1. YAZARLAR

  2. Muhammed ZAHİR

  3. CEMAATLERİN İKTİDAR İLE İMTİHANI
Muhammed ZAHİR

Muhammed ZAHİR

Yazarın Tüm Yazıları >

CEMAATLERİN İKTİDAR İLE İMTİHANI

A+A-

 

Türkiye’deki cemaatlerin, on altı yıllık Ak Parti iktidarında iyi bir sınav vermedikleri hususu izahtan varestedir. Aslında Ak Parti iktidarından önce de çok iyi sınav vermemişlerdi hatta birçok konuda sınıfta kalmışlardı. Ancak Ak Parti iktidarının; 2002 den şu ana (2018) kadar olan süresinde, cemaatlerde meydana gelen değişimin çapı, büyüklüğü ve sebep olduğu hazin sonuçları, bu konunun derinlemesine analizini, birçok şeyin en baştan ve de yeniden değerlendirilmesini gerektirir.

 

Mesele, Ak Parti yandaşlığı ya da karşıtlığı meselesinden çok daha öte ve derin bir meseledir. Aynı zamanda bu konunun, bir köşe yazısının boyutunu aştığını, ehlince ciddi çaba ve araştırma gerektirdiğini de vurgulamak lazım. Dolayısıyla eğer bu köşe yazımda, konunun ehemmiyetine dikkatleri celp edecek bir girizgâh yapabilirsem kendimi başarılı addederim.

Türkiye’deki sistemi, Ak Parti iktidarından önce tağuti sistem olarak nitelendiren cemaatler, bütün zulümlerin, adaletsizliklerin, cürümlerin, hırsızlıkların, kayırmaların yalan ve dolanların, hâsılı aklınıza gelebilecek bütün kötülüklerin kaynağı olarak bu sistemi gösteriyorlardı. Haliyle varlıklarını da bu sistemin karşıtlığı üzerine tesis etmişlerdi. Benzer yöntemlerle mücadele eden cemaatler olduğu gibi farklı yöntemlerle mücadele edenleri de vardı. Ancak bütün cemaatlerin ıslah, ihya ve inşa çabalarıyla gelecekte bütün sorunların çözüleceğine dair umutları ve bu çerçevede sahada zaferi hedeflemiş bir mücadeleleri vardı. Bu durum Ak Parti iktidara gelene kadar devam etti. Ne yazık ki Ak Parti iktidarında, ağabeylerin muvahhidlikten müteahhitliğe, işçilikten yöneticiliğe, memurluktan müdürlüklere terfi(!) etmeleriyle birçok cemaatte birçok temel şey ya yer değiştirdi ya da anlamını yitirdi. En önemlisi ve en hazin olanı birçok cemaatin, İslami olmayan sistemlerin karşıtlığından farkında olarak ya da olmayarak savunuculuğuna geçmesidir.

Daha düne kadar küfri ya da tağuti olan sistem, başına mütedeyyin, muhafazakâr biri geçince artık korunması hatta ve hatta kutsanması gereken bir sisteme dönüşmüştü. Sistem düşmanlığından sistem bekçiliğine geçmek… Peki, sistem değişmiş miydi? Ya da Kemalist sistem İslami bir sisteme mi evrilmişti? Hayır. Bütün yönleriyle Kemalist sistem dimdik ayakta duruyordu ve duruyor. Hatta on altı yıldır iktidarda olan Ak Parti, müteaddit vaatlerine rağmen sivil, âdil!, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa bile yapamadı. Türkiye hala askeri darbenin eseri olan 82 anayasası ile yönetilmektedir. Yani Türkiye, bırakın İslami bir sisteme, demokratik bir sisteme bile geçiş yapamadı… Türkiye’nin en önemli iki sorunundan biri olan Kürt sorununu çözemediler. Onlara iktidar yolunu açan en önemli unsurlardan biri olan Başörtüsü sorununu bile yasal ya da anayasal garantiyle çözemediler…

