1. HABERLER

  2. ARŞİVİMİZ

  3. Büyük Türk-Kürt ittifakı kuruluyor
Büyük Türk-Kürt ittifakı kuruluyor

Büyük Türk-Kürt ittifakı kuruluyor

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani geçen hafta sonunda Başbakan Erdoğan\'la Diyarbakır\'a yaptığı ziyaret sırasında eski RP milletvekili Seyyit Haşim Haşimi\'nin evine sürpriz bir ziyaret yaptı.

A+A-

Bölgenin önde gelen kanaat önderlerinden kabul edilen Haşimi yıllardır Türkiye ile Irak Kürtleri arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi süreçlerinin içinde yer almış, kilit bir isim. Ankara'da bir araya geldiğimiz Haşimi, Diyarbakır buluşmasının ardından oluşan tabloyu yorumladı.

Büyük Türk-Kürt ittifakı kuruluyor

Eski milletvekili Haşim Haşimi: "Diyarbakır buluşması devletin korkularla
yönetilme dönemini bitirdi. Devletteki zihinsel dönüşüm topluma da yansıdı. Kürtlerle Türkler arasındaki büyük ittifak başarıya ulaşırsa Ortadoğu'nun kaderi değişir."

- Başbakanın Mesud Barzani'yi Kürdistan Bölgesel
Yönetimi Başkanı olarak tanımlaması Türkiyeli Kürtler için ne ifade ediyor?
Yeni bir tarih, yeni bir dönem. Sn. Başbakan'ın Kürdistan kelimesini kullanması, Kürtlerde efsane olan Mele Molla Mustafa Barzani'den, Kadı Muhammet'ten bahsetmesi; kabinenin bir üyesinin ve Sn. Barzani'nin de Kürtçe konuşma yapması... Sonuç olarak Ortadoğu zemininde ve Türkiye'de Kürt inkârı siyasetini bitirmiştir. Bunu da ancak Kürtler için tarihi ve simgesel  öneme sahip olan Sn. Mesud Barzani ve Türkiye'nin her bölgesinden dengeli ve güçlü oy alan, güçlü bir karizmaya sahip Sn. Başbakan Erdoğan yapabilirdi. Bu ziyaretin siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel sonuçları olacak. Sn. Başbakan 1920 kurucu ruhundan bahsetti. İşte o, devletin korkularından sıyrılma refleksiydi. Devletin korkularla idare edilme dönemi artık bitmiştir.  

- Bölünme korkusundan bahsediyorsunuz...
İrtica, Komünizm, bölünüyoruz... Hepsi. Zaten açılım süreci basit bir ideolojik tercih değil;
hayati bir zorunluluktu. Çünkü bu çatışmalar sebebiyle iki toplum arasındaki psikolojik gerilim açılıyordu ve beş on yıl sonra olay çok daha ağır bir şekilde karşımıza gelebilecekti. Başka mekanizmalar, güçler bu sorun sebebiyle yani iki tarafa da ciddi bedeller ödetebilecekti. Bu manada diyorum ki, nasıl geçmişte TC devleti güvenlik endişesi ile bu sorunu çözmek istemiyordu; bugün güvenlik endişesiyle çözmek zorunda! Dolayısıyla bu süreç devam edecek. Bu önemli sürecin bozulmasını isteyenlerin hesapları bu buluşma ile bozulmuştur. Sn. Başbakan'ın Ergani konuşmasında yaptığı "Bu süreç kartopu gibi büyüyecek" açıklaması da bunun teyididir. Ama artık bu sürecin bir yerde sonuca ulaşarak çözülüp nihayete ermesi gerekir. Zaten çabalar da bunun içindir.

\"\"

GEÇMİŞE TAKILMAMAK GEREK

-  Geçmişte "Koşullar uygun olursa bağımsız Kürdistan istiyoruz" diyen Barzani'nin bugün K. Irak'taki federal yapıyla tatmin olacağını düşünmek için elimizde nasıl bir veri var?
Çok dönüşüm yaşandı. 96 yılında bir röportajımda "Irak'ta Kürdistan kurulsun" dediğim vakit Meclis üyesiydim, o röportajım üzerine TBMM'de gizli celse yapıldı ve çok ağır suçlamalara maruz kaldım... 92 yılında belediye reisiyken "Mevcut yapı Irak içerisinde federal sisteme gitmeli" dediğim vakit, yargılandım. Nereden nereye geldik... Diyarbakır buluşması bütünleşmedir, büyük ittifaktır. Ciddi bir paradigma değişikliği olur mu? Bunu gelecekteki siyasi gelişmeler gösterecek. Bölünmekten ziyade bu ittifak hem Kürtlerin hem de Türklerin lehinedir. Geçmişte yaşananlara, söylenenlere takılmamak gerek. Bugün öngörülen, kendini bize hissettiren yeni şey büyük Türk-Kürt ittifaktır. Bu başarıya ulaşırsa, Ortadoğu'nun kaderi değişir.

Özal döneminin daha ilerisine gidildi

Haşimi "Kürt meselesinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu buluşmayla Kürt meselesinin çözümü konusunda Özal döneminin ilerisine gidildi" diyor.

- Diyarbakır'da buluşması BDP'nin endişe ettiği gibi sandığa yansır mı?
Bu buluşmanın Diyarbakır'da yapılmasının bütün Kürtlerde karşılığı oldu. Bu basit bir şey değildi, tarih yeniden yazıldı. Muhalefet AK Parti'yi "seçim yatırımı yapmakla" suçluyor. Seçim yatırımı yapmak siyasi partilerin en başta gelen görevidir. Fakat seçim yatırımı ile seçim popülizmi başkadır. Seçim popülizmi topluma gerçekleştirilmesi mümkün olmayanları vaat edip, seçimden sonra unutmaktır. Seçim yatırımı ise siyasi partilerin varlık sebebidir. 37 yıl kendi evinden uzakta bırakılmış Şivan Perwer'e yönelttikleri eleştiri seçim istismarıdır. Geçmişte rahmetli Özal'ın rahmetli Cem Karaca'yı getirmesinde de aynı şeyler yapılmıştı, bunun adı ucuz siyasettir ve toplumda karşılılığı olmaz. Türkiye ve Kürdistan arasındaki işbirliği, stratejik ilişki bugün zirve yapmıştır. Bu  Türkiye'nin Ortadoğu genelinde manevra alanını genişletecek, siyasi olarak elini güçlendirecektir.

- Kürt meselesinde Turgut Özal döneminde atılan adımlarla bugünü kıyaslarsanız, o dönemin seviyesine geri mi döndük yoksa daha mı ileri gittik?
Bu sorunun çözülmesi için rahmetli Özal ve rahmetli Erbakan'ın çabaları olmuştur. Özal döneminde belediye reisi, Erbakan döneminde milletvekiliydim. Soruna çözüm manasında yine çabalarım katkılarım olmuştur ama o dönemin kurumları ordu, TSK, medya, sendikalar, diğer STK'lar, yargı, yani bürokratik yapılar, statükocu güçler buna izin vermedi.

Eğer o dönemlerde bu kurumlar engel olmasaydı binlerce yurttaşımız bugün yaşıyor olacaktı. Bu vebal onların günahıdır. Eskiden Türkiye'nin Bölgesel Kürt yönetimi ile ilişkileri netameliydi. Bugün bu noktaya gelindi. Kürt meselesinde yüzyıllık tarih bitmiş, yeni bir dönem başlamıştır. Bu buluşma Kürt meselesinin çözümü konusunda elbette Özal dönemini aşmıştır.

BÖLGEDE BAŞKA PARTİLER KURULACAK

- Türkiye'de bir Barzani partisi kurulacağı  haberleri konusunda bilginiz var mı?
Hep konuşuluyor. Bilgim yok. Ama bu açılım sürecin belki de en önemli sonuçlarından birisi çatışmanın
bitmesiyle beraber birçok Kürt partisinin demokratik zeminde yarışma imkanını elde edecek olmasıdır.

SİYASETÇİLER TAHRİK ETMESİN

- Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in "Artık Türkiye Kürdistanı da diyebilmeliyiz" sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?  
Süreç öyle hassas ki, burada önemli olan tahriklerin çıkmasını önlemek. Yüz yıllık ağırlığı olan devasa bir sorunun çözümü için bu hükümet ve Sn. Başbakan risk aldı. Kürt siyasetine düşen  tahrik konusu olabilecek argümanlardan kaçınmak ve sürece destek vermek daha doğru olur. Beş on yıl önce  bölgenin ismi Kuzey Irak'tı. Şimdi Kürdistan tescillendi. Olay daha taze ve tahrik konusu olabilecek konumdadır. Onun için başta canı yanan herkesin ve özellikle Kürtlerin destek vermesi lazım.

AYRIŞMA DEĞİL BÜTÜNLEŞME

-  Ancak Kürdistan ifadesinin kullanımının bölünme travmasının depreşmesine neden olduğu da gerçek...
Bakın, Türkiye korkuları ile yüzleşiyor ve gerçekler ortaya çıkıyor. Sn. Başbakan'ın Kürdistan kelimesini kullanması Irak merkezi hükümetinin anayasasına bir saygının da gereğidir. Zaten bütün dünya Kürdistan'ı Kürdistan olarak tanımlıyor ve kabul ediyor. Bu iktidar sayesinde devlette yaşanan zihinsel değişim topluma da yansıyor. Bu nedenle CHP ve MHP'nin siyasi rant ve çözüm sürecinin durması için gösterdiği tepkiler tabanda tutmaz. MHP Kürt'e dair ne varsa hepsine toptan karşıdır. CHP'nin ise projesi yok. Açılıma da karşı çıkıyor operasyonlara da. ZAP Operasyonu'na karşı çıkmıştı örneğin. CHP'nin kuruluş felsefesi Kürt meselesinin çözümüne izin vermez zaten. AK Parti hükümeti ise  geçmişte yapıldığı gibi bürokrasinin keyfine göre değil; toplumun makul ve haklı talepleri doğrultusunda siyaset yapıyor ki bu doğrudur. Yeter ki, Batı bölgelerimizde yaşayan insanlar bu buluşmanın sonuçlarına sağduyu ile yaklaşsınlar.

GENEL AFTAN KAÇAMAYIZ

- Başbakan Erdoğan'ın "Cezaevleri boşalacak, gençler özgür kalacak" ifadeleri genel af beklentisi olanlar için umuda neden oldu. Daha sonra "Ben hayalimi  söylüyorum, siz genel aftan söz ediyorsunuz" dedi. Çözüm için genel af şart mıdır?
Sn. Başbakan'ın devlete karşı işlenen suçlar hariç, kul hakkının yendiği durumlarda affa olumlu bakmadığını biliyorum. Bu konuda vebal ve günah söz konusu olduğu için temkinli yaklaşıyor ama ben 15 yıldır genel affı dillendiren bir siyasetçiyim, bu ciddi bir rahatlama getirecektir. Ancak şunu belirteyim: Silahsızlanma gerçekleştirilmeden genel affın çıkabileceği görüşünde değilim. Bugünkü koşullarda genel aftan ziyade Terörle Mücadele Kanunu'nda kapsamlı bir değişiklik yapılması, cezaevlerinde kalan onlarca yatalak mahkumun bırakılması ciddi bir rahatlama getirir. Kaldı ki, Türkiye'de cezaevleri o kadar tıka basa dolmuş ki zaten. Siyasi, hukuki ve teknik olarak bir genel af kendini dayatmış. Bundan kaçmak mümkün değil, yeter ki iyi izah edilsin.

AKŞAM

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.