
Çözüm süreci her zaman mümkündür!
Türkiye’de Mart 2019’da gerçekleşecek yerel seçimler öncesi partiler, bir yandan yeni seçim stratejileri oluştururken diğer yandan da yeni ittifak arayışları içerisinde. AKP ve MHP, ittifakı, yerel seçimlerde de sürdürme kararı alırken muhalefet de yeni ittifak yolları arıyor. Diğer yandan HDP, parlamento dışında olan Kürd siyasi partileri ile ittifak planlıyor.
New York Şehir Üniversitesi bünyesindeki John Jay Collece (City University of New York –CUNY) Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Mücahit Bilici; Önümüzdeki yerel seçimlerin Türkiye siyasetini ne yönde etkileyeceği, HDP ve Kürd seçmenin durumu ve Kürd partileri arasındaki ittifak arayışlarına ilişkim IMPNews’e değerlendirmelerde bulundu.
Seçimler öncesinde cılız da olsa yeniden seslendirilen ‘çözüm sürecinin başlama ihtimalinin de her zaman olduğunu’ ifade eden Bilici bunun ‘Erdoğan’ın iktidar denkleminde bir girdi haline geldiğinde’ mümkün olabileceğini söylüyor. ‘Peki bu ihtimal bugün var mıdır’ sorusunu; ‘Bence vardır ama zayıftır’ diye yanıtlıyor.
Sosyolog Mücahit Bilici, “Kürdçe’nin bir mesele olarak HDP’ye belirmesi ve bu çerçevede diğer Kürd partileri ile bir araya gelinmesi çok olumlu bir adımdır.” dedi.
‘Yerel seçimlerde radikal bir değişiklik beklemiyorum’
Önümüzdeki yerel seçimlere dair Türkiye siyasetinde radikal bir değişiklik beklemediğini kaydeden Mücahit Bilici; “AKP’nin oylarında dikkate değer bir düşüş olacağını ve bu haliyle siyasette değişime dair ümitlere kapı aralayacağını ancak bunun mevcut iktidarın hegemonyasını sarsabilecek bir büyüklükte olmayacağını tahmin ediyorum. Bunun çeşitli sebepleri var. Bir tanesi de demokratik sürece olan inancın zayıflamasıdır. Bu, güç temerküzünden kaynaklanan adalet ve şeffaflık kaybından kaynaklanan bir zayıflamadır.” dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HDP’li belediyeleri kastederek, “Bu seçimlerde, teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkarsa, kayyum tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz.” ifadesine de değinen Mücahit Bilici şöyle diyor: “Mevcut iktidar bir süredir HDP’yi (ve bütün bir muhalefeti) olağanüstü hal ve kriminalizasyon kıskacında köşeye sıkıştırmış bulunuyor. Geçmişte seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanmasının üstüne yeni seçilecek belediye başkanlarının da kayyum tayinleri yoluyla hükümsüz kalacağı bir durum olacaksa, insan haklı olarak sorar: seçimin o bölgedeki insanlar açısından anlamı nedir? Sonucu hükümsüz seçimlerle görüntüsü muhafaza edilen işlevsiz bir demokrasi var demektir. Bu durumun mesela HDP için ne kadar büyük bir sorun olduğunu kestirmek zor. Çünkü şimdiye kadar HDP’de Türkiyelilik söylemi dolayısıyla ne devletten veya devletin meşruiyet kelepçesinden kendisini çıkartabiliyor ne de silahlı Kürd hareketi ile arasındaki mesafeyi bununla uyumlu hale getirmeyi başarabiliyor. Müphem siyaset, politik meşruiyet krizine hep açık kapı bırakıyor.”
Kayyum tehdidinin siyasete devlet eliyle müdahale olduğu ve demokratik temsil duygusunu yaraladığını da ifade eden Bilici; “Seçmenin bundan memnun olması mümkün değil. Bundan memnun olmayan Kürd seçmenin bir daha hendek gibi akıldışılıklarla muhatap olmak istemeyeceğini de hatırlamak gerekir” diyor.
