1. HABERLER

  2. ARŞİVİMİZ

  3. Biz katili biliyoruz, bütün dünya duyacak
Biz katili biliyoruz, bütün dünya duyacak

Biz katili biliyoruz, bütün dünya duyacak

Pakize Kaplan: Cehennem gibi bir hayat. Biz de ölseydik diyorum bazen. Ama mücadele etmemiz lazım. Katilleri bulmamız lazım

A+A-

Şırnak’ın Uludere ilçesinde 2 yıl önce bugün gerçekleştirilen Roboski katliamında hayatını kaybeden 19’u çocuk 34 sivilden, 21 yaşındaki Hamza Encü’nün annesi Kadriye Encü, “Tayyip Erdoğan, bugün var yarın yok. Kürtler binlerce yıldır bu topraklardadır. Erdoğan bizim canımızı vermemiş. Canımızı aldı ama bu da onun yanına kalmaz. Bir gün mutlaka ama mutlaka herkes öğrenecek ki bizim çocuklarımızı Başbakan öldürmüş. Biz zaten biliyoruz kimin öldürdüğünü. Biz katili tanıyoruz. Ama bütün dünya duyacak. Biz ancak o zaman biraz olsun rahatlarız. Biz Kürt olduğumuz için öldürüldük. Bunu herkes bilsin. Yoksulluk her yerde var, kaçakçılık her yerde var. Ama biz hem Kürdüz, hem yoksuluz, hem de kaçakçıyız. Yani ölümü hakketmişiz” dedi.

Gazeteci Jinda Zekioğlu, Roboski katilamının yıldönümünde hayatını kaybeden 34 kişinin ailelerine konuk oldu.

ANF’de yayınlanan söyleşide, katliamda hayatını kaybeden 34 sivilin ailelerinin söyledikleri şöyle:

 

‘Bir oğlum daha var o da kaçağa gidecek’

 

(16 yaşındaki Şivan Encü'nün annesi Hediye Encü)

“2 yıldır bu olayın üstünü örtmüşler. Bir tek kişiyi bile yargılamamışlar. Çocuklarımızı katlettiler, bize cehennemi reva gördüler. Biz tüm baskılara rağmen onların oyununa gelmeyeceğiz. Kanımızın son damlasına kadar katilin yargılanması için mücadele edeceğiz. Oğlum 16 yaşındaydı ama bizim ailemizi o geçindiriyordu. Onu öldürdüler şimdi geçinebileceğimiz tek kuruş yok. Küçük oğlum 11 yaşında, o da okulu bıraktı. Şimdi kaçağa gitmesin de ne yapsın? Biz ne yapalım?”

 

‘Biz katili biliyoruz bütün dünya da duyacak’

 

(21 yaşındaki Hamza Encü'nün annesi Kadriye Encü)

“Tayyip Erdoğan, bugün var yarın yok. Kürtler binlerce yıldır bu topraklardadır. Erdoğan bizim canımızı vermemiş. Canımızı aldı ama bu da onun yanına kalmaz. Bir gün mutlaka ama mutlaka herkes öğrenecek ki bizim çocuklarımızı Başbakan öldürmüş. Biz zaten biliyoruz kimin öldürdüğünü. Biz katili tanıyoruz. Ama bütün dünya duyacak. Biz ancak o zaman biraz olsun rahatlarız. Biz Kürt olduğumuz için öldürüldük. Bunu herkes bilsin. Yoksulluk her yerde var, kaçakçılık her yerde var. Ama biz hem Kürdüz, hem yoksuluz, hem de kaçakçıyız. Yani ölümü haketmişiz!”

