözetmelidir!

“Yasa önünde nöbet tutan bir bekçi vardır. Taşralı bir adam bir gün ona gelip yasaya girme izni ister. Ancak bekçi, o anda izin veremeyeceğini söyler. Adam düşünür ve daha sonra girip giremeyeceğini sorar. Belki der bekçi, ama şimdi olmaz. Bekçi her zamanki gibi açık duran kapının önünden çekilir ve adam içeri bakmak için eğilir. Bunu gören bekçi güler ve şöyle der: ‘Madem ki girmeyi bu kadar çok istiyorsun, beni aşarak içeri girmeyi bir dene bakalım. Ama bil ki ben güçlüyüm. Üstelik bekçilerin en küçüğüyüm. Her bir salonun girişinde gitgide daha güçlü bekçilere rastlayacaksın. Üçüncüsünden itibaren onların görüntüsüne ben bile katlanamıyorum.’ Taşralı adam bunca zorluk çıkacağını beklememiştir. Yasanın herkese her zaman açık olduğunu sanmıştır. Franz Kafka/Dava

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum