1. YAZARLAR

  2. Davut Hoca

  3. CAVİTE AÇIK MEKTUP
Davut Hoca

Davut Hoca

Yazarın Tüm Yazıları >

CAVİTE AÇIK MEKTUP

A+A-

 

Sayın Coronavirüs, bu sana açık mektubumdur.

Öncelikle, şu zamanda artık hayatımızın bir parçası olduğun için sana, eğer senin için de bir sakıncası yoksa Cavit olarak hitap etmek istiyorum. Sana şu mektubu yazdığımda, dünyada, senin sebebiyet verdiğin ölüm sayısı 40 bini geçmiş durumda. Şu birkaç aydır, senin gibi görünmez, şekli şemali olmayan bir varlık yüzünden hayatımız alt üst oldu. Hatta şu an, sosyal izolasyon dediğimiz, kendimizi dış dünyaya kapattığımız, yarı açık bir cezaevi gibi, karantinada olduğumuz bir haldeyiz. Dış dünya ile bağımız, yok denecek düzeyde. Sosyal, kültürel, ekonomik, eğitim, spor, sanat kısacası hayatın tüm alanları iptal vaziyette.

Sayın Cavit, şu birkaç aydır seninle ilgili tüm televizyon, radyo, basın, yayın vs. haberleşme kanalları haber yapıyorlar. Senin hakkında sayısız video, animasyon, makale, analiz vs. birçok paylaşım yapıldı. Bazıları, bilmem işte Çinin Vuhan şehrinde yarasa çorbası içildi de ondan oldu, bilmem işte şu ülkeler bunu laboratuvar ortamında üretti, bilmem işte bu virüs daha 2003’lerde hazırlandı da şimdi dünyaya servis edildi gibisinden birçok senaryolar üretildi. Bildiğim bir tek şey varsa o da senin ortaya çıktıktan sonra Dünya hayatına olan etkindir. Hakikaten, bilmem kaç zamandan beridir böyle bir felaket, musibet, belanın dünyada yaşanmadığıdır. Senin Dünya hayatına olan tesirin, inanılmaz, anlatılamaz bir ölçüde oldu. İslam’ın kalbi olan Kâbe’de tavafın durması, onun şubeleri olan camilerde Cuma, kandil dâhil tüm günlük, haftalık ibadetlerin yapılamaması, bizim asla alışık olmadığımız bir felakettir.

Dünyada ise tüm sosyoekonomik faaliyetlerin durması, yüz yüze, örgün eğitim-öğretim faaliyetlerinin durdurulması, ulaşımın neredeyse durma noktasına gelmesi, turizm ve kültürel aktivitelerin iptal edilmesi, spor müsabakalarının ertelenmesi, ülkeler, kıtalar arası tüm diyalog ve ilişkilerin rafa kalkması da çok sarsıcı. O kocaman büyük organizasyonların iptal edilmesi, yıllarca hazırlığı yapılan olimpiyatların ki büyük anlamlar yüklenen o olimpiyat meşalesinin tutuşturulamayacak olması, turnuvaların, yarışmaların ve daha nice organizasyonların iptal edilmesi, ancak ve ancak dünya tersine döndüğünde olabilecek şeylerdi ve sen onu yaptın. Sen ne yaptın böyle be Cavit! Nasıl bir şeysin sen böyle?!

Dünyanın bir köy haline gelmesini fırsat bilerek tüm dünyaya çok çabuk yayıldın be Cavit. Bereket, çoluk çocuğa fazlaca bir zararın olmuyor, adeta; ‘dünyada şimdiye kadar yeterince çocuk öldü zaten’ dercesine. Saraylarında oturan o kelli felli kralları, kraliçeleri, şatolarında oturan o kodamanları, kocaman ülkelerin başındaki liderleri, sanat, müzik, spor ve diğer tüm alanlarda dünyaya boy gösteren medyatik insanların korkulu rüyası oldun, bir anda tüm dünyayı avucunun içine aldın, neredeyse yenidünya düzeninin tesis edilmesinde başroldesin, senden korkulur be Cavit.

