1. YAZARLAR

  2. Mithat Sancar

  3. Çözüm süreci: Fiili mutabakatlardan kurumsal işleyişe geçme vakti
Mithat Sancar

Mithat Sancar

Basnews
Yazarın Tüm Yazıları >

Çözüm süreci: Fiili mutabakatlardan kurumsal işleyişe geçme vakti

A+A-
Çözüm sürecinde yine birbiriyle çelişen gelişmeler yaşanıyor. Bir yanda, süreçte en ileri düzeye gelindiğine dair açıklamalar; diğer yanda, yeniden çatışmalı ortama dönülmekte olduğu izlenimi uyandıran olaylar.
 
HDP heyetinin, 15 Ağustos’taki İmralı ziyaretinden sonra verdiği ilk bilgiler, Öcalan’ın sürece bakışına dair son derece olumlu bir tablo ortaya koyuyor. En uzun ve ayrıntılı görüşmelerden birinin gerçekleştiğini vurgulayan heyet üyelerinin Öcalan’dan aktardıkları şu cümle, durumu tereddüde yer bırakmayacak şekilde özetliyor: '30 yıllık savaş büyük bir demokratik müzakereyle sonuçlanma aşamasında…' 
 
Çerçeve Yasa diye bilinen düzenlemeden sonra “diyalog” aşamasından “müzakere” dönemine girildiğini belirten Öcalan, yeni dönemde 'Demokratik Türkiye' ve 'Demokratik Cumhuriyet' olgusunun artık bir ütopya olmaktan çıktığını söylüyor. Bu sözler, Ortadoğu’daki gelişmelere ilişkin değerlendirmeleriyle birlikte alındığında, Öcalan’ın çözüm sürecinin Türkiye ve Ortadoğu’yla ilgili genel tasavvuruna uygun bir şekilde yürüyeceğine dair güçlü bir iyimserlik içinde olduğunu gösteriyor. Ancak bu iyimserliğin boşa çıkmaması için neler yapılması gerektiğini, özellikle hükümete düşen yükümlülükleri de hatırlatıyor.
 
Yaklaşık aynı esnada, hükümetin çözüm sürecinden sorumlu üyesi Beşir Atalay da, bu tabloyu teyit eden açıklamalar yaptı. Bunlar arasında en dikkat çekici olanları, görüşmelerin daha Kürt siyasi hareketinin Kandil ve Avrupa gibi merkezlerini kapsayacak şekilde, daha fazla katılımla ve daha sistemli bir biçimde yürütüleceği ve “sınırları iyi çizilmiş bir yol haritası”nın Eylül sonuna kadar netleştirileceği geliyor.
 
Yine aynı zamanlarda MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, HDP heyetinin ziyaretinden kısa bir süre önce İmralı’ya giderek Öcalan’la görüştüğüne dair haberler geldi. 
Bu verilere bakıldığında, çözüm sürecinde tam bir bahar havası yaşandığı inancına kapılmamak mümkün değil. Ne var ki, bütün bu gelişmeler olurken, sürecin şimdiye kadarki en ciddi sarsıntıyla karşılaştığı kaygısına yol açan olaylar yaşandı. 
 
Lice’de, daha önce inşa edilmiş gerilla mezarlıklarından birine, PKK’nin hem örgütsel tarihi hem de tabanı için çok önemli bir sembol olan Mahsum Korkmaz’ın heykeli dikiliyor. Bölgeyi ve süreci biraz yakından izleyenler, benzer mezarlıkların başka birçok yerde açıldığını bilirler. Devlet birimlerinin de bunlardan haberdar olmadığı düşünülemez. 
 
Aslında süreç, sahada bir tür “sessiz anlaşmalar” veya “fiili mutabakatlar” diye nitelenebilecek bir yöntem üzerinden işliyor ve bunun böyle olduğu da bir sır değil. Bu mutabakatların temelinde ise, gerilla ve ordu güçlerinin “tehlikeli karşılaşmalar”dan kaçınmaları yatıyor. 
 
Fiili mutabakatlar yönteminin bazı avantajları olduğu muhakkak. Süreçte her bir resmi onay aşaması için şartların ve ortamın olgunlaşmasını sağlamak, bunların başında geliyor. Buna karşılık, bu yöntem ciddi riskler de içeriyor. Bir defa yöntemin sorunsuz işlemesi için, her iki tarafın sahadaki hareketleri kendi açılarından kontrol edebilmeleri gerekir. Bu kontrolün mutlak olması gerekmiyor, ama tehlikeli sapmaları engelleyecek denli güçlü olması şarttır. Aksi takdirde, sürecin bozulmasına dönük hesap ve plan yapan muhtelif çevrelerin manevralarını etkisizleştirmek zorlaşır. 
 
Lice’de askeri operasyonun öncesinde infial havası yaratmak, süreci boğmak ve hükümeti köşeye sıkıştırmak amacıyla yoğun bir kampanya yürütüldü. Kampanyanın başını ise, cemaatçiler, MHP ve ulusalcılar çekti. Hükümet, operasyon emri veya izni vererek, bu çevrelere bir nevi boyun eğmiş oldu. Bir kere operasyon başlayınca, güvenlik birimleri içinde süreçten rahatsızlık duyanlar için de büyük bir fırsat doğar. 
 
Lice’de sivil bir gencin ve bir uzman çavuşun hayatını kaybetmesine ve silahlı güçlerin tehlikeli bir şekilde karşı karşıya gelmesine yol açan olayların, esas itibariyle bu çerçevede geliştiği kanısındayım.  Bu olaylardan alınması gereken temel dersin de, fiili mutabakatlar yönteminin artık miadını doldurduğu, resmi ve kurumsal usuller aşamasına hızla geçilmesi gerektiğidir. Bu usullerin temel amacı, sahadaki çatışma potansiyelini eritmek, buradaki dinamizmi barışın ve çözümün inşasına yönlendirecek demokratik mekanizmaları güçlendirmektir. İzleme kurulları, hakemlik ve tanıklık komisyonları, şeffaflık ve katılım yolları bu çerçevede ilk akla gelen tedbirlerdir. Ve bilhassa çatışmalı dönemde yaşanan acıları, açılan yaraları saracak çok boyutlu, aleni ve sistemli bir yüzleşme ve yas çalışmasına çok ihtiyaç var. 
 
Bu vesileyle hatırlatayım ki, “mezar hakkı”, yakınlarını kaybeden ve kayıpları kendinden sayan herkes için kutsaldır ve herkesin de buna mutlak saygı gösterme yükümlülüğü vardır. Bu hak ve yükümlülük, barışın kalıcı hale gelmesi bakımından hayati önem taşıyan “yas tutma ve yara sarma” edimlerinin de en temel insani şartıdır…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.