Bu ülke değişiyor ve değişecek
Hürriyet Gazetesi'nin başyazarı, Oktay Ekşi, kapatma kararının ardından şöyle demiş dünkü yazısında:
"Biz bugüne kadar Sayın Tayyip Erdoğan'ın ne değiştiğine inandık ne de bundan sonra değişeceğine inanırız. Eğer bu değerlendirmemiz hatalı olsaydı zaten "kapatma" davası açılmazdı "
İşte yıllardır anlatmaya çalıştığımız sorun, asıl sorun budur
Oktay Ekşi'nin temsil ettiği zihniyet için demokrasi bir ayrıcalıklar sistemi olduğu oranda sadece sübjektif bir kanı meselesidir, hatta Ekşi gibilerin değerlerinden üreyen ve o değerlerle tanımlanan bir inanç meselesidir
Oktay Ekşi gibi deneyimli bir yazarın kendisini bu denli basit bir tuzağa düşürmesinin nedeni bu kör ve keskin inançtır belki de
Aksi halde kapatma davasının açılmasını kendi inancıyla açıklar ya da kendi inancını kapatma davasının varlığıyla yorumlar mıydı?
Öte yandan hakkını teslim etmek gerekir Ekşi'nin, kapatma davası gerçekten de bu "değişmez ve keskin inanç ve inanç sahipleri" yüzünden açılmıştır
Bu zihniyetin bundan sonra izleyeceği yol haritası da bellidir
Ve harita Oktay Ekşi'nin şu satırlarında gizlidir:
"Erdoğan bu karar ardından tekrar 'yeni bir sayfa' açmaktan söz edebilir. Hatta orada burada -örneğin kabinede- kozmetik bazı değişiklikler yapabilir. Ama o tutumunun ömrü uzun olmaz. Birkaç ay sonra her şey 6 senedir gördüğümüz noktaya döner ve bu film tekrar vizyona girer "
Bir tür "savaş" diyor Oktay Ekşi
Toplumuna güvenmeyen, topluma inanmayan, kendi bakışını değişmez doğru, kendi hakkını asli hak kabul eden insanlar için değişim yoktur, onlar için ötekilerle ilişki "sonsuza kadar dışlama", "sonsuza kadar savaş" mantığı üzerine kuruludur
Bu ülkede egemen seçkinci ve bürokrat bakışın özü de budur.
Bugün ülkede yaşanan kutuplaşmalara bakılacak olursa, bu öz, Türk siyasi kültürüne özellikle güvensizlik şeklinde nüfuz etmiştir
Ancak umut hep vardır
Bir kere bu zihniyet kumanda dairesine oldukça uzak günler yaşamaktadır. Ve Başbakan Erdoğan bu tutuma, bu zihniyete rağmen "vurguladığı o yeni başlangıcı" yapma imkanlarına sahiptir
Ancak bu başlangıç "keskin inançlılara", "güvensizliklerini bir kimlik haline getirenlere" duygusal konuşmalar yapmak, istedikleri yönde tavizler vererek onları okşamak anlamına gelmez
Başlangıç daha güçlü demokrasi arayışından, daha etkin reform programlarından geçer
Toplumu ikna yolu onu demokratik olarak seferber etmekten geçer
Bunlar ise ancak değişim sürecinin derinleşmesiyle mümkündür
Türkiye bir süredir yeni başlangıçlara yelken açamadıysa, bunda değişim sürecinin Ekşi zihniyeti tarafından durdurulmaya çalışılmasının önemli bir payı vardır
Türkiye bir süredir değişime direnenlerin çeşitli hamlelerine siyaset adı vermiyormu?
Ergenekon davasının özü, örneğin, 2002'de başlayan değişim sürecini darbe, suikast, kaos yoluyla durdurmak değil midir?
Kapatma davası,bazılarının gözünde , Ak Parti doğal çizgileri aştığı ve değişim süreci kontrol edilemez hale geldiği için açılmadımı .Evet, bu öyle bir siyasettir ki, değişim sürecine karşı hamlelerin bir ucu (yasal ucu) kapatma davasına uzanmakta; diğer ucu (yasa dışı ucu) ise Ergenekon çetesine bağlanmaktadır.
Şimdi yeni bir başlangıç için yapılması gerekenler ortadadır
2005 yılı sonunda kesintiye uğrayan reform sürecini ihya edilmesi gerekir
Ve anayasanın hızla demokratikleştirilmesi gerekir
Toplumsal katılımın geniş olacağı, özgürlük konusunda bir yarışma ortamının doğacağı bir başka anayasa için tartışma sürecini açmak hiç de zor değil .
Ergenekon davasına gölge düşmesini engellemek, 2003 ve 2004'teki askeri iten, reform seven toplumsal ruh haline dönmek böyle mümkündür
Umarız öyle olur
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.