 

‘Tayyip Erdoğan'ın kaderi Roboski'den geçer’

 

(17 yaşındaki Celal Encü'nün kız kardeşi Şükran Encü)

“Eskiden bu köy bana öyle ferah gelirdi ki... Düğünlerimiz olurdu, halaylar çekerdik, gülerdik. Baharda koşar oynardık. Mutluyduk. Başımıza yıktılar. Şimdi bu dağlar üstüme üstüme geliyor. Psikolojik tedavi görüyorum. Her sabah okula gitmeden önce mezarlığa gidiyorum. Bütün mezarlara uğruyorum. Her birinin hayallerini, geleceklerini konuşuyorduk. Bir gecede yok oldu! Adalet denilen kelime o kadar basit, o kadar saçma geliyor ki bana. Gerçek değil. Bu katliamı Başbakan yapmıştır. Biz bunu biliyoruz. Şimdi barış süreci diyorlar, bu sürecin çözümü Roboski'den geçer. Tayyip Erdoğan'ın kaderi Roboski'den geçer. Bu kadar annenin ahı yerde kalmaz.”

 

‘Asıl terörist Ankara'dadır’

 

(13 yaşındaki Yüksel Ürek'in annesi Emine Ürek)

“Kocam korucudur. Katliamdan sonra üç kez istifa etti. Kabul etmediler. Göreve de göndermiyorlar. Öyle duruyoruz. İçime sinmiyor.  Oğlum daha önce kömür ocağında çalışıyordu. Ocak kapandı. Boşta kalınca kaçağa gitti. 6 kez gitti kaçağa. 7'ncisinde geri gelemedi! Ben Tayyip Erdoğan'ın yargılandığını görmek istiyorum. Gözlerimle görmek istiyorum o hale gelişini. O kadar bedduamız büyüktür ki, onun yanına kalmaz. Yüzüne de söyledim. Oğlumla yeğenimin fotoğrafını koydum masasına, ‘İyi bak dedim, bunlar Fehman Hüseyin midir? Teröristmiş. Asıl terörist Ankara'dadır. Sizlersiniz terörist. Gelmişsiniz bizim malımıza mülkümüze toprağımıza el koymuşsunuz.’ Bunları da yüzüne söyledim. ‘Ben değilim, emri ben vermedim’ dedi. Öyle deyince ben anladım ki, sahiden odur. Ben anneyim, yalan söyleyeni gözlerini tanırım. Erdoğan'dır. Katil odur.”

 

‘Biz mezarlıkta yaşıyoruz’

 

(14 yaşındaki Salih Ürek'in annesi Medeni Ürek)

“Katliamın üzerinden 2 yıl geçmiş ama sanki 2 gün geçmiş gibi. Sanki biz evde yaşamıyoruz, biz mezarlıkta yaşıyoruz. Hayatımız cehennem olmuş. Onlar bir kere öldü ama biz 2 yıldır her gün ölüyoruz. Bu alçaklığı asker, sivil, Ankara hepsi gerçeği biliyor. Herkes biliyor ki emri Tayyip Erdoğan vermiş. Hiç bir ümidim yok. Erdoğan o koltukta oturmaya devam ettiği sürece gerçekler açığa çıkmayacak. Ama o koltuktan iner inmez herkes öğrenecek ki katil odur.”

 

‘Ancak failler açıklanırsa barış olur’

 

(22 yaşındaki Selam Encü'nün annesi Semire Encü)

“En büyük çocuğumdu. 4-5 senedir gitmiyordu kaçağa. Tekrar gitmeye başlamıştı. Bu başbakan iki yüzlüdür. İstese iki saatte bütün sorumluları toplar. Ama yapmıyor. Çünkü kendisi de suçludur. O eğer suçlu olmasa çoktan açıklamıştı. Onun da işine gelirdi. Ama kendisi olduğu için açıklayamıyor. Şimdi benim diğer oğlumu da askere çağırıyorlar. Ben oğlumu asla askere yollamam. Buraya bir dolu insan geldi. Acımızı paylaştı. Türk, Kürt diye değil, vicdanlı vicdansız diye ayırıyoruz insanları. Barış süreci Roboski'den geçer. Failleri açıklarsa, barış da olur. Açıklamazsa savaşa devam.”

 

‘Bu şekilde ölmeyi gerilla da hak etmiyor’

 

(19 yaşındaki Fadıl Encü'nün annesi Azime Encü)

Benim dedem de, onun dedesi de, babam da bu işi yaptı. Kardeşim mayında bir kolunu kaybetti. Kocam korucu. Katliamdan sonra istifa etti, kabul etmediler. Göreve de göndermiyorlar. Evde oturuyor. Bu iki yılda her gün, her dakika acı yaşıyoruz. Önceden fakirdik ama mutluyduk. Dünyamızı başımıza yıktılar. Bu emir Tayyip Erdoğan'ın emridir. Onun sorumluluğundadır. Onun askeri, onun uçağı, onun heronudur. Suçludur, o yüzden susuyor. Biz bomba seslerini duyup da gittiğimizde, asker ‘Evinize dönün çocuklarınız gelecek’ dedi. Biz geri dönsek, onların üzerlerine silahlar yerleştirip ‘Terörist’ diyeceklerdi. Gerçi zaten dediler de... Ne gerilla, ne sivil kimse bu şekilde ölmeyi hak etmez. Ama bu şekilde öldüren kişi, hak ediyor!”

 

‘Erdoğan'a dedim, Bak bakalım bu çocuk Fehman Hüseyin mi?'

 

(19 yaşındaki Hüseyin Encü'nün annesi Fatma Encü)

“Kocam da korucudur. İstifası kabul edilmedi. Evde oturuyor. Silahı bırakmış. Her gün mezarlığa gidiyorum. Dertleşiyorum. Sorular soruyorum. Cevapları yok ama soruyorum yine de. Oğlumu askere çağırıyorlardı. Gidecekti de. Ama onlar oğlumu öldürdü. Şimdi çocuklarımı asla askere göndermem. Erdoğan'ın karısı buraya geldi. ‘Ben gideceğim Başbakan'a diyeceğim, eğer o faili açıklamazsa sorumlu odur’ dedi. Başbakan açıklamadı. Sorumlu oysa, katil de o. Ne Emine Erdoğan, ne Tayyip Erdoğan bu devlet yalandır. Herkesi kandırabilirler. Ama bizi asla. Biz gerçeği biliyoruz. Ben Emine Hanım'a dedim ‘Bu kızını ver bize bütün 34'lerin karşılığında’ olur mu? Hiçbir şey diyemedi. Ne para ne pul. Hayatımız bitmiş artık. Dilerim yanlarına kalmasın.”

 

‘Erdoğan’ın kaderi Kürtlerin elindedir’

 

(12 yaşındaki Bedran Encü'nün annesi Sabriye Encü)

“Bizim çocuklarımızı öldürüp üzerine yılbaşı kutladılar. Bizimle alay ettiler. Böyle bir şey olabilir mi? İnsan nasıl kutlama yapar. Demek ki biz farklı bir ülkenin insanıyız. Demek ki öyleyiz ki, onlar biz taziyedeyken gülebildiler. Erdoğan'ın hanımı bize söz verdi. "Eşime söylerim" dedi. Verdiğimiz mektupları çöpe attılar. Ama Erdoğan şunu bilsin ki, onun da kaderi biz Kürtlerin elindedir. Hesabını er ya da geç verecek.”

 

‘Bir ayakkabı parası için katlettiler, şimdi ayakkabı kutularında para kaçırıyorlar’

 

(17 yaşındaki Cemal Encü'nün annesi Hazal Encü)

“Hayatımız bu 2 yılda tamamen değişti. Ne güzelmiş o zamanlar, düğünler, eğlenceler... Artık düğün yok. Evime gelin geldi. Ama gülmedik bile. Burada artık sesli gülmek ayıp, yasak. Çocuklar mutsuz. Benim oğlumun ikinci gidişiydi kaçağa. Gitme diye yalvardım. Okul kantinine borcum var dedi. Onu ödeyeceğim dedi. 40 lira için öldü. Bizim çocuklarımızı ayakkabı parası için katledildiler. Ama katil Erdoğan'ın, onun yandaşlarının oğulları ayakkabı kutularında paralar kaçırıyormuş. Onlar için bir sürü polisi görevden aldı. 34 kişiyi öldürdüğü için karakol komutanını bile değiştirmedi. Genelkurmay başkanını korudu. Ona ödül verdi. Demek ki, bu katliamı sahipleniyor. Bir sürü insan geldi her yerden. Çok vicdanlı insanlar. Buraya gelince anlıyorlar Kürt olmayı. Uzaktan terörist diyorlar. Medya bunu özellikle yapıyor. Gezi Parkı'nda bizim yaşadığımızın bir damlasını hissettiler. Peki biz nasıl duruyoruz 30 yıldır? Biraz da bunu düşünsünler. Biz Kürt olduğumuz için öldürülüyoruz. Bunun hesabını verecekler.”

 

‘Katiller derdimize çare olamaz’

 

(Hüsnü Barış'ın eşi ve Savaş Encü'nün yengesi Semire Encü)

“8 yıldır çocuğumuz olmuyordu. Çok tedavi gördüm. En sonunda hamile kaldığımı öğrendim, 2 aylıktı. 10 gün sonra kocam bu katliamda öldü.  Cenazelerin kaldığı Uludere'deki hastanede doğum yapamadım. Ben çocuğumu doğurduğum sırada hastane odasındayken, başbakan televizyonda "Her kürtaj bir Uludere'dir" diyordu. Tiksiniyorum o adamdan. Biz kürtajla değil, normal doğum yapıyoruz ama onlar öldürüyorlar. Kürtajımızı onlar yaptı. Oğlumun adını Hüsnü Barış koydum. Biz hala 'barış' diyoruz. Neye yarar bilmiyorum. Artık ağlayacak gözyaşım kalmadı. Tayyip Erdoğan'dan bir beklentim yok. Katiller derdimize çare olamaz. Kaynımı ve kocamı bu katliamda kaybettim. Kaynanam ve ben acılıyız. Acımız sadece katiller yargılanırsa hafifler.”

 

‘Çocuklarım büyüyünce kaçağa gidecek’

 

(32 yaşındaki Selman Encü'nün karısı Fatma Encü)

“Kocam korucuydu. Hiçbir gelirimiz yoktu. Yapmak zorunda kaldı bu işi. Ama her gün de lanet ediyordu. Bu katliamda öldüğünde hamileydim. Şimdi 5 çocukla kimsesiz kaldık. Maaşımız kesildi. Kayınpederim bize bakıyor. Çocuklarım büyüdüğünde onlar da kaçağa gidecek, ne yapacak? Bizim için başka bir iş var mı?“

 

‘Başaramayacaklar, umudumu kaybetmeyeceğim’

 

(18 yaşındaki Şerafettin Encü'nün kardeşi Zilan Encü)

“Annem biz küçükken vefat etti. Yokluğu zordu. Abimle düğünlere birlikte giderdik. Birlikte halay çekerdik. Beni koruyordu, destek oluyordu. O gece yaşanan katliamın ardından dünyamız karardı. Okulu bırakmak zorunda kaldım. Nenem bu acıya dayanamadı daha fazla, o da vefat etti. Psikolojik destek görüyorum. Bir faydası var mı bilmiyorum ama çabalıyorum. Abimin hayalleri vardı. O hayaller onunla birlikte öldü. Ama ben umudumu kaybetmeyeceğim. Başaramayacaklar. Bizi yolumuzdan döndüremeyecekler.’

 

‘Kürtlerin hayatı hep Roboski’ydi’

 

(17 yaşındaki Salih Ürek'in annesi Emine Ürek)

“Bizde bir deyiş vardır; Koyunum kayboldu, bir derisini bile bulamadım. Yani bizim koyunumuzu değil, çocuğumuzu katlettiler, ama bir failini bile bulamadık. Bu ilk değildir. Kürtlerin hayatı hep böyle geçti. Benim babama 80'li yıllarda asker tarafından dişleri sökülerek işkence edildi, çukura atıldı. Kocam mayına bastı bacağını kaybetti. İki amcam yine mayında kolunu bacağını kaybetti.  Yetmedi bu devlete. Yetmemiş ki 34 insanımızı da yok ettiler. Daha da bitmedi biz özgürlüğümüzü kazanıncaya dek, bizi öldürmeye devam edecekler. Biz bu duyguyla yaşıyoruz.”

 

‘Bizi oyalamayın yeter’

 

(19 yaşındaki Şervan Encü'nün annesi Leyla Encü)

“Cehennem yaşıyoruz iki yıldır haberi var mı acaba batıdakilerin? Oğlum iki kuruş para için üstü başı mazot kokarak gidiyordu o yollara. Ben kıyamıyordum o yollara göndermeye o katiller çocuğumun parçalarını saçtılar etrafa. Onlarca insanımızı öldürdüler. Ne diyelim, hepimizin dilinde aynı şey. Bize faili verin. Biz bunu istiyoruz. Bizi başka laflarla oyalamayın. Yeter artık, yeter.”

 

‘Ölümle mücadele ediyoruz’

 

(20 yaşındaki Nevzat Encü'nün annesi Nahide Encü)

“Sıcak yuvamızdaki huzurumuz bitti. Ateş düştü içimize. 2 yıl geçmemiş sanki o gün gibi, ilk gün gibi kanıyor yüreğimiz. Vicdanı olan biraz insan varsa, o da bizim yanımızda olur. Bize destek vermeyenlerin, bize "terörist" deyip bize ölümü layık görenlerin kalbi yok. Gerillası, siyasetçisi, kadını, çoluğu, çocuğu öldürmedik kimseyi bırakmadılar. Biz ölümle mücadele ediyoruz.”

 

‘Sağırlar bizi duymaz’

 

(21 yaşındaki Seyithan Encü'nün ablası Hatun Encü)

“Bu 2 yılımız tıpkı kıyafetlerimiz gibi kapkaranlık geçti. Gitmediğimiz yer kalmadı. Şehir şehir dolaştık. 7 kez meclise gittik. Sesimizi duyurduk. Ama sağır olan kulaklar duymazlar. Duymadılar. Bizim tek bir talebimiz var failler. Devlet ise tek bir şey diyor: tazminat. Dünyaları da verseler biz talebimizden vazgeçmeyeceğiz.”

 

‘Katliamdan sonra hafızamı kaybettim, 5 ay sonra geri geldi’

 

(21 yaşındaki Mehmet Ali Tosun'un annesi Fadile Tosun)

“Katliamdan sonra hafızamı kaybettim. 5 ay sonra hafızam geri geldi. Şokta gibi bir dönem yaşadım. Hala inanamıyorum. Anlamıyorum. Yalın ayak o dağlara koştuk. Ateş düştü çocuklarımızın üstüne. Erdoğan tek bir şey diyor; tek bayrak, tek millet. Kabul etmiyoruz o bayrağı. Bizim bayrağımız da var, dilimiz de, milletimiz de. Biz hep öldük. Ama bitiremezler bizi. Bu halkı susturamazlar.”

 

‘Ahımız yerde kalmaz’

 

(18 yaşındaki Özcan Uysal'ın annesi Türkan Uysal)

“Kahırla, üzüntüyle, her doğan gün ağlayarak, mezarlıkta bir 2 yıl geçti bizim için. Katiller bulunmayana kadar da aynı geçer. Haftada 100 lira ile 12 kişiye bakıyordu. Kocam sakattır, mayına bastı. Korucuydu, katliamdan sonra istifa etti. Bu bize reva görülen kader için biz nasıl bir günah işlemiş olabiliriz. Bizim suçumuz Kürt olmaktır. Ateş yağdırdılar üstümüze. Ahımız yerde kalmaz.”

