1. YAZARLAR

  2. Markar ESAYAN

  3. Çözüm Süreci'nin Gezi ve 17-25 Aralık krizi
Markar ESAYAN

Markar ESAYAN

Serbestiyet
Yazarın Tüm Yazıları >

Çözüm Süreci'nin Gezi ve 17-25 Aralık krizi

A+A-

 Kendilerini en rahat hissettikleri yuvalardan birisi olan T24 sitesinde Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk'un 'Kobanê'den sonra çözüm süreci ve AKP'nin tükenişi' adlı yazısını okurken, 'Kürt halkı siyasetçiden yana ne kadar talihsiz' diye düşündüm. Bu tabii sadece bir Aysel Tuğluk meselesi değil. Mekanizma öyle kurulmuş ki, başka türlü bir 'siyasetçi' modeli ortaya çıkmıyor, çıkamıyor. Bunda örgütün sert Stalinist çizgisi, ahlaki özerkleşme, militan laiklik ve şiddet egemen geçmişinin ciddi etkisi var.

Öcalan'ın 'Örgütü siyasete adapte etmekte başarılı olamadım' yakınmasının nedenini anlıyorsunuz…

Tarihin en büyük barış fırsatı yakalanmışken, Kürt siyasetinde Öcalan'a denk düşecek şekilde bir HDP'li siyasetçi çıkıp da ilaç için yük almadı şu süreçte. Mutlaka Çözüm Süreci'nin başlamasında kritik öneme sahip açıklamayı yapan Leyla Zana gibi yalnızlaştırılır, itibar sızlaştırılırdı ama, halktan büyük bir teveccüh görür, etkili bir çatlak açardı; olmadı.

Yazı üzerinden adım adım gidelim.

'I- Radikal dinci gruplar öteden beri bölge devletlerinin sol muhalefeti ve seküler gelişmeleri bastırma aracı olarak kullanılan yedek rezervidirler.

II- İktisadi ve siyasal yozlaşma ve yoksunluk durumunda statükonun yan ürünü olarak çoğaltılan bu gruplar, emperyal güçler ve bölge güçleri tarafından 'oyun kurmak' için kullanılırlar.

III- Bölgenin gerici güçleri ile bu radikal güçler arasında inanç, ideoloji, dil, nihai amaç ve sosyalite bakımından pek bir fark yoktur.

IV- IŞİD yukarıdaki çerçeveye bağlı olarak, yıllara dayanan ilişkiler sonucu Davutoğlu/Erdoğan çizgisi tarafından Ortadoğu'da 'oyun kurucu ülke olmak' stratejisinin bir gereği olarak sahaya sürüldü.

V- IŞİD, Suriye'nin işgali ve Kürt kantonlarının etkisizleştirilmesi amacına ulaşıldığı anda devre dışına sürülür ve Anadolu'da 'insani yardım kuruluşu' olarak hayatına devam eder.

VI- IŞİD'in başarısız olması durumunda bizzat hamileri, yani AKP en aktif haliyle devreye girer.

VII- Uluslararası güçler nezdinde AKP çizgisi tüm yüzleri ile deşifre edildi ve önemli oranda IŞİD'le aynı çizgi olduğu da çeşitli biçimlerde ifade edildi. (…) Dünya güçleri daha yüksek sesle 'ne yaptığınızı biliyoruz' dediler.'

Yazı radikal örgütlerin sol ve laikler hedeflenerek yaratıldığını söylüyor. Yani toplumsal, yerel ve tarihsel dinamiklerin hiçbir anlamı yok. Radikal pozitivizmin en köhne hali… Oysa Taliban-El Kaide ve IŞİD meselesinin birbirinden koparılamaz bir süreç olduğunu, 1978 yılında Jimmy Carter'ın SSCB'yi yıkmak için Taliban'ı desteklemeye başladığını bizzat danışmanı Brezizinski'nin itiraflarından biliyoruz. SSCB yıkıldıktan sonra da aynı örgüt Ortadoğu'yu işgal etmek için kullanıldı. Bu işgalleri de, tıpkı Mısır darbesinde olduğu gibi yerel sol, laikler ve liberaller destekledi.