Sayın Cavit, senin çıkıp ortalığı darma duman etmenle, ortaya bir sürü kirli çamaşırlarımız da döküldü maalesef. Bir kere, senin piyasaya çıkmanla temizliğin, taharetin ne kadar mühim bir şey olduğu bir kez daha iyi anlaşıldı. Birbirlerini unutan, diyaloğu kesen, komşuluk, akrabalık vs. yakınlıkları ne kadar ihmal ettiğimiz, birbirimizden tam olarak mahrum olunca anladık. İnsan olarak birbirimize yakınlaşmamız gerektiğini, şimdi birbirimize vebalı bir gözle bakarak birbirimizden kaçtığımız şu süreçte anladık. Her ezanda bizleri namaza çağıran camilerin davetlerine icabet etmediğimizi, ondan tamimiyle mahrum olunca anladık. Toplumun çekirdeği olan ailemize gereğince vakit harcamamız gerektiğini, şu son zamanlarda senden korkup dışarıya çıkmadığımız süreçte anladık.

Sayın Cavit; sayende, bu işi ranta dönüştüren, bu durumdan nemalanmaya çalışanlar yine her zamanki gibi tedavüle çıktı. İnan Cavit, ben, senden er veya geç kurtulacağımızı biliyorum, ancak dünyanın bir ateş yerine döndüğü bu zamanı bile suiistimal edebileceklerin varlığından haberdar olduğumuz zaman, işte o zaman dünyanın sonunun geldiğine inanırım.

Sayın Cavit; Her fırsatta, özellikle kadınların dışarıya çıkmaları için olmadık taklalar atan, olmadık oyunlar oynayan, olmadık planlar, tuzak kabilinden kampanyalar yapan firmalar, markalar, şimdiler de toplumun evde kalması gerektiğini telkin ettiklerini, buna özendirdiklerini görüyoruz. Hayatı dünyaya sığdıramayıp uzayda parsel kapmanın yarışına girenler, şimdi hayat eve sığar diyorlar. Evde kalmayı neredeyse zillet sayanlar şimdi evde hayat var diyorlar. Oysaki Müslümanlar, hayatın eve sığdığını, Hira Mağarasına sığınarak orayı kendisine ev edinen Hz. Peygamber’den(sav) öğrenmişti, Mekke’de büyük baskılara maruz kalan Müslümanların, Peygamberimizin(sav) seçkin sahabelerinden olan Erkam’ın evine sığınan Hz. Peygamber(sav) ve sahabelerinden öğrenmişti, zamanın zalimlerinden kaçan bir grup genç olan ve mağaraya sığınarak orada 309 yıl uyutulan Ashab-ı Kehf’ten öğrenmişti. Tüm Müslümanlar için, evlerinde sığıntı olmanın ötesinde, evleri onların Ashab-ı Kehf Mağarasıdır.

Tüm bunların ötesinde, hayatımızın en büyük modeli olan Hz. Peygamberin(sav), evi ile mescidi arasında sadece bir perde olduğunu düşündüğümüzde, evin, Peygamberimizin(sav) indinde, kulluk vazifesini ifa ettiği mescidi ile bitişik olmasının çok büyük manalar taşıdığı aşikârdır. Sayın Cavit, nihayetinde bir musibet olsan da bizde farkındalık oluşturduğun en önemli hususlardan biri de ev mefhumu oldu. Sen var ya Cavit, şu yere göğe sığdıramadıkları hayatı evlere de sığdırdın ya, artık ne diyeyim ben sana.