Peki, ne mi oldu? Cemaatler, kendi mahallelerinden birilerinin sistemin başına geçmesiyle daha önce hiç görmedikleri, tanışmadıkları ve hatta hayal bile etmedikleri imkânlarla tanıştılar. Normalde bu imkânların, daha önce zor zaman ve şartlarda yürütülen mücadelelerin katlanmasına vesile olması beklenir. Ancak maalesef sahada bu böyle olmadı. İmkânlar arttıkça mücadele zayıfladı. Denetleme görevi görmeleri ve yeri geldiğinde en sert eleştiriyi yapmaları gerekirken, maslahat adına ya da imkânlardan daha çok yararlanma adına partiyi her halükarda desteklemeyi tercih ettiler. Partiye destek verirken de kraldan daha çok kralcı oldular. Bu konuda o kadar ileri gittiler ki bir zamanlar oy kullanmayı dahi sakıncalı gören bir cemaatin dergisi, Mayıs-Haziran 2015 sayısının manşetini; ‘‘Ümmetin Dostları ve Düşmanları Arasında 7 Haziran Seçimleri’’ şeklinde atabiliyordu. Neresinden bakarsan bak veya neresinden tutarsan tut böyle bir sınıflandırma doğru değildir. Şu kadarını söyleyelim ki, ümmet küçücük bir cemaat iken ve aralarında Peygamber de varken ve dahi ümmetin varlığı o esnada tehdit altındayken bile, ümmetle beraber hicret etmeyen Müslümanlar, ne Allah tarafından ne de Peygamber tarafından ümmet düşmanı olarak nitelendirilmemiştir. Kaldı ki Türkiye’de ümmetin dostluğunu Ak Partiye veya herhangi bir hizbe münhasır kılmak olsa olsa cehaletin ürünü olabilir… Burada amacım yalnızca bir cemaati hedefe koyup eleştirmek değildir. Ak Parti ile ilişkide yukarıdaki örneğe benzer birçok cemaatin birçok kararı, davranışı veya manşeti söz konusudur. Cemaatlerin, Türkiye ve dünya Müslümanlarının maslahatını Ak Partinin iktidarında bulmaları doğru olabilir ancak bu durum Ak Partinin doğru yanlış her şeyine destek vermeyi gerektirmez. Hele Ak Partiyi savunayım derken mevcut çarpık sistemi savunma pozisyonuna düşmek kabul edilebilir bir şey değildir.

Cemaatlerin bu kadar temelden savrulmasının en büyük nedeni, bana göre ulema sınıfının Türkiye’de, münhasıran cemaatlerde az olmasıdır. Ulema sınıfını yetiştiren kurumları ortadan kaldıranlar bu millete en büyük kötülüğü yapanlardır. Dini öğretecek, sapkınlıklardan koruyacak, nevzuhur sorunlara çözüm bulabilecek ve de zaaflarla ilgili farkındalık yaratabilecek olan sınıf bu ulema sınıfıdır. Çünkü Peygamberlerin varisleri onlardır…

Çok gariptir ki Türkiye’de üç-beş tane dini kitap okuyanlar, kendilerini ictihad makamında görmeye başlarlar. Dini konularda had bilmek bir yana dursun, fütursuzca ve sınırsız bir şekilde tasarruf hakkını kendilerinde görürler. Oysa hiç kimse tıpla ilgili üç-beş kitap okumakla kendini doktor ilan etmiyor veya hukukla ilgili üç-beş kitap okumakla kendini avukat-savcı-hâkim ilan etmiyor. Sorsan adam Arapça bilmez… Sorsan sübutu ve delâleti kat’i olan zarurati diniye ile sübutu ve delâleti zannî olan ihtilaflı ya da ihtilafa müsait furuatı diniyeyi birbirinden ayırt edemez… Peki, böyle birilerinin bir cemaat adına ictihad etmelerinden hangi sağlıklı kararlar çıkabilir?

İslami cemaatler, bir güç faktörü olması gerekirken günümüzde bir zafiyet faktörü haline gelmişler maalesef ve sahip oldukları zaaflarla önlerine gelen imkânlardan istifade etmeleri mümkün değildir…

Wel âkibetu lil mutteqin…

               

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.