 

‘Davayı zaman aşımına uğratacaklar’

 

(19 yaşındaki Cihan Encü'nün ablası Bahar Encü)

“2 yıl oldu, hiçbir adım atılmadı. Roboski'yi unutturmamak için bütün Kürt halkı sabah akşam her yerde bu katliamı konuşuyor. Barış süreci diyorlar. Barışmak istiyorlarsa, devletin hatasını kabul etmesi gerekir. Kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Onlar davanın zaman aşımına uğramasını istiyorlar. Ama burada biterse AİHM'e gideceğiz. Yanlarına bırakmayacağız.”

 

‘Acımız ilk günkü gibi’

 

(17 yaşındaki Karker Encü'nün ablası Nazlı Encü)

“Acımız ilk günkü gibi. Faillere hesap sormadan bu işin peşini bırakmayacağız. Bunu herkes böyle bilsin. Bizim için hiçbir şey değişmedi, değişmeyecek. Barış sürecine ben şahsen inanmıyorum. Neyine inanayım. Bir şey mi yapmışlar. “

 

‘Tek bir rengimiz var; siyah’

 

(20 yaşındaki Adem Ant'ın ablası Narin Ant)

“Katliamın gerçekleştiği günden bu yana hükümetin Roboski'ye karşı tutumu hiç değişmedi. Zalimlerin yerine mazlumların yargılandığı bir ülkede 729 gündür adale talep ediyoruz. Biz faillerin yargılanmasını beklerken hükümet, aileleri her gün başka sebeplerle yargılamaktadır. Ekmek parası için sınır ticareti yapan kardeşlerimiz kendi topraklarında katledildiler ama ülkeyi soyanlar hala dışarıda. İki yıl geçti acımız hala ilk günkü gibi. Bizim artık tek bir rengimiz var siyah. Failler yargılanana dek de, öyle olacak.”

 

‘Kabus gibi bir hayat’

 

(17 yaşındaki Aslan Encü'nün annesi Naime Encü)

“Canımızı yaktılar ya, biz daha unutmayız bunu. 2 yıldır gidip gelip çocuğumun mezarına bakıyorum. Rüyalarıma giriyor. Katilini bulmayana kadar da kabus göreceğiz. Yıllar sonra değil katili şimdi istiyoruz. Vazgeçmeyeceğiz.”

 

‘Tek bir talebimiz var’

 

(19 yaşındaki Bilal Encü'nün babası Abdurrahman Encü)

“Sesimiz 34 ailenin ortak sesidir. Bütün dünyaya sesleniyoruz. Tek bir talebimiz var, Kürt halkının mücdelesini yükseltmek. Katillerimizi yargılamak. Acılarımızı, devletin yanına bırakmayacağız. Gerçekler açığa çıkana dek, mücadelemize devam edeceğiz.”

 

‘Barış isteyen Roboski'nin failini sorar’

 

(17 yaşındaki Serhad Encü'nün ablası Hanım Encü)

“2 yıl önce bizim için Roboski güzel bir yerdi. O zaman hayatımız güzel değil diye biliyorduk. Ama ne kadar güzelmiş. 2 yıldır kapkaranlık bir hayat var. Bize artık ne düğün var, ne bayram, ne aydınlık var. 2 yılda barışacak hiçbir şey olmadı. Ama inanmak istiyoruz. İnşallah bir daha hiç kimse ölmez. Bizler, barışın gelmesi için çabalıyoruz. Barış isteyen herkes Roboski'nin faillerini sorsun.”