Sayın Cavit, sen tam bir turnusol kâğıdı oldun be Cavit, tüm ülkelerin başta sağlık sistemleri olmak üzere, ekonomi, eğitim, ulaşım vs. tüm sistemlerini test ettin. Herkesin eteğindeki taşları döktün. Bu vaziyette aciz kalan Avrupa ülkelerinin bile birbirlerine yardım ve dayanışma noktasında ne kadar çekimser kaldıklarını, birbirlerine el uzatmadıklarını gördük. Yere göğe sığdıramadığımız o devasa ülkeler, acziyetlerini ifade etmekten artık gocunmuyorlar. Ve tüm bunları, senin ortaya çıkışınla gördük, sen var ya Cavit, korkulur senden vallahi.

Sayın Cavit, doğrusunu söylemek gerekirse, aslında biz senin veya senin gibi bir musibetin ayak seslerini duyar gibiydik. Neden diye soracaksan; şu yaşadığımız yeryüzünde zulüm, işkence, haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik vs. tüm menfi olgular artık zirve yapmıştı.

Çocuklar balıklar gibi kıyılara vurmaya başlamıştı, dünyanın bir kısmında bombalar, kurşunlar yağmur gibi artık meteorolojik bir olay gibi yağış haline gelmişti. Yerlerinden, yurtlarından edilen milyonlar, çoluk, çocuk, yaşlı, hasta, yollara, sınır boylarına, nehirlere, dağlara, taşlara vurmuştu kendilerini tüm kara kışa rağmen. Yaradan’ın var ettiği her türlü ırk, dil, dinin ayırımcılığını yapan faşizan zihniyetler artık ayyuka çıkmıştı. Ahlaki ve insani tüm hasletler artık ayaklar altına alınmıştı, tüm değerler, erdemler hiç olarak görülmüştü.

Toplumsal bağlar zayıflayıp toplumun en zayıf halkaları olan fakir ve düşkünler, ihtiyaç sahipleri görmezlikten gelinmişti. Dünyanın bir kısmı sefahatten, bir kısmı da sefaletten kırılmıştı. Hal böyleyken senin gelişinin eli kulağındaydı aslında. Senin çıkıp gelmen asla bir sürpriz değildi. Dünya bunca kaosa ve kâbusa dönüşmüşken sana teşekkür edecek değilim elbette ki, ancak şunu da itiraf etmeliyim ki yolunda gitmeyen, zıvanadan çıkmış, haddini aşmış, ekseni kaymış birçok halimizi gün yüzüne çıkardın. Umarım tüm bu olumsuzlukların farkına varırız, kendimize bir çeki düzen veririz de sen de artık bir an önce çekip gidersin nereden geldiysen.

Sayın Cavit, biliyor musun, Hz. Musa(as), Tur dağına Allah’tan emir almak için gittiğinde, onun kavminden biri olan Samiri adında arızalı biri, altın vs. madenleri eritip bir buzağı heykeli yapmıştı da kavmi yoldan çıkararak ona tapınmalarına sebep olmuştu. Bunun neticesinde Allahu Teâlâ, o Samiri denilen isyankâra, bundan böyle ne kimseye dokunabilmesine ne de kimsenin ona dokunabilmesine müsaade etmeyecek bir ceza verdi.

O herhangi birine dokunduğunda veya herhangi biri ona dokunduğunda her iki taraf da sıtmaya tutuluyordu. Hatta ve hatta Samiri, toplumdan soyutlanmış, kalabalıklara girmesi yasaklanmış, yani anlayacağın Samiri tam bir sosyal izolasyona tabi tutulmuştu. Şimdi düşünüyorum da, bizlerin irili ufaklı günahlarımıza karşılık Rabbimiz bizi bir nevi Samiriye uyguladığı sosyal izolasyon cezası ile cezalandırmış olamaz mı? Sayın Cavit, bitirmeden önce son olarak sana şunu sormak istiyorum; duyduğuma göre demişsin ki; “boşuna maske takmayın, hepinizi tanıyorum zalımlar.” Bizi nerden tanıdığını, nasıl teşhis ettiğini öğrenebilir miyim acaba Sayın Cavit Bey.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.