‘Çözüm sürecinin başlama ihtimali vardır’
AKP'nin her zaman değişmeye açık, en hesapçı, en kıvrak siyasi oluşum olduğunu söyleyen sosyolog Mücahit Bilici, AKP’nin Kürd oylarını kazanabilmek adına bazı siyasi hamleler görülebileceğini ifade ediyor: “Bu sebeple bazı hamleler beklemek mümkün. Belki yeni bir barış sürecinin kendisi değil ama ihtimali piyasaya sürülerek secim öncesi Kürdlerin gönlünü kazanma veya meşgul tutma girişimleri olabilir. Ama toplamda AKP ile MHP birbirlerine muhtaç haldeler. Çözüm sürecinin başlama ihtimali bence her zaman vardır. Ama bir şartla: Erdoğan’ın iktidar denkleminde bir girdi haline geldiğinde. Peki bu ihtimal bugün var mıdır? Bence vardır ama zayıftır. Türk milliyetçiliği ve Türkçü bir dindarlıkla akil ve kalpleri işgal altında tutulan kitlelerin yeni bir viraj ve yeniden yükleme söz konusu olacaksa daha geniş bir zamana ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca, mevcut şartlarda Kürdler veya Barış Süreci MHP’den daha değerli bir alternatif konumunda değildir. Bu yüzden zayıftır. Ama olma ihtimalini hiç yabana atmamalı.”
‘Kürd partiler arasındaki ittifak olumlu’
Kürd partileri arasındaki ittifak görüşmelerini olumlu bir adım olarak değerlendiren Bilici bu konuda şu değerlendirmede bulunuyor: “Bunu bölgesel bir dayanışma olmaktan öte bir ağırlığı yok ve Türkiyelilik ilkesine göre siyasetini belirleyen HDP’de fazla bir karşılığının olmaması da bundan. Sembolik olarak önemli ancak HDP’nin hegomonik olan post-Kürd vizyonu ile bu partilerin fazlaca milli pozisyonları arasında sınırlı bir ortak zemin bulunuyor. Seçimlere yönelik gecikmiş bir jest de olsa Kürdçe’nin bir mesele olarak HDP’ye belirmesi ve bu çerçevede diğer Kürd partileri ile bir araya gelinmesi çok olumlu bir adımdır.”
Evrenselci ideolojiler üzerinden Kürdlerin esas sorunlarına yüz çevirdiği bunu bir öncelik olarak almak istemediğine de değinen Bilici; “Bugün Kürdlerin, Kürd kimliğinden kaynaklanan ve tamiri Kürd kimliğinin tanınması ve siyasetin nesnesi haline getirilmesi ile mümkün olacak ihtiyaç ve problemleri var” ifade ediyor.
‘Evrenselci ideolojiler Kürdlerin ihtiyacı için engel’
Evrenselci ideolojilerin Kürdlerin kendi ihtiyaçlarını gidermede sağlıklı düşünmelerine engel haline geldiğine inanan Bilici, bu konudaki yetersizliği bu ideolojilerde değil, bunları kendi ihtiyaçlarına göre alma yetkinliği gösteremeyen Kürd siyasetinde aramak gerektiğini ifade ederek şöyle diyor: “Elbette ki bu lüks ideolojik icatlar halk tabanından kaynaklanmayıp yukarıdan geliyor. Demokratik meşruiyet sorunu zaten var ama bari pragmatik bir kazanımı olsa. Bugün Kürdlerin Kürd kimliğinden kaynaklanan ve tamiri Kürd kimliğinin tanınması ve siyasetin nesnesi haline getirilmesi ile mümkün olacak ihtiyaç ve problemleri var. Mesela, Kürdçe’nin tanınması ve resmiyet kazanması gibi. Kürd siyasetinin evrenselci ideolojileri çocukça benimsemesinden dolayı bu tür temel ihtiyaçlara eğilemediğini, Kürdlerin öncelikli ihtiyaç gündeminden yabancılaştığını anlatmaya calıştım. Kim evrenselci olmak istemez? Ama önce yerde bir yerin, bir dilin olmalı. Kendi olma imkânı olmayanın evrenselliği fazilet değil belki çaresizliğine bir tesellidir. Kendi olmayı başaranın evrenselliği gerçek bir evrenselliktir. Bu konuları ben kısmen “Hamal Kürd” adlı kitabımda ele aldım. Kürd siyasetinin eleştiren ama başka perspektiflerden eleştiren başka yazılar da çıktı o aralarda. Bunlardan rahatsız olan kimi yüzeysel yorumlar benim itirazımı da milliyetçilik torbasına koyma kolaycılığına kaçtılar. Maalesef dişe dokunur bir tartışma da olmadı. Çünkü insanlar fikren hür değil. Parti-örgüt savunma refleksleri, şablon mazeretler bu tür bir konuyu ele almaya çok müsaade etmiyor. Feministler evrenselciliğin bir tür “stratejik özcülük” ile eleştirdiğinde kimse onlara milliyetçi demiyor. Su kadarını söyleyeyim: Herhangi bir şey olabilmen için once “hür” olman lazım. Hür olmadıktan sonra cennet bile bulsan en fazla melek olursun, insan değil.”
Kaynak:imp-news.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.