 

‘Kardeşi yastayken eğlenene kardeş denmez’

 

(16 yaşındaki Vedat Encü'nün abisi Fikret Encü)

“Tarif edemiyorum bu acıyı. Keşke o gitmeseydi de ben gitseydim. Başbakana, bakanlarına, müdürlerine hiç kimseye güvenmiyorum. Kürt halkı yalnız değildir ama biz burada yastayken batıda yılbaşı kutlayanlar oldu. Sonra da biz kardeşiz diyorlar, sizi anlıyoruz diyorlar. Kardeşi yastayken eğlenen insana kardeş denir mi? Barış gelsin istiyoruz ama bu şekilde barış gelmez.”

 

‘Toprağın altını hak ediyor mu bu insanlar?’

 

(17 yaşındaki Mehmet Encü'nün annesi Heybet Encü)

“İlle dedi gideceğim. Gitme dedim. O yola, o karda kışta gitsin istemiyordum. Oğlumun ölüsü geldi. Böyle mi olacaktı? Evlenecekti, çocukları olacaktı. Hiç tahmin etmiyordum. Canımız yanıyor. İşte mezarı. Bu soğuk toprağın altını hak ediyor mu bu gençler?”

 

‘Kürt olduğumuz için öldürüldük’

 

(17 yaşındaki Mahsun Encü'nün babası Mesut Encü)

“Hiçbir adım atılmadı. Herkes koltuğunu koruyor. Kendilerinin başına gelince istifaları, görevden almayı biliyorlar. Ama bizim çocuklarımız için tek bir kişi görevden alınmadı. Cezalandırılmadı. Barış bu değil. Bu katliamın tek sebebi var, Kürt olmamız.”

 

‘Karanlığa boğulduk’

 

(25 yaşındaki Nadir Alma'nın kardeşi Semire Alma)

“Gülyazı eskiden rengarenkti. Karanlığa boğdular. Bu iş bizim atalarımızın işi. Neyi inkar ediyorlar. Bizi kandıramazlar. 2 yıldır çektiğimiz acıyı biz biliyoruz. Barış süreci buradan geçer bunu bilsinler. Umudumuzu yitirmiyoruz. Ama böyle gitmez. Bütün Roboski halkı, bu davanın takipçisiyiz.”

 

‘Psikolojik tedavi gördük ama iyileşmedik’

 

(20 yaşındaki Zeydan ve 22 yaşındaki Orhan Encü'nün kardeşi Selcan Encü)

“İki abimi kaybettim. Ailemiz bitti. Bir tane de değil, iki tane. Nasıl dayanalım bu acıya? Bu toprağa bakıp diyorum bu gerçek mi? Hayal gibi. İnanamıyorum. Psikolojik tedavi gördük. İyileşmedik ama umudumuzu yitirmemeye çalışıyoruz.”

 

‘Başbakan'a, Sen yaptın söyle, dedim’

 

(13 yaşındaki Erkan Encü'nün annesi Felek Encü)

“Bu katliam benim oğlumu aldı. Ama oğlumla birlikte bu ülkeye olan iki damla inancımı da yok etti. Başbakanla da karısıyla da görüştüm. Yüzüne de söyledim. ‘Sen yaptın söyle, itiraf et’ dedim. ‘Yapmadım’ dedi. Öyle ki yüzünü görseniz, yüzünden belli oluyordu ki katil odur. O katil olmadığına kendi çevresindekileri inandırsın. Biz inanmayız.”

 

‘Çocuklarım katillerini tanısın istiyorum’

 

(30 yaşındaki Osman Kaplan'ın eşi Pakize Kaplan)

“Kocam öldü. 5 çocukla kimsesiz kaldım. Her gün kalkıp mezarına gidiyorum. Yüzümüz gülmüyor. Çocuklarım psikolojik sorun yaşıyor. Cehennem gibi bir hayat. Biz de ölseydik diyorum bazen. Ama mücadele etmemiz lazım. Katilleri bulmamız lazım. Bunun için çocuklarıma katillerini tanımalarını söylüyorum.”


t24

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.