İkinci maddede Tuğluk bu konuya atlıyor ve emperyal güçlerin radikalleri kullanacağını teslim ediyor. Ama devamında IŞİD'i AK Parti'nin kurduğunu, zaten IŞİD ile gerici sosyolojinin aynı olduğunu, uluslararası (Emperyal güçler birden uluslararası oluveriyor burada) güçlerin de AK Parti'nin oyununu ortaya çıkardığını iddia ediyor.

PKK'nın en nihayetinde Marksist-Leninist bir örgüt olarak emperyalizmle barışmasına, onu temize çıkarmasına memnun olmak lazım. Emperyal güçlerin ne kadar hayırlı işler yaptığını, tüm Ortadoğu'yu şekillendiren, örgütler kurup istediği gibi yönlendirenin emperyaller değil, AK Parti hükümeti ya da son elli yılda ölen milyonlarca Ortadoğulu'nun olduğunu da Tuğluk'tan öğrenmiş oluyoruz böylelikle.

Acaba emperyalizmle bu ani yakınlaşmayı, Rojava'da emperyal taktiklerin taklit edilmesine mi, yoksa ABD ziyaretlerine mi borçlular? Onlarca muhalif Kürt grubun şiddetle bastırılmasına, on binlerce Kürdün Irak Kür- distan'ına sürülmesine başka hangi isim verilebilir bilemedim. Ya da bir PKK Kuzey Kore'si karşılığında Çözüm Süreci'ni hedef almanın ismini…

Zaten IŞİD başarısız olursa Türkiye içine alınıp STK statüsünde hayatına devam edermiş. Herhalde burada Hüda-Par'ın aklımıza düşmesi gerekiyor. Açıkça yazılamamış, malum 6-7 Ekim'de kimin ne yaptığı hala hafızalarda taze.

Bu tarzı, paralel yapının her herzeyi yiyip, kendi yöntemlerini hükümete yansıtmalarından hatırlıyorum. Tuğluk, bu kadar hassas bir süreçte, aklıselimle davranmak, çözüm üretmek yerine, IŞİD'i hükümetin yarattığını, zaten IŞİD zihniyeti ile bir farklarının olmadığını söyleyip, ABD güzellemesi yaptıktan sonra, 'AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır. Zira, IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır' diyor.

'Devletin geleceğini düşünenler', hem de hızla… Kim ki onlar?

Türkiye'de diktatörlük vardır ve Çözüm Süreci ile Kürtler gericiliğe tutamak olmaktan vazgeçmelidir de dedikten sonra 'Kesinlikle Barış Süreci'ni bitirmekten söz etmiyorum' diyebiliyor.

Yazı en nihayetinde şunu söylüyor beyaz Türk ve Kürtlere: AK Parti eşittir IŞİD… Bunlarla barış olmaz, biz hükümetle 'köprüleri atıp', beyaz Türklerle anlaşalım.

Yazıda tek bir kez bile Öcalan adı geçmiyor. Böylelikle Öcalan'ın Kobani üzerinden yaptığı uyarının anlamını kavrayabiliyoruz.

Enseyi karartmaya gerek yok. Gezi krizi (laik fay hattı), 17-25 Aralık Darbesi (Paralel Yapı Fayı) şerlerinden hayır doğması gibi, Kürt sorununda da kaçınılmaz komplikasyonlarla yüzleşiyoruz. Barış bunların aşılmasıyla gelecek. Kürtler de layık oldukları siyasetçilerin önünü böylelikle açacaklar.

Tuğluk ve benzerlerine süreçte gerekli olan diyalektiği bizlere bu kadar çarpıcı şekilde sundukları için teşekkür etmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.